- 569 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SUSKUN YÜREKLER - 7
Verilen ilk molada; bindiği zamanki kadar şanslı olmayacağını biliyordu. En önemli sorun, tuvalet sorunuydu. Bir an karar veremedi tekrar erkeklerin tarafına mı yoksa kadınların tarafına mı girmesi gerektiğine? Otobüsü kolaçan etti. Onun tanıdığı kimse yoktu. Tek otobüsle gideceği için kendisini sıkıntıya sokmasına da gerek yoktu.Kararsızlık içindeydi. O sırada, mola verdikleri dinlenme tesisindeki bir dükkan dikkatini çekti. Alışılmışın dışında, bir durumdu mağazanın oluşu. Tam o sırada, bir otobüs yanaştı. Merakla nereye gittiğine baktı. İzmir yazısını gördüğünde; kafasında bir şimşek çaktı.
Onun yokluğunu çoktan fark etmiş olmalılardı. Aramaya başladıklarını tahmin edebiliyor, bu da onu korkutmaya yetiyordu. Otobüse verdiği parayı düşünemezdi. Kenarda durmuş sigara içen muavine yaklaştı ve ;
- Hayırlı yolculuklar birader ! İzmir’ e mi gidiyor bu otobüs?
- Evet, İzmir ağabey.
- Boş yerin var mı ?
- Bir kişilik yerim var. Ama bayan yanı. Sen mi gideceksin?
- Yok kız kardeşimi göndereceğim. Ne kadar vakit var harekete?
- Daha yeni mola verdik ağabey. Yaklaşık on beş yirmi dakika sonra hareket ederiz.
- Sen al şu parayı. Kaç numaraydı ?
- Yirmi sekiz numara ağabey.
- Biraz sonra gelir. Lavaboya geçti.
Aceleyle, mağazaya girdi. Oradan üzerine giyecek bir kot pantolon ile üzerine bir kazak aldıktan sonra ücretini ödedi ve kabine girdi. Üzerini değiştirdi. Eski eşyalarını da eline aldıktan sonra dışarıya çıktı. Kapının az ilerisindeki büyük çöp tenekesine elindekileri attıktan sonra tuvalete girdi.
Otobüse bindi. Yirmi sekiz numaraya geçti oturdu. Molanın bitişiyle otobüs, hareket etti. Hava kararmıştı. Siyah gecenin içinde, yanlarından geçtikleri evlerden sızan ışıklara baktı. Tıpkı; rüzgarda titreyen bir mumdan çıkan alevin cılızlığıyla göz kırpıyorlardı ona. Akşam yemeği zamanı olmalıydı.Aniden yüreğinde bir acı duydu. Annesi aklına geldi. Kardeşleri ve babası… Köy onun yokluğunu fark etmiş, dedikodular başlamış olmalıydı. Ferman yazılmış mıydı acaba ? “Ah aşk ! Neymişsin sen aşk” diye geçirdi içinden. Musa’ yı düşündü bir an. Yüzünün kızardığını hissetti. Bir süre sonra da başı yana düştü ve derin bir uykuya daldı.
Musa merak içindeki bekleyişi sürüyordu. Haber alamamanın sıkıntısı içindeydi. O sırada, Kemal, telaşla mutfağa girdi. İşaret etti ve dışarıya çıktı. Musa’ da onu takip etti.
- Hüseyin aradı az önce beni. Köyden bir kız kayıpmış.Adı neydi sevgilinin?
- Melike Kemal ağabey.
- Geliyor. Yolda olmalı. Seni sordu. İyi olduğunu söyledim.Sonra o kızın kaçtığını anlattı bana. Galiba baban arattı ona. Saat şu anda 24.00. Sabaha İzmir’ de olur. Buraya gelmesini beklemeyelim. Sabah gidip alalım. Sonra da sizi Marmaris’ e göndereceğim.Orada ahbabım var. Bir otelin sahibi. Burası güvenli değil artık. Adres ellerine geçmişse bulurlar sizi. Hadi hazırlan. Eve gidelim. Sabaha yakın da terminale gideriz. Onu kimse görmemeli burada.
