- 556 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAZEN
Bazen bir duygu fırtınasına kapılır benliğim... Yazıdan, çiziden, telefon seslerinden uzaklara kaçıp gidesim gelir. Herkesten uzak, ıssız bir yere atılasım gelir. Düşünürüm bazen; yaşadığımız esrarengiz bir dünyayı anımsarım. Ahmet Arif’in, prangaları hasret uğruna eskittiği bir dünya.
Meçhul bir dünyada yaşıyoruz. Çok şey bildiğimizle yaşadığımızı sandığımız, ama bilmediğimizle kendimizi avuttuğumuz bir dünya...
Bazen de içim de bir şeyler yanar. Kıvranırım, kimselere hissettirmeden... Bazen kalbimin üzerine bıçak saplanır. Ölümüm geçer aklımdan. Çocukluğum gelir gözlerimin önüne, eski okul arkadaşlarım karşıma oturur, albümdeki resimler gözümün önünden geçer. Bakamam, buğulanır gözlerim. Kim bilir; şimdi onlar neredeler, nasıllar? Yıllar gelir aklıma bazen. Su gibi akıp giden yıllar... Kalabalık olduğumuz günler düşer gönlüme unutamadığım, yok olmuş sesler gelir, kahrolurum. Eski arkadaşlarım, sevdiklerim, dostluk gördüklerim, güzel insanları anımsarım bazen.
Hayatı anlamak isterim bazen; bizi oradan oraya atan, deli bir rüzgar gibi esip, bir yaprak gibi savuran hayat. Kendimizi başkasının gözünde büyüttüğümüz,
dar ufkumuz ve küçük kişiliğimizle, kendimizi dev aynasında görerek yaşadığımız hayat...
İnsanları, insanlığı tanımak isterim bazen. Bizlerden çok çok önceleri yaşamış insanlar... Mutlu olmuş, açlığa, yokluğa, savaşa, sıcağa, soğuğa göğüs germiş insanlar...
Telefonsuz, televizyonsuz, uçaksız bir dünyada yaşamış, günlerce posta yolu gözlemiş, mektup almış, mektup al(ama)mış insanlar gelir.
Hiç kimsenin, olayları bizim gibi değerlendiremeyeceğini sandığımız, ama bu olaylardan kendimizi bile göremediğimiz anlar gelir, yapışır soğuk beynimin merkezine bazen. İnsanların özgür düşünmelerinden yana olduğumuzu söylediğimiz, ama bizimkinden farklı olan düşüncelerini hazmedemediğimiz bir dünya... İnsanların, dış görünüşleriyle değerlendirilemeyeceğini bildiğimiz halde buna riayet etmediğimiz bir dünya...
Yaşanmış güzellikler, heyecanlar bir resim karesi gibi canlanır gözlerimde. Uykusuz gecelerim, sevinçlerim, gözyaşlarım gelir. Düşünürüm yaşadım mı, yaşamadım mı diye. Başkalarının uyukladığını sandığımız, ama o anda bile rüya gördüğümüzün farkında olmadığımız gerçekleri düşünürüm bazen.
Mutlu olmak için yakaladığım fırsatlar gelir aklıma...
Göçmen kuşlar, çiçekler, denizler, balıklar, bulutlar, yağmurlar gelir. Bazen hiç gidilmemiş adaları, görmediğim ülkeleri yüzyıl sonra doğacak çocukları düşünürüm.
En önemlisi de, sevginin paylaştıkça büyüdüğünü bilmemize rağmen aksine bunun yerine nefreti ürettiğimizi düşünürüm. Aydınlığı karanlık,güzeli çirkin, iyiyi kötü haklıyı haksız gördüğümüz ve ısmarlama bir dünyayı düşünürüm.
Ve yine her şeye rağmen; sonsuz umutlara gebe, ısmarlama bir dünya... Bazen çaresiz insanları, bedbaht hastaları, umutsuzları düşünürüm...
Bir şeyler gelir aklıma düğümlenir bazen.
Hiçbir şey düşünemez olurum...
YORUMLAR
O Bazenler, karamsarlığa iter insanı. Sonra da yavaş yavaş geçer gider. Yağmur sonrası ortaya çıkan gökkuşağı gibi renklerin dünyaya bakışımız. Yine güzel ve sorgulatan bir yazıydı. Bu stiliniz sevgili arkadaşım Eser Akpınar' ın stilini anımsattı. Ne tesadüf içeriğiniz ve yazınızın adı bile aynı. Tebrikler....
Nermin Kaçar tarafından 1/8/2011 8:01:51 PM zamanında düzenlenmiştir.