Kot Pantolon Masalı
KOT PANTOLON
Bluejeans adi henüz icat olmamıştı ama, kimilerine göre Levis kimilerine Livays marka kot pantolonlar ve bunun yanında Lee markalı olanlar da vardi. 1960 lı yllardan bahsediyorum. Sanat okulunda tesviye bölümü ögrencisiyim. Arkadaşlarımın çoğu kot pantonlu, hani böyle dizlerden bele doğru olan kısmı beyazlamaya durmus. Kot pantolon değil benim için bir ilah. Erişilmesi mümkün olmayan, geceleri rüyalarımı süsleyen sevgilimden sonra gelen ikinci arzu. Kavuşmak ne mümkün. Babam işçi Sümerbank Deri Kundura Fabrikasi"nda. Hisse tapusu olan arazimize o günkü ustalarin becerileriyle yapılan dört duvarımız var. Üç yanı molozların üstüne harç dökülerek ayağımızı camurdan kutaran beton yolcuk var. Bende de serde delikanlılık var üstüne üstlük sevgilim de var. Kot pantolonu olmayan bir adamın durumunu bir düşünün hele. Babamın da alacak parası yok yani kot panolona verecek kadar artan parası yok. Ben de boynu bükük dolaşıyorum.
Yaz tatilinde staj yapacaktim, Deri Kundura Fabrikasinda. Yani para kazanacaktım. Babamla anlaştım, parayı sadece ben harcıyacaktım. Zaten iki ay calışıp bir ay için para alacaktım. Yaşasın kot pantolon alacak param olacaktı. Kim tutar beni, dünyaları verseler bu kadar kıymete geçmezdi. Hedefe her gecen gün biraz daha yaklaşıyordum. Sevincten göklere uçuyordum. Sabah 06.30 da fabrikaya gidiş akşam 17.00 de paydos. Cumartesi günleri de 6.30 - 11.30 arası çalışıyorum. Geceleri erken yatma alışkanlığı olmadığından geç yatıp sabah kalkarken zorlanıyorum. Gözlerimden uyku akıyor çalışırken. Öğle paydosu 12.00 den 13.00 e kadar, uyumak için o saate kadar beklemek çok mu çok zor. Kendi çapımızda çözümler ürettik arkadaşlarla. Kullanılmayan eski makinelerin arasına dizlerimizi kırarak eğik bir şekilde arka taraflara geçerek nöbetleşe uyuyorduk, kimselere çaktırmadan.
Derken gün geldi çattı ve cumartesi günü paramı aldım, ama saat bir türlü 11.30 olmuyordu ve sonunda paydos düdüğü caldı. Eve nasıl geldim, duş alip nasıl Eminönü"ne ulaştım bilemiyorum. Sevinçten uçuyordum ya. Simdi Haliç"te duran eski Galata Köprüsü üstünden Karaköy"den geçerek Sali Pazarı"ndaki Amerikan Pazarı Dükkânlarina geldim. Düşünün birkaç dakika sonra kot pantolonum olacak, bu ne büyük sevinc tanrım. İşte birinci dükkan iceri girip soruyorum;
-Ben Levis kot pantolon alacaktım sizde varmıydı?
-Var ama sizin bedeninize uyanı yok.
Al sana yedin mi? birinci yumruğu ama telaş etme daha dükkânlar var soracağın. Şimdi ikinci dükkâna giriyorum ve yine aynı soru;
-Ben Levis kot pantolon alacaktım sizde varmıydı?
-Var ama sizin bedeninize uyanı yok.
Bir kroşe de bu taraftan yedim, biraz sarsıldım ama umudumu yitirmedim henüz. Üçüncü, dördüncü beşinci derken sondan bir önceki dükkândan da yumruğu yiyince iyiden iyiye sendeledim. Tam yere düşeceğim sırada tutuna tutuna en son dükkana girdim ve soru;
-Ben Levis kot pantolon alacaktim sizde varmıydı?
-Levis yok ama Lee var.
-Deneyebilirmiyim?
-Buyrun kabine sağ tarafta deneyin lütfen.
