TORPİL
Bir kaç konuya başladığım halde bir türlü vakit bulup, hakikat "vakit" değil hafta sonu sıra bulup bitiremedim yazmaya başladığım konuları.
üyük oğlum bir okul arkadaşıyla ders çalışmak için bilgisayarın olduğu odayı kapattı. İngilizce barajı geçebilmek için sınava girecekler. Son üç hafta artık,veremezler ise bir yıl kaybetmek korkusuyla,bir ay önceki hayta hallerinden sıyrılmışlar geç de olsa.
Maşaallah sabaha kadar ders çalışıyorlar.
Sabaha kadar ingilizce çalışmak çok çetin bir iş olmalı.
Hele internetten en güzel yabancı filmleri indirip alt yazısın , orijinal seyretmek , gayet meşakkatli olmalı.
Tıpkı benim yetmişli yıllarda Fizik sınavına kitabı açıp içerisine Zagor dergisi koyup çalışmam gibi zor ve heyecanlı olsa gerek.
Onun için babam " Aslan oğlum, fizik dersini tarih dersi gibi çalışıyor,okuyor da okuyor " derdi bana bakıp.
Anlamazdım.
Yutturdum zannederdim.
Meğer yemezler fakat benim mahçup olmamam için sadece hicvedip geçerlerdi.
Dün gece olduğu gibi.
Neyse erkenden kalktılar ve ikindi olmadan kahvaltılarını yaptılar.
Ben de biraz kitap okudum. Sebahattin Ali’nin "Kürk Mantolu Madonna" adlı eserini evde en son okuyan ben oldum.
Tavsiye ederim. Okumayan var ise. Ben bu kadar geç kaldığıma eseri okuyunca şaşaırdım.
Aslında bu sayfalarda kitap eleştirisi ve tavsiyesi ile alakalı syfalar da olmalı.
Belki de var da ben bilmiyorum.
Varsa iyi ,yoksa olmalı.
Yıllar önce karar verdim, tavsiyesiz kitap okumuyorum. Moda kitaplara asla el sürmem. Okuyabildiğim kitabı okurum,ve bitirmek için beni içine almayan kitabı akuyamam,zorlamam kendimi.
Mustafa Hoca çocukluk arkadaşım,gençlik arkadaşım,siyasi arkadaşlığımız da cabası.
Bizim eylemlerimiz daima espri koktuğundan yerkayı ele vermemiz çok kolay olurdu.
Mesela bir gün karşı tarafın lokalinin önünden geçerken, içeriye bakkal Maksut abi’den aldığımız torpillerin fitillerini ateşleyip atıvermiştik.
Tabii o çocukların bayramlarda attığı torpillerin ciddiye alınması için de , yağlı bir kesekağıda koyup güzelce paket yapmıştık.
Fitiller dumanı dinamit havasıyla fışkırtarak camdan içeriye düşünce bizim "torpil bombası "paketimiz,birinci katta bulunan lokalin pencerelerinin şangurtularıyla beraber sokağa düşen yedi sekiz "faşistin" halleri görülmeye değerdi.
Önce muhtemelen "Sovyetler Birliğinden " gönderilen acanların yaptığına kanaat getirip, sloganlarla "komonisler Moskova’ya" diye saatlerce gösteri yapmışlar,daha sonra Polis tarafından atılan bombanın cinsi "bakkal torpili" olarak açıklanınca, şüpheleri Sovyetler Birliği’nden yani Brejnev’den direkt bize; Mustafa ve bana çevrilmişti.
Sokağa düşen Faşist kardeşlerimizin yüzünde fazla derin olmayan çam kesikleri ve korkudan solmuş halleri dışında, Bayram Ali "Kizli İstikbarat" abimizin " Ulaaa! kaç şehidumuz varrr" diye haykırması dışında, çevredeki esnafın ve vatandaşların önce şaşırıp sonra kahkahayı basmasını hala anımsarım,gayet net ve kokularıyla beraber.
Daha sonra polis tarafından "bakkal torpili" olduğu açıklanmadan Bayram Ali Reisin yanına gidip "Reis çok geçmiş olsun, dediklerine göre işin altında KGB- BB varmış ve hedefte senmişsin" deyip meselenin Bayramalicesini öğrenmeye karar verdik Mustafa ve ben.
Bayram Ali Reis önce "KGB-BB ne du?" diye sorunca,az buçuk Rusçam ile "Koministki Gizlovskaya Baratikilov-(tireşkotoski) Bombaskalaskova Birimpavlova" yani "Kominis Gizli İstihbaratı - (tire) Bombalama Birimleri olarak tercimede bulununca olayın vehameti ve sebebi daha da anlaşılır hal almıştı.
Ruslar bu saldırıyı direkt Bayram Ali reis bey’e yapmakla "şunu demek istiyorlar . Yani şindi beni vuracak sonra da Batum’dan salduracaklar" diyordu bu yetkili ve derin,derin olduğu kadar bakımsız reis.
Bir kaç gün ilçe Rusların saldırısıyla çalkalandı.
Yürüyüşler tapıldı.
