Ayakkabı Boyacısı (Boyayalım Abiler)
Ayakkabı Boyacısı
Akşam eve geldiğimde babamı pencere önündeki divanın üstünde dışarıya bakarken gördüm. O zamanlar bizim evimizde koltuk yoktu. Divanları hem oturmak hem yatmak için kullanıyorduk. Kardeşiminki camın önünde idi. Biraz daha dikkatli baktığımda babamın ağladığını anladım. Anneme sordum birşey yok dediyse de üsteleyince babanın kazancı yardım sandığına kesilmiş dedi.
Eline, kardeşimle benim için çocuk parası olarak sadece yirmi lira vermişler. Çocuk parasını kanunen kesemiyorlarmış, yoksa onu da keseceklermiş. Evimizi yaparken işçiler arasında kurulan yardımlaşma derneğinden babamın deyimiyle yardım sandığından 1500 lira kredi almıştı. Aylık taksitler halinde ödüyordu babam. Fabrikada iş olmayınca akort çalıştıklarından dolayı aylığı çok az gelmişti. Birde ayda iki kere ödeme yapıyorlardı. Ayın dördünde yapılan ödemeye babam aybaşı 19 unda yaptıkları ödemeye da avans diyordu. Maaşı ikiye bölerek ödeme yapıyordu. Sümerbank’a ait Beykoz’daki Deri Kundura fabrikası.
O yaşta olmama rağmen gücüme gitmişti babamın ağlaması. Kolay değildi hani evde iki çocuk ve onlar dört kişiydik. 15 gün boyunca ne yer ne içerdik. Üstüne üstlük yakacak odun da kalmamıştı evde. Aç durabilirdik belki ama soğukta nasıl duracaktık. Hem babamın durumuna hemde ailemizin durumuna üzülüyordum. Birşeyler yapmalıydım, ama ne yapabirim derken aklıma birden gazete satmak geldi. Arkadaşlara sordum nasıl oluyor diye çünkü arkadaşlarımdan bazıları bu işi yapıyorlardı. Anlattılar ve bende ertesi gün adliyenin önünde gazete satan adama gittim. Gazete satmak istediğimi söyleyince bana “gazete başına 2 kuruş ve günde 60 gazete verebileceğini” söyledi. Kabul ederek ertesi sabah saat beş buçukta adliyenin önünde buluşmak üzere anlaştık.
Sabah 60 gazeteyi çapraz kayış ile koruyucu kartonun içinde koltuğumun altına gelecek şekilde asarak işe başladım. Başlamasına başladım da kim nereden bilecekti gazete sattığımı. Gazete diye bağırmam gerekiyordu ama sesim çıkacakmıydı? Sokakta kimseler yok gibiydi fabrikanın işçileri tek tük yollarda idiler. Birden kendimi toparlayıp GASTE diye bağırdım. Aslında kendim bile zor duydum bağırmamı. Utandım, yanaklarımın kızardığını hissettim birden. Herkesin bana baktığını sanarak evlerin camlarına baktım, kimsecikler bana bakmıyordu. Cesaretlendim birden bir kere daha GASTE diye bağırdım. Kimse bakmıyordu nasıl olsa sesimi de yükselttim artık. Her beş on adımda bir GASTE diye bağırıyordum.
Arada bir gazete almak isteyenler çağırıyor ve onlara istedikleri gazeteleri satıyordum. Çok satılan gazeteden vermiş olduğu 20 adet hemen tükeniyor diğerlerinden de tek tük satış yapabiliyordum. Olsun az da olsa para kazanıyordum ya. Bu arada o zamanların dergilerinden satınca dergi başına 7,5 kuruş alıyordum. Gülmeyin bu bozuk paralarla ne yapacaksın diye, ekmek 50 kuruştu o zamanlar. 40 gazeteyi satmış olarak geri geldim hesaplaşarak kazandığım 80 kuruşu cebime koydum. Fırından bir tane ekmek alıp evin yolunu tuttum. Yolda ekmeğin ucundan koparıp yemeyi de ihmal etmedim bu arada. Neyse eve ekmek getirmenin gururu ile yoldaki yürüyüşümü görmeliydiniz. Göğsümü kabartarak askerler gibi karın içeri göğüs dışarı. Annem sevindi tabii oğlu ekmek getirmişti eve. Bir ekmekle bitmiyordu elbette. Diğer ihtiyaçlar içinde para gerekli idi.
