Kaf Dağı'nın En Kuytu Mağarasında Saklı Çocuğum
Kimseye göstermiyorum… Ama içimde de tutamıyorum, şimdi burada, herkesin önünde itiraf ediyorum : Benim bir çocuğum var… Evli olmayan benin bir bebeği var!
Kimsesi yok benden başka, tek koruyucusu, kollayıcısı benim. Küçücük daha, minicik... Ellerini alıyorum ellerimin içerisinde neredeyse kayboluyorlar. Muhtaç, güçsüz, çaresiz… Gözlerine bakıyorum; hayal dünyalarındaki kutsal, mistik, gizli varlıklar gibi olağanüstü güzeller… Bakmıyorlar sanki de, o gözlere bakınca, hissedilemeyecek kadar ferah, hayal dünyamın erişemeyeceği kadar da ırak bir şelalenin rayihası dört bir yanımı sarmalıyor adeta.
Evet, bilin işte, dayanamıyorum, içimde tutamıyorum artık, benim bir çocuğum var, gizliyorum onu herkesten, her kem ruhtan. Neme lazım, zarar verirler masuma. Korkuyorum, rüyalarıma giriyor hatta korkusu, ya bir gün birisi onu saklı bulunduğu yerden alırsa, ya birisi onu ayağının altına alıp ezerse, ya kötü niyetli birileri dişleriyle-dilleriyle onu paramparça ederse, kayalıklara vurup öldürürlerse…
Uyutmuyor bu korkum beni geceleri, uyumadan bin bir dua ediyor, okuyor üflüyor yüzüne şefkatle son bir öpücük kondurarak giriyorum yatağıma. Olur da belki rüyamda ölüp kalırsam diye, son bir kez öpmeden gitmiş olmayayım diye, bebeğimi... Geceleri defalarca kez kalkıp bakıyorum karanlıkta -- ışığı açmadan, halen yerinde mi diye. Sakın birileri bir şey yapmış olmasın ya da üstü açılıp da şeytanlar günahsız ruhunu rahatsız etmesin diye. Sabahları kalktığımda tabii ilk işim yine onu yerinde yoklamak oluyor, aman üşümesin diye hemencecik açılan yorganını örtüyorum. Kokluyorum tüm ebedi varlığını içime çeker gibi... Uyanıyor ama o da benimle, en küçük sesten dahi etkileniyor çünkü.
"Çocuktur, sevimlidir, çocuklara karşı da herkesin kutsal bir şefkati vardır, kimse onlara kıyamaz, kıyabilenler ancak canilerdir" demeyin sakın. Ben her gün yer değiştiriyorum, onun daha saklı kalabileceği ve rahat edebileceği yuvalar arıyorum, dağlara tepelere çıkıyorum. Gündüz vakitlerinde işe gideceğimde önce onu bir yerlere saklıyorum. Çocuğumu evimdeki çelik kasaya kilitliyorum bazen… Bazen bir çantaya koyarak gizlice iş yerime götürüyorum. Dikkat çekmiyorum ama, sormasın diye hiç kimse içindeki nedir diye. Bazen de arabama atlayarak evimden 14 kilometre uzakta bulunan dağa çıkıyorum, çocuğumu da çıkarıyorum ve benim tespit ettiğim, yerini de kimsenin bilmediği tamamen gizli bir mağaraya bırakıp işime öyle gidiyorum. O oradayken içime şüphe düşmüyor, hayır, çünkü biliyorum ki orası dünyanın en güzel ve en saklı yeri. Kaf dağındaki hiç kimsenin bilmediği, bu dağın en kuytu mağarasına…
Evet, benim bir çocuğum var, ama kimseye söylemiyorum. Kimse bilmiyor, kimsecikler görmedi henüz. Adı mı…? Adı falan yok. Soru sormayın onun hakkında bana, nerede olduğunu da bilmiyorum şimdi. Bilsem de söylemem zaten ısrar etmeyin! Hem, nereden bileyim sizin dost mu düşman mı olduğunuzu… Zarar verebilirsiniz siz ona, korkutabilirsiniz ya da, kem gözlerinizle bakarsanız ya...
Çok narin o, çok taze, küçücük… Korunmasız… Öyle üzülüyorum ki, bazı zamanlarda hüzünleniyor, yalnızlıktan sanırım. Hissediyorum, birilerine kendini göstermeyi, sevilmeyi belki, o da istiyor… Bakışlarından anlıyorum… Böyle zamanlarda, yaşlarla dolmaya başlıyor gözleri. Ve birer birer dökülmeye başlıyor, mürekkep renginde damlalar...
Tunç AY
(8389130120112130)
YORUMLAR
İçimizdeki çocuk ölücek diye hep korkmazmıyız.
Ona zarar gelecek diye hep yaş almaktan kaçmazmıyız.
Her geçen sene onu kaybetme endişesini katbe kat çoğaltmazmıyız.
Sonra gece çöktüğünde ,herkes kabuğuna çekildiğinde onunla konuşmazmıyız; konuşurken çocuk gibi ağlamazmıyız.
Ertesi gün biri onu farkettiğinde ,hemen sert kabuğumuzu üzerine örtüp kayalaşmazmıyız...
Tıpkı Kaf Dağı'ndaki kayalar gibi....Tıpkı sizin gibi....Tıpkı Kaf Dağı'ndan olma çocuğunuz gibi...
Nasıl samimi idi....Nasıl da fantastik yüzü olan gerçek bir öykü idi...
Şair sıfatının en yakışan kişilerinin önde gelenine,
kocaman tebrikler...
Kaf dağına sakladıkça içimizdeki çocuğu dünyayı çirkinleştirmeye kimsenin gücü yetmeyecek.. yalnızlıktan sıkılanlar
kafdağı anka kanadı içimdeki çocuk parkında buluşurlar belki kimbilir :)
erdemli bir düş.. hayatın bozulan değerlerini farklı açısıyla sorgulayan sorgulatan çok özel harika paylaşım...
hayata kattığın erdemli felsefik edebi eşsiz ışıltı güzelliklere gönül dolusu teşekkürler çok değerli düşünür sevgili TunçAY dost...iyi ki varsın iyi ki yazıyorsun edebi şans..:)
sevgim saygımla hep selamlar..
TunçAY
halen de gizli anlaşılan, Kaf Dağının mağaralarına gizlediğim çocuğum...
Öğretmenim, onun göz yaşları olmasa söylemezdim, ama size küçük bir sır vereyim, lütfen bir de o açıdan bakın...
Bu çocuk, benim "içimdeki yazar" aslında...
Saygılarımla, edebiyatla...
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
ne güzel düşünmüşsün sevgili TunçAY ve ne güzel olmuş seslendirme..
gönlüne ağzına aklına sağlık..:)
büyüdükçe kalıplara sıkışır kalır düşler ah eğitim hataları..:(
içimizdeki çocuk hayallerimiz.. olmak istediğimizi olduran güç..
ki o ışığı görüyorum hedeflerine ulaşacaksın inşaallah değerli dost..
teşekkürlerim hayata kattığın eşsiz güzelliklere...
sevgim saygımla..selamlar...