Rus bayrakları çizdiler lise’nin resim öğretmenleri bezlere,onlarca.
Hep beraber toplanıp "Kahrolsun Kominisler" diye haykırarak o bezleri ateşe verdi şuurlu ve milliyetçi ahali.
Derken ramazanın ilk günlerine kavuştuk.
Yıl 1978.
Ellerinde sopalarla "Rus ajan" aradılar deniz kenarının dalgakıranları arasında.
Bir gülerek seyrederken bütün bu olanları birden "kayaların arasında orucunu yerken bir Rus ajan yakalandı" haberi ile ayağa kalktı ilçe.
Köylerden akın akın gelen insanlar bu hain "Rus" ajanı görmek için koşarak Jandarma Bölük Komutanlığı etrafında birikiyordu.
Jandarma Astsubay Veli çıkıp "Yok be kardeşim adam ajan değil, orucunu yerken yakalanınca yalandan Turist ayağı yapmış.Almanca bir iki kelime söyleyince yakaladık Rus’u diye millet iyi bi dayak çekmiş.Biz de aldık ellerinden olay bu,hadi dağılıın " diye açıklama yapınca gerisin geriye navlun verip tekrar köye dönmüşler.
Bir de esnafa tembihlemişler "Rus yakalanırsa bize muhakkak haber yollayın".
Polis açıklama yapıp "bakkalda satılan torpiller var ya ,hee onlarda işte yaaa, çocuk işi olduğu belli anasını " deyince,reis Bayram Ali ve yanındaki küçük Rodi’ler Rus’ları bırakıp bizi aramaya başladılar.
Ben köye ananeme gittim.
Mustafa da çarşıya inmedi bir kaç hafta.
O lokalden atlayıp yaralanan arkadaşlarla karşılaşırız ara sıra ,cenazelerde,düğünlerde,memlekette.
Gözleri düşer yana "bak kimseye anlatırsan" diye tembih ederler hala.
E yeni yetme bilmiyor bu olayları.
Eskiler de anımsayacak kadar demokratik ortamda değiller.
Bir ben ,bir Mustafa bir de o lokalin camından aşağıya atlayıp, "Kominisler Moskova’ya" ve " şehitler ölmez" diye bağıran abilerimiz.
Bir kaçı şimdi devleti yönetiyor.
Birazcık daha imana gelip saf değiştirdiler.
Aslında saf değiştirilir mi?
Saf saf’tır !
YORUMLAR
Hoştu...
Yaşamın bu tonuna banmak gerek bazen yorgun yanlarımızı....
Tebessüme ekilen emeğe teşekkürler...
erolabi
daha sonra birazcık büyüyüp içlerine biraz daha girince büyüklerin...oooo işleri güçleri muhabbet.meğer küçüklerin yanında "demirel,türkeş,erbakan,ecevit,rusya ,burası amerikanın sesi vaşington" derlermiş.
hayat geçiyor...
giden bizim zamanımız...
ve asla geri dönüş yok..
keşkeler ne kadar az olur ..
iinsan o kadar mutlu olur.
selam ve saygı
Hep çocukluğumuzda yaptığımız ve sanki biz bilmiyormusuz gibi çocuklarımızın yaptığı oyunlar.Ben bazen sen giderken ben geliyordum diyorum o zaman kızım kızıyor.Zaman hiç değişmiyor.Bizler yaparken güzel çocuklar yaparken kızıyoruz.hHayat galiba birbirimizi kandırmakla gidiyor.Gülümsten bir yazı , tebrikler.İyi akşamlar
erolabi
Ben hiç "babam" gibi "baba" olmadım.
Bazen çocuklara "bu sabah çok soğuk var,yazılı,sözlü yoksa yatın" diyorum. Bayılıyorlar.
KAndırmaya kalkışmıyorlar.
Küçük oğlum nargile içmiş.
Baba bu nargile ne tatlı kokuyomuş diyor.
Fakat içmedi bir iki den sonra.
Babam olsa bir araba dayak yemiş ve içmeye devam etmiştim diye düşündüm.
Çok haklısınız "birbirimizi kandırmakla geçiriyoruz" şu kısa ve ne kadar içten yaşarsak o kadar mutlu olacağımız hayatı.
Allahtan çocuklarınıza sağlık ve saadet dolu günler dilerim değerli kardeşim
Gerçekten gözümüzün aradığı bir yazarsınız. Her yazınız ayrı güzel. Tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla..
erolabi
Aynen ben de sizin hakkınızda öyle düşünüyorum.
Çok içten ve yalın yazıyorsunuz.
Sağlık dileklerimi tekrarlayarak..
Saygılar sunarım.
Çok güldüm çok...Esprili insanlara özenmişimdir hep.
Tebrik ediyorum güldürdüğünüz için de teşekkürler.
Saygılar.
erolabi
haklı değil bence ,zira insan ağlayınca asıl insan oluyor.
Başkalarını derdine ağladığında..
Mazlumlara üzüldüğünde...
Daha çok insana benziyor.
Ben de size teşekkür ederim.
değerli yorumunuz için.
Bu demektir ki sadece ben değilim bunlara gülen.
Selam ve saygılarımla.