veda_
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
I.
bu kaçıncı gün, sessiz kalmaya çalıştığım, kendimce başaramadığım…
okumaya başladım yine, unutmaya çalıştım, uğraşılarıma yeni uğraşlar ekledim
düşlerime yeni prensler, gülüşlerime yeni anlamlar ekledim
düşünmemek için hiç boş an bırakmadım kendime
zaman ve günler hızlı geçsin istedim…
bu kaçıncı gün?
acı verecek kadar çok bence, ya sence…
-farkında mısın bıraktım artık senin yerine cümleler kurmayı,
senin için bahaneler bulmayı…
II.
sen gidince öksüz kaldı ruhum...
aç kaldım sıcağa, üşüdüm izlerinde!...
döndüm-dolandım-karanlıklarda ağladım...
beni sımsıkı saracak bir çift kol aradım...
ruhumu dinlendirecek bir çift göz aradım...
senin arabesk olarak nitelediğin bir yazıyla sana son seslenişim...
bu defa kırıldım... ve kötü olan tamir edilmek istediğimden emin değilim...
içinde bulunduğumuz her koşula ve her duruma rağmen,
yine de seni anlardım, yine de sözümde dururdum,
sadece sen üstümden gölgeni eksik etmeseydin...
şimdi,
düşünüyorum gerçektende büyük sözler mi vermişiz.?
yoksa kırgınlığım mı bunu düşündürecek kadar derinlerde...
-boğularak kurtulmak isterdim bu düşüncelerden...
demiştin ki “benim toparlanmalarımın garip bir özelliği var, herkesi topluyor...”
bunu diyen -dağılmalarının da etrafındakileri nasıl dağıttığını düşünebilmeli...
bir keresinde de “şiiri bana sen getirdin, ama o seni benden aldı...” demiştin
alamamıştı o zaman, izin vermemiştik...
şimdi, içinde şiirin de bulunduğu o kadar çok kırığım var ki
eklene eklene kırıklarım dağıldılar dört bir yana...
hep bundan korktum...
dağılırsam toparlanamam ben demiştim, sana...
susma demiştim hep sana...
susma...
susma...
-neden insanlar hep aynı şekilde çıkıyorlar hayatımdan...?
III.
unuttuğun bir şey var bu kadar yorgunluk ve yoğunluk içinde...
ben hayatı ve aşkı yalın halinde severim... saf halinde...
-belki de kopmalar burada başladı...
sen mutlu oluyorsun, oyalanıyorsun, kendini iyi hissediyorsun
diye seni hep destekledim ve izledim...
ama sen hiç fark edemedin, seni izledikçe ben sustum ve içime kapandım...
-yine de nefesimi eksik etmedim üstünden...
-bencillik sana hiç yakışmadı biliyor musun ?
hani hep derdim ya sana- ben düz cümleler kurarım...
altında ya da arasında anlamlar, soru işaretleri, imalar bulamazsın, arama...
düşüncelerimi net ifade ederim...
şimdi düşünürken bakıyorum ki, bunu yapamıyorum artık...
sana bir cümle kuruyorum ama altında o kadar çok şey var ki,
açıklamaya bile yorulacağımı hissederken şaşırıyorum...
IV.
bugün bir mail aldım bir dosttan, içinde şu cümle geçiyordu;
“zamanını, diğerlerini korumak için harcayanların aslında kendilerinin
korunmaya ihtiyacı olduğunu bilir miydiniz?...”
evet, artık şiddetle istediğim bir şey var, ”korunmak”...
uzun bir zamandı/dnzc_
"kendi içinde çok fazla labirenti olan bir aşk bu
ben izlerken yoruldum, derinliği ile yoğruldum
kaç depremden sağ çıktığını düşündükçe
hangi tarafa gideceğimi şaşırdım
hangi yoldan döneceğimi bilemedim anlatırken
şüphesiz ki dile gelirken eksikleri çok…
-satır aralarını doldurmakta hep zorlanmışımdır… "
eyvallah…/ dnzc_
YORUMLAR
Denizce
ben aşkı en çok hüzünlü seviyorum galiba canım...
ama senden uzak olsun...:)
sevgimle...
Günün omuzlarına asarken tüm umutları, aslında hep bir beklenti vardır.Ya o umutlar tuzlanmıştır kurusun diye, ya da o umutlar gün ışığında yeniden canlansın, iliği-kemiğine kan insin diye...
Korunmak ise en temel iç güdüdür.Lakin özverili insanlarda hep en geriden gelen bir duygudur.O özveri hep korunmaktan çok korumacıdır.Anaçtır.Bıçağın kemiğe dayandığı yerde ise en çok ihtiyaç duyulandır ama kendinle başabaşa kalışınada mühür gibi vuruluverir yanlızlığın yüreğine...Gidenler bahanelerle gider ama kalanda yıkıntı bıraktığını görmezden gelir.
çok güzeldi tebrikler kalemkar.saygımla.
bencil olana verilir ya hep kanadımızdaki rüzgar...
sonra da kanatsız kalırız kendi göğümüzde...
kutladım çokca...
Mehtap ALTAN
sevgimle...