- 879 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sana Ruhtan Sorarlar-II
Bilincin Kaynağı Nedir?
Biliyoruz ki duyu organlarımız aracılığıyla beynimizde algıladığımız dış dünyanın maddesel varlığına asa ulaşamayız. O halde bilincimizde bu hareketli dünyayı oluşturan nedir? Bilim adamları bugün hala bu sorunun cevabını aramaktadırlar. Bilincin kaynağı üzerine yazılmış yüzlerce kitap ve makale varsa da hiçbiri yeterli açıklamaya sahip değildir. Dahası bu konunun açıklanamadığını, bilim adamlarının kendileri de vurgularlar.
Bilinç , materyalist görüşün aksine açıklamasız değildir. Beynin içindeki görüntüyü gören, sesleri duyan bilinçli şuurlu varlık, Allah’ın vermiş olduğu ruhtur. "Görüyorum" diyen, beyninin içindeki sesleri "duyuyorum" diyen, kendi varlığının şuurunda olan bilinç sahibi varlık, Allah’ın insana vermiş olduğu ruhtur. Materyalist görüş, bu gerçeğin anlaşılmasından çekinir. Çünkü ruhun varlığı insanı Allah’a götürür ve onların iddialarını tamamen çökertir. Onlar ne kadar bilincin açıklanamayan bir gizem olduğunu söyleseler de ruh konusu apaçık bir gerçektir.
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28 - 29)
Madde bilimi ve mühendisliği profesörü William Tiller, bu gerçeği şöyle itiraf eder:
Göze ihtiyaç duymadan görebilen, kulağa ihtiyaç duymadan duyabilen, beyne ihtiyaç duymadan düşünebilen, insanın "ruhudur." [4]
Fiziksel Dünyayı Algılayan Ancak Maddesel Olmayan Ruh
20. yüzyılın başlarında maddenin gerçeği konusunda yaşanan gelişmeler, Materyalizm’in iddialarının alt üst olma sürecini hızlandırdı. Çünkü madde bildiğimiz gibi sert, renkli ve kokuya sahip değildi; yalnızca enerjiydi. Yaşadığımız ev, ailemiz, diğer insanlar, tüm maddesel dünya enerji olarak vardı. Böylece madde üzerine kurulan tüm görüşler, bu bilimsel sonuçla sarsıldı. Ve bilim, insan bedeni içinde fiziksel dünyayı algılayan ancak maddesel olmayan bir gerçeği kanıtladı: Ruh.
Ruh, madde değil, metafizik bir şeydi. Ne Materyalizm ne Darwinizm bunu kabul edemezdi. Metafizik, onların kendilerince ilahı olan tesadüfleri ve bilinçsiz evrim sürecini yok ediyor, Allah’ın yaratmasını gözler önüne seriyordu.
İnsanı insan yapan, Allah’tan bir parça taşıyan ruhtur. Gördüğü manzaradan haz alan, dinlediği müziği beğenen, yediği tatlıyı lezzetli bulan insanın ruhudur. Akledebilen her insan, heyecan, neşe, mutluluk, endişe gibi duyguları hissedenin kendi ruhu olduğunun bilincindedir.
Allah’ın ruhundan taşıyan insan, başıboş değildir; dünyadaki varlığının bir amacı vardır. Dünyada imtihan olmakta, yaptığı her şeyden sorumlu tutulmaktadır. Her şeyin yaratıcısı olan Allah, dilediğini sürekli/an an yaratır ve insanın yaşadığı her şey, tabi olduğu imtihanın bir parçasıdır. İnsanın yaşamında, Darwinistlerin iddiası olan rastlantısal olaylar ve amaçsızlık yoktur. Dünya hayatındaki yaşamı Allah’ın sonsuz öncede belirlediği bir zamanda, ölüm ile sonlanacaktır. Geriye insanın yalnızca bedeni kalacaktır. Ruhu ise, ahiretteki gerçek barınma yurdunda sonsuza dek yaşayacaktır.
Kaynaklar:
[4] What the Bleep Do We Know?, Belgesel film, yönetmen: William Arntz, Betsy Chasse
YORUMLAR
İnsanı düşünceye sevkeden güzel bir yazı...
Selamlar..