- 1397 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir nerede başlar... nerede biter?
Şiir doğumla başlar, ölümle biter. Hayatın kendisi şiirdir, yaşam onca yokuş ve inişlerde tırnakların kırıldığı, yorgun düşüldüğü, özlemin kâğıt üzerine duygu ve düşüncenin anlatım güzelliğinin yansıtılmasıdır.
Ben size burada, şiir ölçüsü, kafiye, uyak, nokta virgülden bahsetmeyeceğim. Şöyle yazın, böyle yazın geçmiş zamandan örnekler vermeyeceğim, zaten internet ortamında bilgiye ulaşmak çok kolay olduğu kadar.. Bilgiye ulaşmak zaman kaybını yok etmiştir…
Şairler tarih boyunca bir yanları eksiktir, kimisi derdini anlatma telaşında, kimisi mutluluğu aramakta, kimisi de mutluluğun bittiği yerde devamını hayal gücünde yaşatmak ister..Birçoğunun yaşam hikâyesini okuduğumuzda, ilginç sonuçlara ulaşırız, deli diye zindanlarda çürüyenler, fikir hamallığında anlatmak, anlaşılmak için küreği denizde kıranlar, yüreğini köz edip, yangın söndürme telaşından arda kalan kırık dökük hikayelerin ardına gizlenmiştir..
Bu zaman aralığında dimağın zorlandığını ve ağaran yeryüzünde beyazdan başka görünebilen tek renk sadece toprağın matemidir.
Rahat uykusunda şöminenin başında şiir yazabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Bu şiir olsa olsa sevgiliye hoş görünme sevdasının, zevk-i kederden başka bir şey değildir… Çünkü şair yaşamadan duyduğu haz’ı erginliği, olgunluğu, bilgi potasında eritebilen kişidir, yürek yolculuğunda gelecek ve geçmiş arasında potansiyel bir köprüdür…
Çile şairin zevcesidir .şair’in her çilenin arkasında alın ortasındaki,derin izlerin arasında yorgunluk terini silmekle meşguldür, ya da dünya ve ahiret hesabını kendine sormadan edemez..Şair inançlı kişidir, inancı zayıf kişi kendini kuru dallarda asılmış bez parçası misali rüzgârın ıslığını hissetmekten başka hiçbir şey bilemez…
oysa rüzgarın arkasında yağmur da var dı ,
Yüreğinde çakan şimşekler gibi
Çünkü dimağında yeşil tomurcukların
Dibine inen su-kan
Şairin elinden gübre ister
Yeşeren fidan.
Aşk ve kelam arasında durmadan mekik dokumak doğumla ölüm arasında saban sürmeye benzer. Bilgilerin zamanla dimağın arka penceresinden ters acısında doğruyu görme eğilimi bazen bir çiçek üzerine konar, bazen öfke ve kinin suların yorgunluğunda serinleme ve durulma ihiyacında keyif alır..
Son yıllarda şair- şiir maddi endişelere metanet verdiği, hepimizin gördüğü bir gerçektir, yani para için yazılan günü birlik şiir, metabolizmanın doyumluluk tutkusundan başka bir şey olması mümkün değildir.
Çok zaman kadını çıplaklık argümanı olarak kullanıldığı, acı soslu dövme biberli kebap yediğimiz hiç eksik olmamaktır, bunada şiir denirse ses’in, dimağına hoş görünmeden öteye gitmezliği , görünüme fantastik bir argüman kimliğine büründüğünü anlamak zor olmasa gerekir.
Sus artık konuştuğun yeter
Kafam yorgun
Tenim yorgun
Sen anlatsan da...
seni kim dinler
yüreğinden konuş bana.
Şair dinletmek zorundadır… Nedeni ne olursa olsun… Yaşadığı toplumun doğrularını, ırmaklara bent eden, denizlerin mavisinde o topluma haykırmak ister… Çünkü deniz mavidir...kendini temizleyendir.
Haykıramayan şair, kendini dinletememenin ezikliği içinde kıvranır durur… ve ki etrafındaki, İnsanlara bilmediği, bilirmişçesine yalan, yanlış duyum ve kulak arkasında meme şişirmekten başka hiçbir işe yaramaz,,Yani kılavuzsuz gemiye benzer..
Yitip gitmeyi, hiç bir şair istemez
Yitik şiirlerin, şairi olmak mı?
Yoksa aşkını çarmıha germiş
Et kemikten ibaret
Olmak mı?
???
24.10.2007
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.