ESKİCİİİİ !!!
Bana ters geliyor,anlamakta güçlük çekiyorum.
Ya da çok hain olduğumdan böyle düşünceler taşıyorum içimde bir yerde.
Nerde olduğunu bilemem.
Ama demek ki içimde böyle kötü düşünceleri taşıyabileceke, dondurup saklayabileceğim bir yerim var.
Sakın kalbim olmasın ?
Öyleyse yandım demektir.
Diğer organlardan biri olsa neyse !
Adam ömrü boyunca ibadet ediyor,içinden akıp giden duyguları ,kendine eziyet ederek, sabrederek gem vuruyor.
Sabah kalkıp orasını burasını yıkıyor,abdest alıyor.
Gece uykusundan feragat ediyor,ibadet ederek sabaha kavuşuyor bazen.
Bir başkası hayatın anasını ağlatıyor.
Yaşlanana kadar çalmadık kapı,tırmalamadığı ciğer bırakmıyor.
Misak-ı milli sınırları yetmiyor, cihanşumül takılıyor.
O Moldovalı senin, bu Ukraynalı benim.
Şişeler lingo lingo oluyor gözlerindeki yıldızların aydınlığında.
Sonra cennette bir bakıyor birinci adam ,o alemci cennette.
" Hacı abi hoş geldin,gel böyle abim. Bak bu Huri-1,bu Huri-2,şu yandaki Huri-8 ..."
Hacı kızıyor. "Bu münafığın burda işi ne ?" diye hayıflanıyor içinden.
"Sen maşalla yiğeniiim , bura nasıl gelebildin ? diye soruyor.
Adam " Hacı abi şerefsizim ben dünyada yedim içtim biliyon işte. Sonra altmışıma gelince bir tövbe asıldım,bir tövbe asıldım, ahan da affedildim burdayım" diyor.
Hacı sinirleniyor,ben onca yıl o kadar meşakkate katlandım,bu ipne hem yaşadı doya doya,hem de..töğbeee.töğbeee."diyor.
Oysa Hacı abi kolunda Hurilerle vızıldayıp konarken elma çiçeklerinin bal damlayan özlerine,diğer adam "hacı abi pişirilecek kebap felan varsa burada ocak var gonder de pişürek" dese ,hadi neyse.
İşte ben bu olayı anlamakta güçlük çekiyorum.
Onun için haram işleyenleri asla din’e imana davet etmem.
Nasihat etmem.
Hatırlatmam.
....demişti bir arkadaşım yıllar önce sohbet ettiğimiz çay ocaklarından birinde Erzurum’da.
O sırada televizyonda "Rabia" adlı bir film oynuyordu.
Zannedersem o gece mukaddes gecelerden biriydi.
Fatma Giriks hanfendi yüzüne inen nur’un ışığıyla dolanıp duruyordu çöllerde.
Zaten bir kısım vatandaşın aklına din denince nedense "çöl-deve-bedevi ve uçuşan evliyalar gelir" mütemadiyen.
Bazen bu tür programları ister istemez seyrediyorum.
Başarılı buluyorum da aslında. Mesela işleri mavi önlüklerle öpüşüp duran,hastanın başucunda bile " o sana şöyle baktı ,felancı şundan hamile kaldı" muhabbetleri olan "Doktorlar" dizisini beğeni ile izlerdim belki de çocukken.
Bir yabancı bir de bizim "doktorlar" anlayışımıza bakın.
Merak ederim,bu doktorların asılları neden itiraz edip de "Yahu bizim anamız ağlıyor nöbetlerde,hastalarla uğraşmaktan.Bizim ameliyat esnasında öpüşmeye vaktimiz olmuyor vallaa billaa" demezler diye.
Biz Maria Mercedes’i çocuk doğup ilkmektebe başlayana kadar evimize kabul etmiş onun derdiyle dertlenip ,sevinciyle mutlu olmuş bir milletiz.
Ne demiş Budapeşteliler " Türkler geliyeeee". Yoksa onlar değil miydi?
Ne farkeder bizim "doktorlar" sevişsin..pardon sağolsun.
Kimin çorabı kimin ayağında olmayan dizilere aşinalık bizde Dallas ile başladı.
Ve o dizi önümüzü epeyce aydınlattı.
