Hayatımızı Harcamayalım
Bazen ne kadar çabalarsak çabalayalım herşey olacağına varıyor. Hayat hiç adil değil. Bazılarına kepçeyle verirken bazılarına çay kaşığıyla veriyor. Hatta utanmayıp çay kaşığıyla verdiğini kepçeyle geri alıyor.
İnsanların hayat hikayelerini dinlediğimde çoğu zaman kötü bir film izliyor gibi hissediyorum. İnsan duyduklarına inanamıyor. “Bu kadar olmaz!” dedirtiyor.
Hayatının kötü gitmesinde kişinin hiç mi katkısı yok?
Elbette var. Her ne kadar, “Herkesin doğrusu en doğru” desek de bu masaldan başka birşey değil.Bu sözü sadece kendimizi rahatlatmak için söyleriz, sonra kendi masalımıza kendimiz inanırız.
Herkesin doğrusu en doğru olursa, yanlışlarla doğrular birbirine karışır ki, artık günümüzde tam da bunu yaşıyoruz.
Yanlış kararlar, yanlış insanlar, yanlış hayatlar, yanlış zamanlar bize yol su elektrik olarak geri dönmüyor elbette. Zarar olarak geri dönüyor.
Özellikle yanlış kararlar, kişinin itinayla kendi hayatını ve çevresindekilerinin hayatını karartması için ideal yoldur.
Yanlış karar verirken neye göre veririz?
Doğru olduğuna inandığımız için, yapacak başka şeyimiz olmadığı için, aptal olduğumuz için, yarını göremediğimiz için, işimize öyle geldiği için, sağlıklı düşünemediğimiz için, bazen de sırf inadımızdan veririz.
“Hayat çizgisi” diye bişeyden bahsediliyor. Böyle bir çizgi belki de vardır ama bununla birlikte insanlarda akıl da var. Aklımızı en iyi şekilde kullanırız ama bazen bütün çabamıza rağmen olumsuzlukları gideremeyiz. Ona yapacak birşey yok. Çizgi varsa tam da burada var işte.
Kimsenin dört dörtlük bir hayat sürdüğüne inanmıyorum. Mutlaka bişeyler eksik veya fazladır. Çok klişe belki ama sağlık herşeyden önce geliyor. Sağlıklı olan kişinin önce onunla mutlu olmayı bilmesi gerekir. Diğerleri ayrıntı.
Her ne kadar, uzmanlar insanoğlunun 800 yaşına kadar yaşayabileceğini savunsalar da şimdilik bu teori hayalden öteye geçmiyor.İnsan ömrü en iyi ihtimal bir asır.
Bu süre uzun bir süre gibi görünse de, aslında göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.
Doğar büyür yaşlanır ve ölürüz.
Zaman bizim hem en büyük dostumuz hem de en büyük düşmanımız.
Elden ele dolaşan mailler vardır bilirsiniz
İnsanlar hayatlarının sonuna doğru geriye dönüp baktıklarında koca bir hiç görürler ve bu sadece kendi başlarına gelir sanırlar.
Oysa yaşamın sonlarına varıldığında herkes kendi hayatında boşa geçen zamanlar, hiç gerçekleştirilemeyen istekler, gidilmemiş yerler, söylenmemiş sözler olduğunu farkeder.
Ve sonra başlar pişmanlıklar.
Hayatımızı harcamayalım. Yaşayalım!
:) İyi bayramlar.
YORUMLAR
esma hanım hayatımızda boş geçen zamanların pişmanlığını dediğiniz gibi zamn geçnce anlıyoruz
bu söz yaşlılardan daha çok duyarım etrafımda. ah keşkeler le konuşulur hep. bizlerde farkına varmadan yaşamımızda boşluklara yer veriyoruz. sonra bizlerinde keşkeleri olacak. bizlerde bir köşeye çekilip keşke şöyle yapsaydım diyeceğiz.
keşeklerin olmadığı bir hayat dilerim size
sevgler sizinle olsun..
sizede iyi bayramlar :)))
Esma KAHRAMAN
:) Sevgilerimle. İyi bayramlar.
Doğru olan yaptıklarınız mı inandıklarımız mı ? Buda bir soru ama doğduğumuz için yaşamanın bedelini çektik gelecekte yine çekeceğiz, çünkü yaşamak bir anı paylaşmak bile güzel ise tabiki kötü şeyler olacaktır ama insanın hiçmi kabahati yok elbetteki var
Çünkü yaşarken ben merkezli yaşıyoruz ben ama hayır hayatın sadece sana ait değil hayatın geleceğine ait senden sonrakilere senin yaptığınn bir hata gelecekte torunun acısını çekmesine neden olacaktır.
Birde hayatını yazan insanlar hep mutsuz insanlar siz gördünüz mü ki mutlu mesut yazılan şiirler kitaplar satmıyor okunmuyor çünkü onlara masal deniliyor. Masallar da sadece ve sadece çocukken okunuyor. Yoksa pembe değil bulutlar yada şeker ağaçları meyve suyundan dereler yok. Bulutlar inadına kara ağaçlarda şeker değil öfke yetişiyor ve derelerden akanlar burnumuzu tıkadığımız baktığımıza iğrendiğimiz pislik ve ceset kokuyor artık yürekler.