- Gerçekten mi ağabey. Geleceğini biliyordum.Tamam ağabey. Ama arkadaşlarla vedalaşmam lazım.
- Hayır ! Kimseye bir şey söyleme. Kim ne kadar az şey bilirse o kadar iyi. Ben bir şeyler uydururum. Hadi çıkalım artık.
İçeriye girdiğinde Salih Usta, ertesi gün için hazırlayacağı yemeklerin etlerini marina etmekle meşguldü. Yüzüne baktı. O bakışta, emekleri için teşekkür ediyordu sanki.
- İyi geceler usta, bu akşam biraz erken gideceğim. Kemal ağabeyle gidiyoruz. Yarın görüşürüz.
- İyi geceler Musa.
Hayat, insanı tıpkı bir rüzgâr gibi oradan oraya savuruyordu. Bir anda yaşamı farklı bir şekilde değişmişti. Şimdi ise mutluluk ile karamsarlık duygularını bir arada yaşıyordu. Eve girdiğinde, yanına ne alacağını kestiremeden dolandı durdu ortalıkta. Çok fazla eşyası da yoktu zaten. Birkaç eşyayı valize yerleştirdi. Biraz oturdu. Düşündükçe, daha çok morali bozuldu. Melike’ nin yüzünü gözünde canlandırıncaya kadar sürdü umutsuzluğu… Onun hayaliyle uzandığı yerde uyudu kaldı. Sabahın erken saatinde kalktı, hazırlandı ve bahçeye çıktı. Denizin sabah dinginliğini seyretti bir süre. Denizden esen rüzgarın serinliğini hissetti. Kemal’in kapıdan çıkmasıyla arabaya binerek İzmir’ e doğru yola çıktılar.
Terminale girdiklerinde; Musa bütün otobüslere bakmaya başladı. Hangi otobüste olabilirdi?
Van’ dan gelen bütün otobüslere tek tek bakmaya başladı. Hiçbirinde yoktu. Tam ümidini yitirmek üzereyken bir otobüs daha yanaştı. Beklemeye başladı. Yolcular yavaş yavaş iniyorlardı. Onu karşılamaya gelenlerin yüzü gülüyor ve sarmaş dolaş oluyorlardı. Son yolcunun da inmesini beklerken; şaşkınlıktan dondu kaldı… O gelmişti. Melike karşısındaydı ve kendisine bakıyordu. Upuzun saçları kısalmış, üzerine giydiği giysilerle farklı bir Melike vardı karşısında…
Öylece bakıştılar bir süre… İlk kez karşılaşmış gibi hareketsiz, kımıltısız ve soluksuz… Musa kendini topladığında; çevresindeki insanlara ilk kez aldırmaksızın Melike’ yi kucaklamış ve etrafında döndürüyordu. Uzaktan onları duygulanarak seyreden Kemal, yanlarına gelince ancak bırakabildi Melike’ yi…
- Hoş geldin deli kız. Hadi sonra devam edersiniz. Yolunuz uzun. Hadi biletinizi alalım. Yola çıkın bir an önce.
- Hoş buldum
Diyebildi Melike, ilk kez gördüğü adama. Marmaris’ e giden otobüse bindiklerinde, ikisi de inanamıyordu hâlâ. Sıkıca tuttukları elleri, bir daha ayrılmamak üzere kenetlenmişti adeta.
DEVAM EDECEK....
YORUMLAR
Melike,Türk flimlerindeki artisleri aratmıyor ha...Yine güldürdün beni gecenin bu saatinde.
Nermin,yazdığın her bölüm beni biraz daha heyacanlandırıyor ve de meraklandırıyor;acaba ne olacak diye...
Bakalım Marmariste ne gibi süprizlerle karşılaşacağız...(Vandakiler,ayaklanmışlardır şimdi!..)
Selamlar...