Gölgesi intihar yaşamın...II..
Ev sahibi çocuklarına bir hafta geçti dedi. Mıymıntı herif evi boşaltmayacak galiba, yarın ilk iş gidip zorla dışarı atmalıyız. Büyük olan oğlan biz yarın hallediriz baba dedi. Babaları da ben olmadan gitmeyeceksiniz diye ekledi.
12 Ocak 2011 günü 14’inci sokağın başında belirdiler, yaşlı hacı ve iki çocuğu, büyüğü iri yarı, kaba bir şeydi ama küçük olan az çok peygamber ismi duymuştu ve merhametli gözlerle eve bakıyordu.
Evin önüne geldiklerinde, apartmanda pis kokular beliriyordu. Ne pis insan olmuş şu bizim eski komşular, insan oturduğu yerin böyle kokmasına nasıl dayanabilir. Büyük olan yine aynı üslubla insan mı ki bunlar dedi.
İlk kapıyı çalan büyük oğlan oldu, babaları kapıya bakmaya bile tenezzül etmeyen kibirli bakışları ile bu evi satalımda şu kiracı belalarından kurtulalım diyordu. Büyük oğlanın sabrı bitmeye başladı, bir kaç kere daha çaldı kapıyı yine cevap yoktu, ayakkabıları burada dedi, adi herif açsana kapıyı, kırdırma şimdi şu kapıyı bana.Yine ses yoktu, bir kaç komşu kapıya çıktı, bağıran çocuğa baktılar, geri hiç bir şey yokmuş gibi kapılarını sekiz yıllık komşularına kapattılar.
Büyük çocuk kapıyı levyeyle zorlamaya başladı, yaşamın yirmi dakikası geride kalmıştı. Biraz daha zorladıktan sonra kapı menteşe kısımlarından gerilerek açıldı. İçeri hızlı adımlarla giren büyük oğlan, salona vardığında yere yıkılmış kiracılarını görünce, herhalde korkudan bayıldı diye gülümsüyordu. Babaları gün görmüş haliyle dokunma dedi, yüzüne baksana oğlum, adam ölmüş. Bembeyaz kesilmiş ve dışkısı bile vücutta çıkmış.
İlk iş polisi aradılar, ardından ambulans istendi. Polis önceden geldi, hiç bir şeye dokunmadan ambulansı beklediler, bir yandanda nesi oluyorsunuz bu şahsın diye soruyorlardı. Ev sahibiyim dedi, geciktirdiği kirayı almaya gelmiştik, polis kapının yanında duran levyeyi görünce levyeyle mi geldiniz dedi.
Fazla zaman sürmeden ambulans kapıda belirmişti. Ve komşular kapılarını dünyaya açmış , aaa, neler olmuş , ayol adam ölmüş haberimiz yok sesleri ile hiç ölmeyecekmiş gibi birbirlerine şaşkın şaşkın bakıyorlardı.
Sağlık ekipleri yapacak bir şey yok, uzun süre önce ölmüş dediler. Yan odada çocukların battaniyesinden birinin içine apar topar koyup, morgun yolunu tuttular, geride kalan bir kaç polis ve bir adet sigara vardı. Ayakta duran polis sehpanın üzerinde bulunan ufacık kağıtta ki telefon numaralarını çevirmeye başladı, pencereden bakan arkadaşına baksana eve oğlum, yakınlarına ait bir telefon bulalım, diğeri hiç umursamadan boşver be devre, emineyi düşünüyorum dedi, dün gece bedavadan yattım onunla, ee kolay mı istanbulda randevu evi kurmak. Elinde telefon olan, aradığı numaraların ya fabrika, ya süpermarket yada bir lokantaya ait olduğunu ve hiç kimsenin tanımadığını söylüyordu.
Diğer polis, göz ucuyla sağa sola bakıp, herhangi bir telefon rehberi yada telefon yok ki dediğinde, yatak odasında cep telefonunun sesi duyulmaya başlandı. Hızlıca yatak odasına gidip telefonu açtı, buyrun dedi, karşıdaki ses tekstil fabrikasından aradıklarını söylüyordu, depo bölümüne iş müracatınız kabul oldu, yarın için iş başı yapabileceksiniz. Polis hiç tavrını bozmadan biraz geç kaldınız dedi, aradığınız kişi intihar etmiş, şu an olay yerinde ailesine ulaşmak için herhangi bir numara arıyorduk diye ekledi.
Aradıklarını bulmuşlardı, eşim diye kayıtlı bir numarayı tuşladılar ama telefondaki ses aradığınız numara kullanılmamaktadır diyordu.
Fazla söze gerek kalmadan, kısa bir polis tutanağı ile bir kaç belediye çalışanı geride kalan eşyaları ikinci el eşya alan birine satıp, mezar işlemleri için şahsın adına vezneye iade ettiler ve kalan parayla bir kaç paket sigara alıp, doyasıya içtiler....
...
..
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.