Biz sevmeyi unuttuğumuz gün kaybettik zaten Tanrı'ın merhametini ve işte bu yüzden bir lanetin içinde yüzüyor yaşamaya çalışıyoruz. Yorulanlar boğuluyor elimizi uzatmıyoruz bizi de aşağı çeker korkusu kazınmış yüreklerimize. Ne sevgiler sevgi ne hayatlar hayat yaşlanmaya çalışarak yaşıyoruz tek gayemiz emekli olmak. Bize biçilen kaftanın içine giriyoruz sıkışıyoruz
ama o kaftanı çıkarmıyoruz..... Ne söylenebilir ki başka yaşayın arkadaşlar acıda olsa tatlı da olsa çünkü bir çocuğun gülüşünü görmek için bile 40 sene çile çekmeye değer bu hayat......
Esma KAHRAMAN
'Doğru olan yaptıklarımız mı inandıklarımız mı'
Yanıltmak istemem ama bence inandıklarımız. Çünkü genelde inandığımızı pratiğe dökemiyoruz.
Bide şu var,
İnsanlar ya inandıkları gibi yaşarmış yada yaşadığına inanrmış.
:) Görünen o ki; doğruyla yanlış pamuk ipliği modundalar.
Katılıyorum, bi çocuğun gülüşü için bile bi ömür verilir.
:) Sevgiler Sayın Yazarım.
Doğru olduğuna inandığımız için, yapacak başka şeyimiz olmadığı için, aptal olduğumuz için, yarını göremediğimiz için, işimize öyle geldiği için, sağlıklı düşünemediğimiz için, bazen de sırf inadımızdan ...........
Sizinde dediğiniz gibi o çizgiyi bizler belirliyoruz...
hayata dair yerinde tesbitler
selamlar
Esma KAHRAMAN
:) Zor zor...
Sevgiler Sayın Yazarım.
Sayın Yazarım,
Her yıl birkaç yakınımla birlikte,birkaç günlüğüne de olsa,memlekete(Artvin)gideriz.
Doğa o kadar bonkör ki,bizim oralarda olduğu gibi tüm dünyada hergün milyarlarca insanı ve
diğer tüm canlıları
hiç bir karşılık beklemeden üç öğün fazlasıyla doyuruyor.
Toprak,her türlü sebze ve meyve yetiştirmeye elverişli.
Hatta son birkaç yıldır,Kivi yetiştirmeye bile başlamışlar.
Arazi yem,küspe yada diğer yardımcı ürünler olmadan da
hayvancılığa müsait.
Gel gör ki;koskaca köyde 30,bilemediniz 40 kadar yaşlı insandan başka hiçkimse kalmamış!..
Çayırları,çalı-çırpı kaplamış.Bostanlar kuru ve otlaklar bomboş.
Büyükşehirlere göç edenlerin % 90'ı aybaşını zar-zor
getirebiliyor.
Hele,birkaç çocuk da varsa,sofralarına makarna ve çorbadan başka birşey koyamıyorlar.
Hergün Gebze'den Aksaray yada Topkapı'ya işe gidip-geliyorlar ve
köyde yaşadıkları sıkıntıların çok daha fazlasını Büyükşehir'lerde
yaşıyorlar.
Neden ?..
Tüm bu olanaklara rağmen,insanlar neden varoşlara akın ederler ki?Neden sıkıntı çekerler ki?Neden isyan ederler ki?
Hayat,o kadar kısa ki.
Değer mi?
Teşekkürler Sayın Yazarım.
DÜMDÜZ tarafından 1/7/2011 9:28:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
DÜMDÜZ tarafından 1/8/2011 2:08:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
DÜMDÜZ tarafından 1/8/2011 2:11:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
Esma KAHRAMAN
:) Yada insanlar ne istediğini gerçekten bilmiyor.
Sevgiler Sayın Yazarım.
Hanımefendi,hayatta bir sürü şey öğreniyoruz.İşimize yarıyor,yaramıyor.En önemli iki şeyi galiba öğrenemiyoruz.
1.Sağlığımızı nasıl korumamız gerektiğini...Bunu sadece doktorlara öğretiyorlar.Halbuki bunu '' Sağlığı Koruma '' düzeyinde herkese öğretmeli
2.Sağlıklı yaşamanın esaslarını...Bu konuyu da öğrenemiyoruz.Oysa, diğer bütün faaliyetlerin temelinde bunlar var.
Eğer sağlıklı değilsek 800 senenin de sadece çilesi olur.Az olsun çok olsun ama, sağlıklı olsun derim.
Güzel bir konuydu ama girdikçe içine çok genişlemeye müsait.
Ben tebrik ve saygılarımı sunup ayrılayım sayfanızdan.
Esma KAHRAMAN
:) Sayın Yazarım, Kalbinize iyi bakın.
Sevgilerimle.
Esma KAHRAMAN
Sanada iyi bayramlar.