- 1056 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUTLU İNSANLAR
Viran olan şu Dünya’dan göçüp giden her Deli,
İrem bahçesinde gezen Kutlu bir Veli imiş…
Şanlıurfa’mızın Birecik ilçesinde şark hizmetimi yaptığım yıllar. Hatırladığım kadarıyla bir akşamüzeri işten eve dönüyorum. Kendisini daha önce birkaç kez gördüğüm ancak konuşamadığım, halk arasında Adıyaman’ lı Halil diye bilinen, orta yaş üzeri yazın sıcağında bile pardösü ile gezen, elindeki bir buçuk-iki metrelik asası, uzun kirli sakallına yakışmayan bıyıksız hali ile görenleri ilk bakışta ürperten, ben deyim meczup, siz deyin deli, orası size kalkmış öyle bir adam. Yanından geçerken bana “ - Bir dakika Âdemoğlu ” dedi. Kendisi ile daha önce hiç konuşmadığım ve hitap tarzını yadırgadığım için içimde bir ürperti ile “ - Buyur Emmi “ dedim. Yanıma yaklaştı, elindeki asasını kaldırarak yere vurdu. “- Sen hiç şeytanın penceresinden baktın mı ?” dedi. Buyur cevap ver, böyle bir adamdan gelecek sual ancak bu kadar olur dedim içimden. “ - Hayır, bakmadım Halil Emmi “ dedim. Asayı bir daha kaldırıp yere vurdu ve “ - Bana yalan söyleme… - Bakıyorsun hem de her gün bakıyorsun” demez mi? Baktım adam ısrarlı, artık ben alttan almalıyım, yoksa ne yapacağı belli olmaz, elindeki asayı indiriverir kafama. “ - Halil Emmi, nasıl bir pencere bu? Dedim.” “ - Herkesin evinde var “ dediğinde benim jeton düştü ve Halil Emmi’ nin şeytanın penceresi dediği şeyin televizyon olduğunu anladım.
“ - Bana bak Oğul! Ne zaman o şeytan eve girdi, bizim düzenimiz bozuldu. - Biz bu değildik, bizi bu hale getirdiler. - Bakmayın o pencereden, atın evinizden atın gitsin.” Aman Allah’ ım bunları meczup bildiğim bir adam söylüyordu. Allah’ ım sen beni affet, insanlar hakkında böyle ön yargılı olduğum için, hangi akıllıya kısmet bu güzel sözleri söyleyebilmek. Halil Emmi doğru değil mi? O televizyon denen şeytanın penceresi kaç yuva yıktı kim bilebilir sayısını. Kaç genç kızımız izlediği renkli hayatların, boyalı dünyanın rüzgârına kapılıp evini terk etmedi ki, kaç gencimiz izlediği tinerci gençlere özenip “ Bir de ben deneyim, bir defadan bir şey olmaz” diyerek tiner bağımlısı olup cinayet işledi. Sonunda; Karanlık, arka sokaklar suç mekânları, kapısız, penceresiz izbe viraneler ikametgâhları olmadı mı?
Kayıp gitti ellimizden zaman ve bu zaman içinde bizlerin sahip çıkamadığına başkalarının sahip çıktığı çocuklarımız. Gözün kör olsun, lanet şeytan, gözü kör olsun seni evlerimize kadar sokup da hayatı senin pencerenden bakmaya mecbur edenlere lanet olsun bizleri yoldan çıkarmaya çalışan mimarlarına.
Adıyaman’ lı Halil Emmi ile aramızda geçen bu hadiseden sonra, çok düşündüm “ Acaba bu adam mı deli, ben mi deliyim” diye. Eskiden anlamlı gelirdi ama şimdi anlam veremiyorum bu adamı gördüğünde korkup kaçan çocukların neden kaçtığına, acaba o çocukların aileleri Halil Emmi ile konuşmuş olsalardı onlar da benim gibi mi düşüneceklerdi. Keşke Halil Emmilerden korktuğumuz kadar evimizin başköşesine koyduğumuz şeytanın penceresinden korksaydık, bugün ne evden kaçan genç kızlarımız için dizlerimize vururduk, ne de on beş yaşında cinayet işleyen tiner bağımlısı gençler mahkeme koridorlarını doldururdu. Mevla her kırk kişi arasına bir Veli koyarmış. Kim bilir benim kısmetime de yıllarca deli bildiğim Halil Emmi çıkmıştır.
Yaşadığımız yer neresi olursa olsun, mevkiimiz makamımız ne olursu olsun, yanımızda yakınımızda bizim bakıp da göremediklerimizi gören Halil Emmiler hep vardır. Dünya durdukça da hep olacaktır. Allah, o kutlu insanları başımızdan eksik etmesin. Âmin.
Beni bağışlayın dostlar, bir başka Halil Emmi’ den bahsetmeden geçemeyeceğim. Karlı bir kış günü tanıdım onu soğuk kaldırımlarda. Yırtık, soğuk kuyu ayakkabısından dışarı çıkan morarmış parmağını gördüğümde utandım insanlığımdan. Konuşmak istedim fakat sorduğum sorulara bir türlü cevap alamadım. Konuşmayı sevmediğini sonradan öğrendim. Zaten konuşsa da anlaşılmayan, kendisi gibi ayazda donmaya yüz tutmuş kelime kırıntıları var ağzından soğuk kaldırımlara düşen. Kim bilir konuşabilseydi ne kutlu haberler verirdi. Yurdu, yuvası olmadığı için çarşı camiinde yatar kalkardı. Allah razı olsun güzel insanlardan ekmeğini, aşını verirlerdi. Camii cemaatinden bazı kendini bilmez insanların onun ile dalga geçtiklerini gördükçe içim burkulurdu. Bir gün, bu kendini bilmezlerden bir tanesi “ Bunca zamandır bu camide yatıp kalkıyorsun, burası otel mi? El âlem sana acıyor para veriyor git otelde yat” dediğinde Halil Emmi’ nin cevaben ; “ Bir gün hepsini toptan ödeyeceğim. “ dediğini yine aynı cemaatin bir başka ferdinin dilinden duymuştum.. Bir sabah, sabah ezanına müteakip çarşı camiinden verilen salaya kulak verdiğimde sahipsiz Halil Emmi’ nin gerçek sahibine kavuştuğunu duydum. Mekânı Cennet olsun. Halil Emmi’nin cenazesi büyük bir kalabalık tarafından kaldırıldı. Cenazeye müteakip camii cemaati Halil Emmi’ nin camide yattığı köşeyi temizlerken, rahmetliden geriye kalan yüklü miktarda bir para bulmuşlar. Çağırmışlar “ Hep camide yatıyorsun, burası otel mi? “ diyen kendini bilmez adamı, göstermişler buldukları parayı ve hatırlatmışlar rahmetli’ nin “ Bir gün hepsini toptan ödeyeceğim” sözünü. Umarım o zat da bu kutlu insanın ne demek istediğini anlamıştır herhalde.
Hak yolun yolcusu Halil Emmilere selam olsun, selam olsun kutlu insanlara, selam olsun zahiri kimliği içinde batini kimliğini saklayan gerçek Hak dostlarına…
Ancak! … Zahiri kimliğini söylemekten aciz olup da Halil Emmilere özenen sahte şaklabanlara söyleyecek ne bir selamım ne de bir sualim vardır. Sadece onlara şunu diyebilirim. “ Allah sizi ve sizin gibileri ıslah etsin.”
Birecik, 1998
Yüksel Erentürk YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.