Bir müddet sonra gazeteleri bana veren adamdan ayakkabı boyacılığı yapmam için teklif geldi. Boya sandığı kardeşininmiş eğer istersem sandık ve boyalar kardeşinden çalışma benden yarı yarıya paylaşacaktık kazancı. Severek kabul ettim ve gazete satışını bitirdikten sonra boya sandığını yükleniyor adliyenin önünde ayakkabı boyacılığı yapıtordum. Akmasa bile damlıyordu işte. Kaça mı boyuyordum bir çift ayakkabıyı 30 kuruş. Sırf bademyağı sürersen 25 kuruşa da oluyordu. Bazen de boyanın içine badem yağı katmam müşterilerimin hoşuna gidiyordu. İskambil kağıtlarını da ayakkabının içine koyarak çorapların boyanmasını da önlüyordum. Gazete satışındaki uzmanlığım ayakkabı boyacılığına da yansıyordu. Tek kötü tarafı ellerimin rengarenk boyanması idi.
Adliyenin önünde 5 yada 6 ayakkabıboyacısı sebilhane bardağı gibi sıralanmış para kazanmaya çalışıyorduk. Benim sandığım da bir hayli gösterişli idi. Boya şişelerinin kapakları prinçten olduğu içim kavil ile parlatınca pırıl pırıl insanın gözlerini alıyordu. Boyayı şişelerden alarak ayakkabıya sürdüğüm parçayı da çay kaşığının çukur kısmını çekiçle düzelterek yapmıştım. Her renk için bir tane olmasada üç tane düzeltilmiş çay kaşığım vardı. Siyah, kahverengi ve birde bademyağı için. Boyayı sürdüğüm süngerler de ayrı ayrıydı fırçaların olduğu gibi. Genelde hep siyahtı ama arada da olsa kahverengi ya da değişik renkte boyamam gerekiyordu. Bu arada zam yapıldı ayakkabı boyamaya 50 kuruş oldu ayakkabı boyamak.
Günlerden birgün müşteri öbür uçtaki arkadaşa sordu “kaç para” diye 50 kuruş deyince diğerine sordu. O da 50 kuruş dedi ve sora sora bana kadar geldi. Dedimya biz sıralanmış bir şekilde bekliyorduk müşterilerimizi. Bana sorduğunda ben ne verirseniz dedim ve ayağını boya sandığının üstüne koydu. İskambil kağıtlarını ayakkabının içine yerleştirdikten sonra ayakkabının tozunu almak için önceden fırçaladım. Bu arada bana ismimi ve okuyup okumadığımı sordu. Bende okula gittiğimi yaz tatili olması nedeniyle sabah gazete satıp daha sonra da ayakkabı boyacılığı yaptığımı anlattım. Ayakkabıları boyarken. En keyifli tarafı da ya fırça ile sandığa tık tık diye vuracaksınız ya da ayakkabının tabanına dokunacaksınız diğer ayağını sandığa koyması için. Bir ön cila ve ardan cila derken boyama işi bitti.
Elini cebine attı ve bana 2,5 lira verdi. Ben paranın üstünü vermek için paraları koyduğum çekmeceyi çekip para üstü sayarken yola devam ettiğini gördüm. Para üstü elimde arkasından koştum ve paranın üstünü almayı unuttuğunu söyledim. “O para senin” dedi ve arkasından ne kadar yürüyüp vermek istedimse de almadı. Ben de çaresiz boya sandığımın başına döndüm ister istemez.
Artık yeni müşterilerimi bekliyordum ayakkabılarını boyamak için. Bu gün fena kazanmamıştım. Akşama kadar belki birkaç ayakkabı daha boyar biraz daha fazla kazanırım düşüncesiyle bağırdım.
Boyayalım abiler.................
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.