- 910 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şair Cumali Çorbacı'nın Pieata Şiirinin Tersten Okuması
ÇORBA’DA TUZUM OLSUN
Tersten Pieata Okuması
PİEATA
Kayadan rüzgarın alacağı
Ve yaradan geriye neşter
Senden bir şiir alacağım
Üstünü örtmek için Bismillah
Ölmeden okuduğun son fatihayı
Ruhuna bir aşkın...
Ey bir suda kendi suretine pike yapan martı
Ve aynada kendi egosuyla sevişen kadın
Dişlerinin arasında unuttuğun kadavra
Küflü bir şiirdir O adam...
Bir öpüş harcıyla kardım yüzümü
Siyah bir maviye düştüm başka eksenim yoktu
Dirseklerimden kırdım kollarımı elim sende
İçime batmaya bıraktım bir Titaniği
İşte cüzzamlı bir şiirim en son
Kimsenin kapsını açmadığı
Nefesimden bir La vurulmuş
Yaralı bir Fa içeri
İki Mi ölü Reguiem’den
Bakmayın böyle yeşil durduğuma
Embriyom kan
Sureti insan
Kaçak bir ruhum ben...
CÇ_
Şair Cumali Çorbacı’nın, hayatını yurt dışında sürdürmekte olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, şiir poetikasına ve şiir diline buradan aktarmış olduğu bir anlatım gücü hâkimdir.
Şair Çorbacı ‘’şiir imgelem ile’’ yazılır sözünü doğrulayan çok sayıda genel şiir sunumları mevcuttur. İmgelem ise şiir eleştirilerinde en çok tartışıla gelen bir kavramdır. İmgelemin, anlaşılmazlığı insanların şiire toptancı bir yaklaşım tarzıyla ‘’ben bu şiirden bir şey anlamadım’’ noktasına götürmektedir. Şair, şiire kendi okumalarını merkez alarak, hatta ideologyasını da bu işin içerisine sokup, şiir dilini oluşturur. Bu da şiirin herkesce anlaşılması zorlaştırır. Şiirin dizelerle yazıldığı ve ritm, iç uyak ile beslendiği oradan temasına ulaştığı, okurca anlamdırılmaya çalışıldığı düşünüldüğünde, şair Çorbacı’nın kendi şiir teması ve kurgusu, imge dünyasını okurların bire bir yakalaması zaten mümkün değildir. Okura düşen, kendi anlam dünyası ve metinler arası okuma şeklini düşünerek, okumasını yapması gerekir. Bu durumda, her okuma, yeni bir şiir anlama/anlamlandırma çabasına dönüşecektir.
Bu bakış açımızı merkeze alarak, bir anlama/anlamlandırma çabası da tarafımızdan yapılacaktır.
Ölüm-Aşk-Ruh üçgeninde şiire yaklaşım sunulacaktır.
Ve okuma tersinden yapılacatır.
‘’Kaçak bir ruhum ben ‘’ dizegesi şairin Elest’ Cem’inde ruhların toplandığı ve Tanrı’nın ruhlara ‘’Bela’’ ahdini verdiği süreyi imlemektedir. İşte ruh o andan itibaren ‘’kaçaktır’’ dünya denen konar-göçer âleme salınmıştır.
‘’Bakmayın böyle yeşil durduğuma
Embriyom kan
Sureti insan’’
Ve Tanrı insanları ‘’ Lütfe’den (kan pırtısından) yaratmıştır. Yeşil bu yaratımı sembolize etmektir. Ruhlara bir suret lazımdır ki, işte bu ben-i âdem’dir(insan)
Şair Çorbacı, yaratım sürecini bu bölümde kurgusunun finali olarak sunmuştur.
Şiiri tersten okuma devam edersek;
‘’İşte cüzzamlı bir şiirim en son
Kimsenin kapsını açmadığı
Nefesimden bir La vurulmuş
Yaralı bir Fa içeri
İki Mi ölü Reguiem’den’’
Şairin, intihar metni olarak düşündüğü(Reguiem),şair yalnızlığına göndermedir. Şair kalabalık içerisinde yalnızdır. Sınır da ruh hâlleri taşımaktadır. Buna köklerinden uzak olma eklemlendiğinde; gece,şaire akıl oyunları yapar ve kendi müziğini çalar. İşte o yalnızlık müziğine, intihar düşüncesi eklendiğinde, şair Çorbacı’nın derilerin çürümesi, Hz.Eyyüb’ün hastalığı olan cüzzama gönderme yaparak, yazdığı şiirin dizgelerinde kopmalar oluşturduğunu göstermektir. Ve şairin gurbet yalnızlığı kapısına çalacak bir ölümden başkaca dostu olmadığını göstermektir. İşte artık ‘’nefesinden bir La, Yaralı bir Fa ve iki Mi olarak isimlendirdiği ölümün notası çalmaktadır. Geri de bir ‘’intihar metni’’ bırakarak.
