- 2101 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YA BİLAL DUYSAYDI
Günler sayılmakta bir, bir
Umutlar tükenmekte
Bilal’ in yurdunda
Kara Afrika’nın
Kara bahtlı çocukları
Açlıktan; Ölümü beklemekte
Bilal olmak
Bilal’ in yurdunda
Doğmak…
Zordur
Bilal’ in yurdunda
Çocuk olmak…
Bilal’ in yurdu dedim. Köle Bilal’ in, Teni kara olup da yüreği onca zulüm ve işkencenin altında bembeyaz kalan Bilal’ in. Peygamberim’ in Müezzini Bilal’ in, Resulün yokluğunu kabullenemeyip de sevdiği beldeleri terk edip giden Bilal’ in. Bilal olmak, Bilal’ in yurdunda doğmak ve zordur Bilal’ in yurdunda çocuk olmak.
Ensende ölümü hissedip elini yine de gelecek bir tas çorbaya, bir dilim ekmeğe uzatmak.
Bugünkü adıyla Etiyopya eski adıyla Habeşistan. Zalimlerin zulmünden kaçan Resulün ashabına kucak açan adil hükümdar Necaşi’nin yurdu. Peşlerine düşüp gelen zalimlere “ Onlar bana emanet, önüme altından dağlar yığsanız da bir tanesini size teslim etmem” diyen hükümdarın memleketi.
Bad-ı tecelliye bak ki bugün tersine esiyor. Bilal’ in torunları, adil hükümdar Necaşi’nin halkı zalimlerin elinde inim inim inliyor. Sözde, benim Sevgili Peygamberimin mihmandarlığını yapan, zevk-i sefa içinde saltanat süren sözüm ona kral bozuntusu Suudi ailesi, bırakın zalimlerin yaptığı zulme karşı durmayı, açlıktan ölen Bilal’ in torunlarına el uzatmıyor.
Saltanat budalası Kral ve Kraliçeler gittikleri gezilere ihtişamı ile birlikte gidip, ağzından salyalar akarak kanını doyururken, Bilal’ in torunları aç, susuz Kara Afrika’ nın kara toprağı üzerinde bir nefes kadar yakın ölümü beklemekte.
İslam Dininin korunmasında, yayılmasında ve ayakta kalmasında büyük katkıları olan ve verdiği güvence ile ashabı yıllarcı yurdunda misafir eden adil hükümdar Necaşi’ye yarın hesap gününde acaba bizler nasıl bir cevap vereceğiz.
O mübarek ve kutsal beldelerde zevki sefa içinde yaşayan kral ve kraliçe bozuntuları; Ya siz Sevgili Peygamberimin yüzüne nasıl bakacaksınız Bilal’ in yurdunda çocuklar açlıktan ölürken.
Köle Bilal’ in çektikleri yetmedi mi? Şimdi onun torunları açlık çekiyor. O çocuklar sizden taht, saltanat istemiyor. Varsın saltanatınız sizin olsun, başınıza çalınsın tahtınız. Sofranızdan kalan artıklar da o çocukların karınlarını doyurmaya yeterde artar bile.
Bizi affet demiyorum sana Sevgili Peygamberimin Müezzini, Asil Köle Hz. Bilal, eğer sen o yüce merhametinle bizi affedersen senin göremediğin ve açlıktan ölen torunların da seni affetmez.
Affetme bizi…
Obur Dünya’nın Aç Ölen Çocukları
Kara kıta
Kara vatan
Kara toprak
Kara talih
Kara çocuklar
Kara saçlı
Kara gözlü
Bu kadar kara içinde
Beyaza umut bağlamak
NİYE?
Ve o kara çocuklar
Bir deri bir kemik
Ölümü bekledi
Ey kahpe Dünya
BİZ AÇIZ
DİYE DİYE
Ereğli, 25 Haziran 2008
Yüksel Erentürk YILMAZ
YORUMLAR
''Artık ‘Bilâl’ denince ne kölelik, ne kimsesizlik, ne onca meşakkat kaldı; ‘Bilâl’ denince bütün mümin gönüllerde; mücadelede, sevinçte-hüzünde Asr-ı Saadet Güneşi’nin hep yanı başında bulunan ve o âhenkli, gür sesiyle gök kubbeyi çınlatan “Ezan Çiçeği” kaldı.''
yüreğinize sağlık yazınız çok güzel olmuş...o nadide insanı bu derece güzel anlatmak...kelimeşlere sığmaz elbet..vurguladığınız noktada çok düşündürücü..hangimiz düşünüyoruz ordaki açlığı,sefaleti...gözyaşları içinde okudum tekrar yüreğinize sağlık...