BİR FUZULİ BULMAK DEMEK...
’]Fuzuli’yi bulmak için yitirilmemiş miydi; onca ömrün umut kırıntıları... ’ Hayat farklı bir hızla akıp giderken durup dinlemek gerekiyordu belki de tüm yaşanmışlıkları bir bir...Ne çok şarkılar yazılmıştı adına oysa ne yazılar, ne şiirler , ne romanlar hatta,bitme cesareti gösterememiş... Oysa sen bunları hiç bilmeden yaşadın yanıbaşımdaki hayatında. Tuhaf düşüncelerin ve çoğu kez anlam veremediğim duyguların vardı. Aslında duygularının olduğuna inanmadığım anlarda oluyordu zaman zaman...Sana ölesiye kızdığım çekip gitmeyi düşündüğüm ve anlamsızca çekip gitmenden ölesiye korktuğum zamanlarda...Çok sonra anladım seni bulmak için kendimi yitirmem gerektiğini.Kendimi yitirdikten çok sonra...Bu bir yenilgiydi belki de kabul edilmesi gerekilen. Her an biraz daha büyüyen ama yıllar geçtikçe kendini gizlemeyi öğrenen bir yara gibiydi adeta yaşadığımın adı. Ben yitirdiğimi zannettikçe hep biraz daha buldum seni. Ve seni böylesi sahiplenmenin bir bedeli vardı ödenmesi gereken. Önce uzun cümlelerden geçmeyi öğrendim ; sözcüklerdeki o ince anlamlı vuruşları yitirmemek uğruna. Sonra ... Sonra kendimden vazgeçmeyi... Fuzuli olana bir ömür sadık kalmak , onu hiç yitirmemek uğruna...[
Şimdi yalnızlığımla ölesiye baş başayım. Eylül oldu saymadım Fuzuli’yi görmeyeli.Şimdi hangi mevsime ağlasam , yaramı alıp nerelere kaçsam bilemiyorum. Hangi türküye yaslasam başımı, hangi sazın teline takılıp gitsem gidebilidğim en uzak efsaneler diyarına? Şehirler üstüme yıkılıyor, yapraklar Eylül oldu sonbahar tenhalarında. Rüzgar bile böylesi anlamsız dönerken başımda;
- Fuzuli’yi bulmak için mi yitirilmişti , onca ömrün umut kırıntıları... Fuzuli ’yi bulmak için miydi onu ebediyen kaybediş...