17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1658
Okunma

Ne üzer insanı?
Belki her şey, belki çok şey.
Belki de pek az şey üzer.
Neden üzülür insan?
Hayal kırıklığına, tutulmayan sözlere, yalanlara, yoklara, pürüz ve fazlalıklara, meçhullere, güven suiistimaline, çok sevip de sevilmediğine, zamanın aleyhine işlemesine, beklediği fırsatların gelmemesine, konuşulana, konuşulmayıp gizlenene ve ilerisini görememeye üzülür insan. Üzülmek için nedenler çoktur. Pekiyi neye sevinir insan?
Bom boş şeylere.
Evet bom boş şeylere sevinir insan.
Onu sevindiren şeylerin gerçeği farklıdır. Görülemez.
Yılanla yatar da sivrisinekle savaşır.
Bembeyaz saçlarındaki tek tük siyahı fark ettiğinde anlar dünyanın yuvarlak değil de kahpe olduğunu.
Kutuplarda olsa fark eder; intikam kıvılcımının volkan’dan hararetli olduğunu.
Karanlıkta görür açıkken görmeyen gözleri. Her şeyin yerine SENİ daha fazla sevmeye başladığını fark eder.
Üzen şeylere artık değer vermez. Bir beklenti ya da umudu olmamak aslında çok kötü değildir.
Artık üzülmeyeceğini düşündüğü için; yüreğinin dağlanmasına izin verir.
Geçmişini gömenler, gelecekten de çok şey beklemezler.
Anı yaşarlar ve her şeyi yaparlar. Laflara değil davranışlara bakarlar. Seveni severler.
Onları yalan öldürür, intikam güldürür.
Volkan vardır içlerinde. Yakabilir.
Hararete direnç, insandan insana değişir.
Hayatta hep para getirmeyen güzel işlerle uğraştım. Başarısız oldum.
( Pavlov’un köpekleri ) gibi şartlanamadım para kazanmaya. Şartlı reflekslerim olmadı.
Müşterisiz meta zayidir. Öyle de oldu. Her şeyin para ile ölçüldüğü bu devir ve ülkede; kadrim de bilinmedi, asamam de okunmadı.
Yazarlık ve kitap çıkartmak en az emek verdiğim ve ümidimin olmadığı bir alandı.
Başarı sağlar mıyım? Aydın bir tabaka varsa gerçekten; neden olmasın?
Başarısızlığa da şaşmam. O zaten kaderim.
Şaklabanların sanatkâr, dâhilerin şebek olduğu bir piyasada başarı imkânsız kadar zor. Biraz bulanık, biraz hain, biraz da karanlık olmak gerek yükselmek için. Bende hiçbiri yok.
Kadın değilim.
Alevi veya Kürt değilim.
Komünist ya da ateist değilim.
Cemaat ve cemiyetlerle işim olmaz.
Sarı sendikacılardan nefret ederim.
Devlette palazlanmış ağabeylerim yok.
Ot gibiyim.
Pazarlama şirketleri otu-boku bal diye pazarlarken benim balım elimde kalır. Nice şaheserler de öylece yayınevlerinin depolarında çürür gider. Bırakın beni; Salvador Dali’yi deli diye akıl hastanesine tıkarlar burada.
Bu işimden de para pul kazanamayacağım. Olsun. Ben yenilgilerin adamıyım. Şanlı direnişlerin yılmaz neferiyim. Bunlar üzmez beni. Çünkü önemsemem.
Bir insan her zaman kaybeden tarafta olur mu? Olur.
Ben her zaman kaybeden taraftayım. Büyük kayıplara zemin hazırlayan birkaç küçük kazancım da olmuştur. Kayıplarıma üzülmüyorum artık.
Çok şükür ki; eskisi kadar sevilmiyorum. Gerçekte ne kadar az dostu olurmuş insanın anladım.
Kayıplarımın en büyüğü bile beni artık üzmeyecek.
Sevdiklerim sevmiyor ki kayıplarıma üzüleyim.
Sen de zamanda döküldün.
Başım sağ olsun.
Eskiler bucağa, yeniler kucağa; kalan ömür şen olsun. Ben senden biraz, sen ise ömrümü yedin.
Afiyet olsun.
Kıyamam yok olmana, gözün kör olsun.
Bir binanın beş ve ya altıncı katın balkonunda çamaşır toplayan bir kadın gördüm bugün.
İçim bir tatlı duygu ile dalgalandı. Yuva kokusu aktı gönlüme.
Evli ama yuvasız insanlar geldi aklıma içim burkuldu.
Ne yazık ki her kavramın içi boşaltılmış.
Sevgi nefretle, sadakat ihanetle, iffet iffetsizlikle, fedakârlık nankörlükle, en güzel en çirkinle aynı potada eritilmiş.
Pencerelerden ve balkonlardan girilip çıkılan onurlu birliktelikler moda olmuş.
Kapılar anahtarsız kalmış.
Biri beni yeniden eğitmeli. Ben ondan hep zarar ediyorum belki de?
Kafalar karışık ve gönüller buruk. İdealsiz ve doyumsuz dünya insanlarının insafına kalmış dünya.
İhanetin gurur duyduğu evli erkek ve kadınlar ne kadar güvenilirdir?
Karanlıkta görürken el-alem, aydınlıkta göremeyen salak ben miyim?
Haydi, aç gözlerimi.
Beni zamana göre eğit.
Belki bunda başarılı olurum.
Ne dersin?
Belki de sahte mutlulukları öğrenirim.
Belki de zevk alabilirim.
Yalınız, artık her şeye üzülmemeyi öğrendim.
Sen bile üzemez-sin beni.