Her yanımızı aydınlattı desek daha doğru olur.
Mühüm olanın bedeni aldatmak değil "akıl" aldatması olduğunu da.
"Aklımda sen vardın ama ben başkasıyla yattım" deyip kurtulan oldu mu bilmem de, kafa bu yani.
Yeşilçam’ın milletin geri zekalı olduğuna kanaat getiren yapımcılarının gözyaşı çıksın da nerden çıkarsa çıksın mantığıyla yaptıkları filmleri ile büyüyen bir nesil olmanın ezikliğini yıllarca hissettiğimi iafe ve itiraf etmeliyim.
Dün bir kanalda çocukken seyredip sonraki günler de ağlamamıza sebep olan "Öksüz-Sezercik" adlı filmi seyredince, o zamanlar nasıl bir halleti ruhiyede olduğumu ve anlayışımın ne kadar inkişaf ettiğini seyrettim.
Filmde çalınan Sezerciğin dilendirilen çocuk sürüsüne katıldığı ve nihayetinde ailesini nasıl bulduğu asabiyet sınırlarını zorlayan bir lisan-ı hal ile anlatılıyor.
Bir sürü kimsesiz çocuğun olduğu bir mekanda sadece Sezerciğimize "öksüz" denmesi,sanki diğer çocukların aileleri tarafından bu işe yerleştirildiğini hissettiriyordu.
Erol Taş meşhur kahkahasıyla sinirleri gererken Öksüz acıklı konuşmasıyla göz yaşlarına boğuyordu merhametli halkımızı.
Önce iyibirhırsız olan Sezoş,sonra Ekrem abisi(aslında babası da bilmiyo zavallıcık) tarafından bir kaç dakikalık rehabilitasyon konuşmasından sonra tövbe edip dilenci çocukların zorla(!) tutulduğu evden kaçıp, bir mağaraya saklanıyor.
Tabi yanında sırtında ben olan bir bebek ve kız arkadaşı ile.
Bu sefer zorunlulukan çalıyor.
İki yumurta,bir naylon don,iki bebek bezi,bir kase süt,iki domaten,bir ekmek,yani ihtiyaca binaen araklama yapıyor.
Yapımcı Allahı var,ta o günlerden bu günleri görebilmiş olacak ki Sezoş’a çaldığı sütten dolayı "helallik" dilettiriyor.
Bir de Ayşecik var göz yaşları ve üvey anneli filmlerin kamberi cinsinden.
Tekerlekli sandalyede bir yerden düşüp tekrardan yürümeyi bekleyen Ayşeciğime de bir deniz subayı aşık.
Düzenlenen balo’ya resmi kıyafetiyle gelen Teğmen asılmasına asılıyor da kıza kız pas vermiyor önce.
Neyse araya bir "sıpa " giriyor da bir merhale ilerliyor olaylar.
Tekne gezintisinde zengin aile bireylerince içilen kola bana çocukluğumu anımsattı.
Bu arada o mağarada süt bekleyen bebeğin babası,sanki bizim sokaklarımızda öyle bir ordu yokmuş gibi "Pırtık" kostümüyle çocuğunu arıyor.
Sırtındaki ben sayesinde buluyor bebeği,biz gözyaşlarıyla helak olurken, onlar bebeklerine sarılıp kameranın olduğu cihete tutuyorla suratlarını.
Bütün yetim çocukları giydiren Ayşemin küçük sıpayı açık artırmayla satacağı gecede Sezoş’a bir gömlek alamaması içimi paraladı ne yalan söyliyim.
Bir sahnede de Ayşe kendisine asılan ve daimi üniforma hapsi verilmiş teğmene " siz şimdi genç sağlıklı sevgilinizle el ele kırlarda koşmalıydınız" diyor ya içim sızlıyor o anda.
Teğmen,hem üniformalı,yanında genç kız , kırlarda el ele koşup oynayacak.
Hadi ya !
Eve atma sahnesi unutulmuş,ya da göz yaşı imalathanesi halindeki filme uymaz diye geçiştirilmiş.
Hulusi Kentmen de deniz albayı olmadığı filmlerde daima mahallenin babacan ve anlayışlı komiseri olurdu.
Öyle de olmuş.
Aklım almıyor bu babacan komiserler 12 Eylül de nasıl çalıştılar,nasıl ?!!!