Oh be en sonunda bir tane buldum. Lee olsun zararı yok ama çok koyu lacivert, bunun rengini nasıl açabilirim. Bu günkü gibi taşlama ameliyeleri falan bilinmiyor. Renk açan ilaclar da yok. Ama ben bir türlü bunun rengini açarım. Demokrasilerde çare tükenmez. Kot pantolonumu aldım, üstüne ekose kısa kollu mintan ve kot pantolon icin geniş bir kemerle tamamladım gönlümden geçirdiklerimi. Eve döner dönmez araştırma içine girdim, bu pantolonun rengi nasıl açılacak çünkü kopkoyu, öcü gibi birşey.
İstihbarat calışmaları sonucunda, pantolonla denize girilmesi, iki kişiyle bel ve paçalarından tutularak sıkılması daha sonra da paçalardan tutularak sıva yapılmamış taş duvara vurulması gerektiği bilgileri geldi. Doğal olarak çok acele olarak uygulamaya başladım. Heyhat! inatçı pantolonumdan çok az bir renkli su çıkıyor ama üstü boş. Ne yapsam boşuna. Pantolon inat ben ondan inat. Bir günde aynı işlemleri en az iki kere uyguluyorum beyazlasın diye ne çare umutlar tükendi. Tüm emekler boşa gidince bana da kara kara düşünmek kaldı. Nerede vede nasıl yapmalıydım ki pantolonumun rengi açılsın. Düşün bakalım bahtı karalım düsün boktur işin deyip dolaşırken yeni gelen öneri cankurtaran gibi imdadıma yetişti. Pantolonu betona yatırıp dizlerden bele kadar olan yerlerine arap sabunu sürüp, tahta temizlemekte kullanilan o sert fırçayla fırçalamam gerekliymiş. Bunu öğrenip de uygulamazsam yazıklar olsun bana. Hemen pantolonu betona yatırıyor arap sabununu sürüp fırçalama işlemine başlıyorum. Biraz boyalı su çıkar gibi, devam et oğlum olacak. Bir iki üç ve hatta günde dört sefer fırçalama, sabaha kadar kuruyor sabah giyip fabrikaya gidiyorum staja yani çalışmaya.
Yaklaşık üç hafta kadar süren fırçalama ameliyesi sonunda renk Allah kabul etsin cinsinden biraz açılır gibi olmuşmuydu bilmiyorum. Sabah pantolonumu giydim, ekose mintan sırtımda, genis kemer belimde, var mı bana yan bakan? Akşam sevgilimle buluşacağım, yok sakın öyle bugünkü gibi zannetmeyin bizi kimsenin görmemesi lazım. Gören olursa sevgilimin işi çok zor. Kafamda bu düşüncelerle çalışmaya başlıyorum. Arkadaşlarla anlasmamıza göre benim kullanılmayan makinelerin arasındaki uyku saatim 10 - 11 arası. Heyecan dorukta, arkadaş işaret ediyor uyku sırasının bana geldiğini kimseye belli etmeden. Ben de avını yakalamaya hazırlanan yırticılar gibi sessizce eski makinelerin yanına geliyorum. Sağı solu tekrar kontrol ettikten sonra dizlerimi kırarak eğiliyorum ki cırrrt diye bi ses duyuyorum baktığımda, dizim yırtılan pantolonumdan paçasından sivil olarak bana sırıtmakta. Uyku mu kalır artık. Gitti canım kot pantolon.
Ne ümitlerle, ne kadar beklemelerle, nasıl sevinçlerle aldığım dünyalar güzeli kot pantolonum bana ancak üç hafta kadar dayanabilmişti. İkinci kot pantolonu almak bana Almanya"da nasip oldu. Ondan bu yana kot pantolon ile dostluğumuz hiç bozulmadan bu günlere kadar geldi. Bu günden sonra da bozulacağıni da sanmıyorum cünkü ben kot pantolonu çok mu cok seviyorum.
YORUMLAR
sevmek böyle bir şey..güzel yazı.denizde renk açma fikri tam türk buluşu:)