- 429 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"KAZAN KAZAN" DEDİKÇE KAYBEDİYORUZ!
“KAZAN KAZAN” DEDİKÇE KAYBEDİYORUZ!
“Beden çürüse de Maraş’a, kalp dursa da Karpaz’a gireceğiz; yatırım istemem, hisse istemem Girne’nin özgür kıyıları yeter”
İşte Güneyde ki halkın Kuzey için düşüncesi. Halkının düşüncesi buysa yöneticileri ne düşünür dersiniz. Ya da halk bu cesareti kimden alıyor dersiniz.
Halk bu cesareti hem kendi yöneticilerinden hem de, Türkiye’nin bu gün başında bulunan yöneticilerinden alıyor. Evet, Türkiye Annan planı dönemiyle başlayan süreçte sözde kazan kazan politikasıyla başlatmıştı bugün bu sözlerin gündeme gelmesini sağlayan serüveni.
Sayın Erdoğan aklınca “kazan kazan” politikası uygulayarak her iki tarafında kazanmasını sağlamaya çalışacaktı. Oysa Rum hiçbir zaman için Türk tarafının kazanmasından yana değildi ve olmayacaktı da. Rum ve Yunan ikilisi bunu tarih içinde defalarca ispatlamışlardı. Girit nasıl Yunan olmuştu? Yunanistan’ın asıl hedefi neydi? Bunları bilmiyor muydu Sayın Erdoğan!
Rum Yunan ikilisinin asıl hedefi ortada dururken, Türkiye AB tarafından ada da işgalci olarak ilan edilmişken Türkiye Başbakanının “kazan kazan” politikası “Rum kazan, Türk kaybet” politikasının şifrelenmiş hali olurdu ancak.
Bu gün Güney de yaşananlarda bunun ispatıdır. Rum gençliği, Rum Baş Piskoposu Adanın Elen ve Hristiyan olduğu ve bu şekilde kalması gerektiğini savunurken. Bundan da hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini söylerlerken, bizim “Kazan kazan” politikasını hayata geçirdiğimizi sanarak bir takım tavizler vermeye kalkmamız da ya büyük bir saflık ve iyi niyet örneğidir. Ya da AB’ye şirin görünmek için onların bize öğrettiği yolda yürümektir.
Kıbrıs adasında Rum’un isteklerini yerine getirmeden bir anlaşma yapılamayacağını bilmemiz gerekmektedir. Rum’un isteklerini yerine getirmemizin imkânı olmadığını da bilmemiz gerekmektedir.
O halde ne yapabiliriz?
Çok basit!
Bizde aynen Rum gibi kesin tavrımızı ortaya koyarak yolumuza devam etmeliyiz.
Eğer Rum adanın tamamının hâkimi benim diyorsa, kaldı ki böyle bir şey söz konusu bile değildir. Eğer adada bir sahip varsa o da Türklerdir. Kıbrıs’ın fethinden bu yana adanın tek hâkimi Türkler olmuştur ve olmaya da devam etmelidir. O zaman Türk tarafı da bu hakkını kullanmalı ve adanın tek hâkimi olduğunu söylemelidir.
Eğer Rum tüm göçmenlerinin yerine dönmesini istiyorsa Kuzeyde ki göçmenlerinde adanın tek hâkimi Türkler olduğu gerçeğinin verdiği yasal koruma altında Güneyde ki yerlerine dönebilmelidir.
Eğer Rum Kuzey de ki Türkiyeliler adayı terk etmeli diyorsa, kendisinin de Güney de ki Yunanlıların ve Pontuslularında adayı terk etmesi gerektiğini bilmesi gerekmektedir.
Fakat Rum tamamen bunun tersini yapmaktadır ve de istemektedir. Tek taraflı olarak, tüm tavizleri Türk tarafından beklemekte ve kendini Adanın tek hâkimi olarak görmektedir. İşte o zaman da Sayın Erdoğan’ın “kazan kazan” politikası boş bir kavram olmaya devam etmektedir. Daha doğrusu bu sözler Rum tarafından ciddiye bile alınmamıştır.
Ne yazık ki bizim hala kimlik arayışı içinde olan bazı vatandaşlarımız ise bunu ciddiye alıp, önce kendilerine “KIBRISLI” dediler, daha sonra Rum’u kardeş ilan ettiler, daha sonra da bayraklarından sınırlarından ve de egemenliklerinden vaz geçerek Ankara ile birlikte Kıbrıs’ta ki kırmızıçizgilerimizi yok saydılar.
Aslında ada üzerine söylenecek tek bir söz var. Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü daha doğrusu bir direktifi bu kazan kazan politikasının ne derece anlamsız, Rum Megalo İdeasının da ne derece tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır
“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir.”
Başka söze gerek var mı bilmiyorum!
Ayla BERKİN
07.01.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.