Uzatıyorum yine daha anlatacak çok acılkı sahneler var da.
Sadece şu sahneyi de anımsayın yeter...Ayşecik merdivenlerden düşüp yürümeybaşlıyor.
Anlayın millet olarak nerelerden nerelere geldiğimizi.
Gelenler anlar da,hala oralarda kalanlar...
Aloo..biz burdayız !
Bu tarafa geliiiiin !!!
YORUMLAR
Sevgili “erolabi” serzenişlerine katılmamak elde değil, lakin kantarın topuzu mevzuunda “fikir” demeyeyim de “ayar” ayrılığına düşüyoruz biraz. Biliyorum kızacaksın, yahu ne muhalefet herifsin diyeceksin lakin şimdiki dizileri, filmleri izleyince (bu arada yemin olsun ben izlemiyorum :- ) sankim bitpazarına nurlar yağıyor, bir eskiye rağbet edesim geliyor, zannedersin “Dallas” sır kapısı olmuş, o derece yani, anla işte.
Aslında milli karakterlere uydurulmuş ecnebilerden araklama senaryoları afiyetle yedik yıllar yılı, seninde dediğin gibi. O kadar ecnebi ki Allah rızası için hangi filmde bir imam karakteri var, vurun kahpeye anasını satayım, oda ayrı bir konu.
Bu günlere bakınca heyhat diyorum, 70 li yıllarda seks filmi artistlerinin günahlarını almışız, Allah affetsin. Onlar para için, şimdililer sanat için.
Fıkrayı bilirsin.
İki aile varmış ve her iki ailenin 'de birer kız çocuğu varmış. Bir gün misafirlikte sohbete başlamışlar;
- ''Eee sizin kızdan ne haber?''..
- ''Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları' da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizin 'ki ne alem de?''.
- ''Valla bizimki'de orospu oldu, ama ben sizin kadar güzel anlatamıyorum''...
Garip bir milli bağışıklık sistemi oluştu bünyemizde, süründürüyor ama öldürmüyor.
Selamlar, saygılar
erolabi
Anlaşsaydık bu kadar uzatamazdık mevzuyu..
"Hee haklısın" der bitirirdik.Şimdiki diziler var ya abi yazamadım seyreden olur da kızar bana diye..
Tam embesil diziler...
Ve aklım almıyor pornografik görüntüleri medayaya düşürülen sanatçı(!)ların hemen bir dizide rol kapmasına...
O fıkrayı Erzurumda dinlemiştim :))
Bir fıkra da ben anlatıyım..
Erzurumlu iki yaşlı kadın uçakla İstanbula giderken,hosteslerin sosyete bayanlarla alakadar olup kendileriyle alakadar olmadıklarına çok içerlemişler.
Hostesten ne istedilerse "Şu anda işim var,sonra" veya "Yok maalesef ,olmaz" cevabı almışlar.
Diğer bayanlar ne isterlese hostesler "tabiii hanfendi " "Hemen hanfendi" diyerek her dediklerini yapıyorlarmış.
İstanbulda uçaktan inerken yaşlı ezem hostese yanaşmış "kız sen Erzurumli Şıhbızın Seboyi tayiysen?" diye sormuş
Hostes şaşırmış "Hayır tanımıyorum,nerden tanıycam kii*" Diye cevap verince Ezem " Yok bütün orospiler oni tanir da "demiş.
Bir de şu Münir Özkul filmleri vardı, hayretle seyrederdim.
hani çok fukara olurlardı da evin küçük oğlu bakkala gönderilirdi.
İşten eve gelen yorgun babası için "Ekmek,beyaz peynir ve rakı" alırdı.
Yani biz millet olarak sanki her akşam yemeğimizde "ekmeklen rakı içermişik gibi.
O zamanlar memur çocuğu olduğumuzdan küçük ilçemizde bir garip burjuva özentileri koklardım çevremde.
"Allah Baba" derdik. Sırf köylü olduğumuzu inkar babından.
Sonra köyümüzle tanıştık.
Köylü olmak için çırpındık.
Şimdiki flmler çok sanatsal(!)...
Ortaya bir dönme,bir de karışık yapınca,bir de küfür serpiştirince oluyor özgün yapım.
