- 1076 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
SUSKUN YÜREKLER- 9
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Melike’ nin babası Mustafa, kızının dedikoduları yüzünden sokağa çıkamıyor, uyku uyuyamıyordu. Düşünmekten beyni uyuşuyordu. Oturduğu yerden fırladı. Duvarda asılı duran tüfeği eline aldı ve hızlıca Nusret’ in evine doğru gitti. Kapının önüne gelince;
- Nusret ! Çık dışarı
İçeride bir hareketlenme oldu. Perdeler kımıldadı. Kapıdaki Çomar hırladı. Tavuklar kaçıştı. Nusret, köşede otururken uyuyakalmıştı. Dışarıdan gelen sesle doğruldu yerinden. Perdenin arkasından dışarıya baktı. Yavaş yavaş evin kapısından çıktı. Mustafa’ nın karşısındaydı.
- Ne bağırıyorsun Mustafa !
- Oğlun nerede?
- Ne yapacaksın oğlumu?
- Canını alacağım. Namusumu temizleyeceğim.
- Bilmiyorum. Evi terk etti aylar oldu. Nerden bileyim.
- Ya nasıl bilmezsin? İnsan oğlunu merak etmez mi? Yalan söylüyorsun?
- Bilmiyorum diyorum sana. Ne istiyorsun oğlumdan?
- Benim derdim kızım ve oğlunla. Elbet bulacağım ve ikisini de öldüreceğim.
- Sakin ol Mustafa? Yapmışlar bir delilik. Sen hiç genç olmadın mı?
- Bunun genç olmayla ne ilgisi var. İkisini de öldüreceğim. Bunu da böyle bil.
Döndü arkasını ve gitti. Eve girdi sinirli bir şekilde. Melike’ nin yattığı odaya girdi. Bütün eşyaları ortaya attı. Bakmadığı hiçbir şey kalmadı. Tam kapıdan çıkacağı sırada, Baca deliğindeki kapak dikkatini çekti. Hafif kaymıştı. Düzeltmek isterken, içinden bir şey düştü ayaklarının önüne… Eline aldı. Bir zarftı. İçine baktı, içi boştu. Üstündeki adrese baktığında,doğru iz üzerinde olduğunu anladı. Zarfı cebine koydu. Ertesi sabah yola çıkacaktı.
Otelde işe başladı ikisi de. Melike, başka bir çalışanla aynı odada kalıyordu. Musa ise erkeklerin birlikte kaldığı büyükçe bir odada. Musa, mutfakta çalışmaya başladı. Melike’ de çamaşırhanede çalışmaya başlamıştı. Nikah kıyılana kadar bu şekilde devam edecekti. Musa, mutfakta Salih Usta’ dan öğrendiklerini tatbik ediyordu. İzmir gibi samimi bir çalışma ortamı yoktu. Yerli ve yabancı turistlerin damak tadına göre yemekler yapılıyordu. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak için sürekli aşçıların yaptığı yemekleri izliyordu.
Yabancı bir şehirde olmak ilk başlarda onu korkutsa da alışmıştı Melike. Sevdiği adam yanındaydı. O bile yetiyordu ona. Nikah işlemleri için belgelerini vermişlerdi. Çok yakında, karısı olacaktı. Bunu düşündüğünde heyecanlanıyordu. İçindeki korku ise gittikçe büyüyordu.
İki hafta sonra Melike, gelinliğinin içinde, sade, çekici ve duru güzelliğiyle; otelin yemekhanesinde yerini almıştı. Musa ise o güne özel aldığı takımın içinde; gözlerindeki sevinç yansımasıyla yanında gururla, nikah memurunu bekliyordu. Koray Bey, o saatteki görüşmelerini ertelemiş, damadın nikah şahidi olmak için masadaki yerini almıştı bile. Gelinin nikah şahidi ise oda arkadaşı Gülşen’ di. Özel durumlarını kimseye anlatmamışlardı. Ailelerinin olmayışı ve kan davası mağdurları olmalarının burukluğu vardı ikisinde de.
Nikah bitmiş ve karı koca olmuşlardı artık. Burada ne kadar kalacaklarını bilemiyorlardı. Bir namlunun ucundaki hayat, şimdilik devam ediyordu.
Akşam olduğunda, onlara verilen odaya girdiler. İkisi de heyecanlıydı. Hiç düşünemedikleri bir hayal gerçekleşmişti. Melike, duvağı kapalı bir şekilde oturmuş Musa’ yı bekliyordu. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Hep bu anı hayal etmesine rağmen sevdiği erkek de olsa onunla aynı yatağı paylaşmak, ona bütün çıplaklığı ile teslim olmak fikri korkutuyordu. Musa, onun tedirginliğini hissetti. Yanına oturdu. Sessizce bekledi. Elini tuttu bir süre. Sonra avuçlarından öptü. Melike’ nin damarlarında sıcak bir şey dolaştı. Tedirginliğini yavaş yavaş atmaya başladı.
- Melike, hep bu geceyi hayal ettim. Sana kavuştum en sonunda. Seni çok seviyorum. Mutlu etmeye çalışacağım.
- Ben de seni çok seviyorum Musa. Mutluyum, hem de çok… Seninle mezara kadar mutlu olacağım.
Duvağını kaldırdı. Alnından öptü. Yavaş yavaş aşağıya indi; dudaklarında son buldu. Melike, gevşemeye, rahatlamaya başladı. Gelinliğini çıkardı. Abdest aldılar ve iki rekat namaz kıldılar.
Şimdi bütün yüreğiyle Musa’ nın karısı olmaya hazırdı. Yanına uzandı. Kendini Musa’ nın kollarına bıraktı. Bundan sonra yaşayacağı sıkıntılar aklına bile gelmiyordu.
Bir ev gibi olmasa da, kalacakları güvenli bir yer olması yetiyordu onlara.Boş zamanlarını, odalarında baş başa geçiriyorlardı. Köyle ilgili hiçbir şey konuşmuyorlardı. İkisinin de itiraf edemediği korkularıydı kan davası… Kaderde ne varsa o yaşanacaktı.
DEVAM EDECEK ]
YORUMLAR
Musa ile Melike yine de şanslılar. Gerdek gecesine otelde girdiler. Benim merak ettiğim ; otel kaç yıldızlıydı acaba?
Şöyle otelin salonunda davul zurnalı bir düğün yaptırsaydın;ileriki zamanlarda hoş bir anı olarak kalırdı.
Bakalım bu işin sonu nereye varacak? Diğer bölümde de dediğim gibi hert ikisinin de babaları,düştüler yola. Hayra alamet değil bence!...
Kalem yine akıcıydı.
Tebrikler yazarım.
Selamlar.
ayhansarıkaya tarafından 1/15/2011 9:04:03 AM zamanında düzenlenmiştir.