İki bölüm birbirine eklemlendiğinde, zaten konar-göçer olan ruh şairin gurbet sarmalına dolaşmış ve onu notaların çığlığıyla intiharın eşiğine kadar getirmiştir. Tıpkı ‘’Nilgün Marmara’’ gibi…
Şairin sembolizmden beslendiği ve telmihler yaparak, imgelerini sunduğu şiirin tersten okumasına devam ederken, aşk çıkıyor karşımıza ve terke ramak kalma ya da terk edilişin en koyu gecesi olan intihara karar verilen ‘’yalnızlığın en koyusuna çekilme anı’’
‘’Bir öpüş harcıyla kardım yüzümü
Siyah bir maviye düştüm başka eksenim yoktu
Dirseklerimden kırdım kollarımı elim sende
İçime batmaya bıraktım bir Titaniği’’
Titanik filmi insanlara koskoca bir gemin batışı olarak sunulmamış orada asıl tema, yoksul ve zengin arasındaki, aşk’ın ortaya çıkardığı dramdı.Şair Çorbacı,sevi’nin çocuklaştırdığı elim sende oyununu,dramatize ederek, sevgilinin son öpücüğünü,hayal ederek,hüzünden,umuda eksen kayması yapmıştır.Bunun için en yakın iki rengi kullanarak yapmış,siyah-mavi ikilemini..Kollarının kırılması;yani uzakta (gurbette) olsa da sevgiliye bağlı kaldığını ve intihar metninin bir bağımlılık ahdine dönüştürdüğünü anlatmaya çalışmış olmalıdır.
Narkissos kendi suretini su üzerinde seyredip, bu seyir süresinden kendi suretine âşık olduğu bilinen mit’lerden hareketle veya ayna metaforu düşünülerek şair Çorbacı, yine sembolist öğelere bürüdüğü şiirinde, sevgiliye seslenerek;
‘’Ey bir suda kendi suretine pike yapan martı
Ve aynada kendi egosuyla sevişen kadın
Dişlerinin arasında unuttuğun kadavra
Küflü bir şiirdir O adam...’’
Kâh onu martı’ya benzetmiş, burada sevgilinin çığlığı düşünülmüş, yine devamla, sevgiliye sitemle onun benciliği ön plana alınmış, tıpkı Narkissos’un ben egosu…
Bu benciliğe vurgu ve sitem şairin kendisini küflü şiir imgesi ile ortaya koyduğu ve ölüm sonrası cesedin, yani aşkın bittiği anda kadavra’ya dönüştüğü imlemesini yapmıştır.
Şairin, sevgiliye sitayişi bu bölümde ön plana çıkmıştır. Şair kurgusuna bağlı kalmıştır.
Biz şiiri okumamıza sondan başa doğru yapmış olduğumuz için ilk bölüm geldiğimizde final okumuş oluyoruz. İşte finale dair sözlerimiz:
‘’Kayadan rüzgârın alacağı
Ve yaradan geriye neşter
Senden bir şiir alacağım
Üstünü örtmek için Bismillah
Ölmeden okuduğun son fatihayı
Ruhuna bir aşkın...’’
Şair şiirinde biten bir aşkın son şiirini kaleme aldığını, artık bu saatten sonra, sevgilinin, şaire yapacağı bir şey kalmadığını,’’Rüzgâr dağdan ne alır; alsa alsa tozunu alır’’ denilen anomin kullanımdan bozma dizgesiyle, ayrılık yarasına neşter vurulduğunda, orada dikiş izlerinin kalacağını yani anıların ipine sarılacağını, yazılan bu şiirle artık şairliğinin bittiğini bununda sonra da aşkı defterinden sildiğini söyleyerek bitirmiştir.
Son Söz: Şair Çorbacı’nın şiirini sondan başa doğru okuduğumuzda, aşkın bitiminin, ölüme denk olduğu ve şairin beslenme damarı olan aşk ve kadın yok olduğunda şairliğininde bittiği söylemek gerekmektir. Şiirin dizegelerinin kopuk olduğu savı yukarıda örneklediğimiz okuma şekli ile hiçte öyle gözükmemektedir. Şair Çorbacı, şiirinin teması, kurgusu ve imgelem dünyası ile yine güçlü şiirlerinden birini kaleme almıştır.
Yahya İNCİK/Şanlıurfa/8.01.2010 saat:18:48
YORUMLAR
Şiir çok güzel, açıkçası ben kendimce çok anlamalar-özellikle anlamalar diyorum- çıkartarak okudum.
Kafası karışan anlamayan,anlamlandıramayan okuyucuyla paylaşmalı mıydım, bilmiyorum.
Sonra kendince anlamlandıran üyelerin yazdıklarını okudum.hepsi çok güzeldi ve hepimiz ayrı ipucundan bambaşka alemlere gitmişiz.Sizin okumanızdan da etkilenmemek elde değildi.
Tekrar eleştiri-yazı olarak paylaştığınız için teşekkürler.Bu edebî tür özellikle geliştirilmeli. Var olasınız.
saygıyla