Bu arada akşam son hafta vizyona giren özgür adamın yapımcısını dinledim akşam tv de.
Fareleri öldürmüşler de filmde ..onlar için "kovboy fare" dedi.
Sonra sunucu düzeltti."Kobay Fare " diyerek.
70'li yıllardaki seks filmleri sayesinde sinemaların tdöşemelrinde milyarlarca vatan evladına basıp düşmeden yürümeyi öğrendik.
Milli bağışıklık sitemi mi?
Biz ne bulduysak uydurduk bir yerimize bizim dedik.
Şu zamanlarda bir kameran olsun...
İstediğine muvaffak olursun.
Kamerayı gören uzanıyor teneşire uzanır gibi.
Selam sevgi ve saygı ile değerli ağabey.
selam..hemşerim...kutlarım gerçekten haklısınız dediyiniz flimler arada gene ekrana geliyor tebrikler
erolabi
Hepimiz özlüyoruz..
Selam ve saygılarımla.
nolamaz.......nayır......dokunma o paraya hırsız amca....o annemin ilaç parası....köylü kızı rolünde fatma girik yüksek topukla yeni kuaförden çıkmış çok güzel.....yavuklusuyla 3 üniversite bitirmiş gibi konuşuyor...zaten sinemaya ağlamaya giderdik....yeşilçamın kapasitesi oydu.....3 günde çekilen filmler....siyah beyaz karelerde hep çocukluğumuz ve masum suçlarımız saklıydı erolabi....inan şimdikilerden daha çok iz bırakırdı....kalem her zaman yazsın gardaş sen bu işi biliyorsun....saygılar sevgiler gülüm
erolabi
He valla billa abi yaa..
Ağla ağla ölürdü annem.
Bir tek sinemada olsa..eve gelip devam ederdi .
Biz çekirdek yerdik sadece,gazoz içer koşuşturur kızdıklarında otururduk.
Biraz büyüdük,kafamızın başında eli silahlı kovboylar.
Dururmuyuz !
Aldık silahları elimize Yüksel amca vardı sağlıkçı onun kızını da "Suzi" yaptık..
Fakat bu Suzi'ye herkes sarkıyo.
Tom Miks'in sevgilisi de ben de Zagor'um.
Eee benim günahım ne ?
Ben de istereeeem ! diye tutturdum.
Neyse Tom Miks sağolsun (Yılmaz) kabul etti de ..
Hayallerimiz vardı
Hayaller kurdular bizim için.
Selam ve saygı ile ağabey.
Bazen kaşımı çattım bazen kahkaha attım.Ama haklısınız demeden edemedim.Zamanında bizmi saftık yoksa bazı televizyoncular bizim gibi ilerlemedimi bilmiyorum.Bunca film içinde ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar.Aslında suç bizde izlenmesek koymazlar herhalde.Selamlar.
erolabi
Bilmediğin bir yere gitmişsin de ne yapacağın hakkında hiç bir fikrin yok gibi ortadaydık.
Ağla..ağlıyorduk.
Gül...gülüyorduk.
Vesselam herkes mutlu oluyordu.
Değerli yorumunuza şükranlarımı arz ederim.
Selam ve saygı ile.
Kör kemancıyı unutmuşsunuz. Hani bir anda " görüyorummmmm..." diye bağıran...:-) Bir sahne daha vardır, çok gülerim. Sokakta çocuklar, "cik" li çocuk oyunculardan birine bağırırlar: "Piç,piç baban kim? ". O da hemen ceketinin içinde sakladığı, beyaz çerçeveli, portre resmini çıkartır babasının: "Ben piç değilim. Benim babam bu" diye ağlamaya başlar..:-)
Gülerek ve düşünerek okudum yazınızı. Bizden daha güzel ayakta uyutulan millet yoktur herhalde? Aradan onca zaman geçti, hala uyutuluyoruz ya! Bravo demek lazım ama kime?
Saygılar.
erolabi
Unutulur mu?
Kör, sağır ,dilsiz, sarhoş doktorların ameliyatları,daima aranan "sıfır eraş negativ" kan anonsları..
acıklı sesleriyle "siz benim babammısınız amca? diyen körpecik yavrucuklar.
Teşekkür ederim değerli yorumunuza.
Selam ve saygı ile.