Barnabas İncili
Sevgili okur;
Kayıp Barnabas İncili’nin bir bölümünü bilgilerinize sunarken,gogul’dan tamamına ’Barnabas incili’yazıldığı anda erişilebildiğini belirtmek isterim..
Kuranda belirtildiği gibi, kendisine yapılan (Allah Yahut Allah’ın Oğlu olduğunu söyleyenlerin) iftiraları anında REDDEDEN Allahın resulü,kıyamet alameti, HZ İsa aleyhisselamı ve cümle peygamberleri selam ve salatla saygıyla anıyorum.Umarız,hatıralarına tazimden dolayı Allahın rızasını kazanırız..Ve hıristiyan kardeşlerimizin bazılarının bu gün için bile halen sürdürdükleri yanlışları. bir de kayıp incil ’Barnabas İncili’nden okuyarak doğruya ulaşırız..
Müslüman olduğunu söyleyip bir kere bile olsun Kuran-ı Kerimi okumayanlar olduğu gibi hem Musevilerden hem İsevilerden hem de müslüman kardeşlerimizden Barnabas İncilini okumayan çok kardeşimizin varlığı malumunuzdur..
Allah cümlemizi en kamil imanla şereflendirsin inşaAllah.amin
İşte; 92.bölümden 101. bölüme kadar
BARNABAS İNCİLİ
92.
Bu sırada biz, kutsal meleğin sözü üzerine Sina Dağı’na gitmiştik. Ve, îsa orada havarileriyle birlikte kırk gün kaldı. Bu (süre) geçince, Kudüs’e gitmek üzere îsa Erden ırmağına vardı. Ve, İsa’nın Allah olduğuna inananlardan biri tarafından görüldü. Bunun üzerine sevinçlerin en büyüğüyle, -«Allah’ımız geliyor» diye bağırıp, şehre varınca da, «Allah’ımız geliyor ey Kudüs, onu almaya hazırlan!» diyerek tüm şehri ayaklandırdı. Ve, İsa’yı Erden yakınında görmüş olduğuna tanıklık etti.
O zaman, küçük büyük herkes İsa’yı görmek için şehirden çıktı, o kadar ki, şehir boşaldı; çünkü kadınlar, çocuklarını kucaklarına almışlar, yemek için yiyecek almayı bile unutmuşlardı.
Bu durumu anladıkları zaman vali ve başkâhin atla çıkıp, halk arasındaki fitnenin yatışması için, aynı şekilde İsa’yı bulmak için atla çıkan Hirodes’e bir elçi gönderdiler. Bunun üzerine, iki gün Erden yakınındaki görülen yerlerde İsa’yı aradılar ve üçüncü gün öğleye doğru, havarileriyle birlikte Musa’nın kitabına göre ibadet için temizlenirken buldular.
îsa, yeri insanlarla dolduran kalabalığı görünce çok şaşırdı ve havarilerine dedi: «Belki de şeytan Yahudiye’de fitne uyandırmıştır. şeytan’dan günahkârlar üzerindeki egemenliğini Allah inşallah alır.»
Ve, bunu dediğinde kalabalık yaklaşıyordu ve kendisini tanıdıkları zaman, «Hoş geldinler sana ey Allah’ınız!» diye bağırmaya ve Allah’a yapıyorlarmış gibi saygı gösterilerinde bulunmaya başladılar. Bunun üzerine İsa büyük bir aah çekti ve dedi: «Gidin benim önümden ey deliler, çünkü, ben yerin açılıp da iğrenç sözlerinizden dolayı sizinle birlikte beni yemesinden korkuyorum!» Bunun üzerine insanlar dehşete kapılarak, ağlamaya başladılar.
93.
O zaman, İsa sus işareti olarak elini kaldırdı ve dedi: «Siz var ya siz, ey İsrailîler, bir insan olan bana Allah’ımız demekle büyük hata işlediniz. Ve, korkarım ki, Allah bundan dolayı kutsal şehir üzerine, onu yabancılara köle ederek ağır bir belâ indirir Ey, sizi buna iten bin kez lanetli şeytan!»
Ve bunu deyip, İsa iki elleriyle yüzünü tokatladı, bunun üzerine öylesine bir yas yükseldi ki, kimse îsa’nın ne dediğini duyamıyordu. Bu durum karşısında, Isa bir kez daha sus işareti olarak elini kaldırdı. Ve, halk ağlamayı bırakınca, bir kez daha konuştu: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer üzerinde oturan her şeyi tanıklığa çağırıyorum ki, ben sizin dediğiniz, şeylerin tümüne yabancıyım; görüyor (sunuz) ki, ben, ölümcül (bir) kadından doğmuş, Allah’ın hükmüne tabi, diğer insanlar gibi yeme ve uyuma, soğuk ve sıcak dertlerini çeken bir insanım. Bu bakımdan, Allah hükmünü vereceği zaman; sözlerim benim insandan öte olduğuma inananların her birini bir kılıç gibi delip geçecektir.»
Ve, böyle dedik (ten sonra) îsa, çok büyük bir atlı kalabalığı gördü ve bundan Hirodes ve başkâhinle birlikte valinin gelmekte olduklarını anladı.
O zaman İsa dedi: «Ne belli, belki onlar da delirmiştir.»
Vali, Hirodes ve başkâhinle birlikte oraya varınca, herkes atından inip, İsa’nın çevresinde bir çember oluşturdular, o kadar ki, askerler İsa’nın başkâhinle konuşmasını dinlemek isteyen halkı tutamıyorlardı.
îsa saygıyla kâhine yaklaştı, ama o İsa’nın önünde rükûya vanp, tapınmak istiyordu ki, İsa bağırdı; «Yaptığına dikkat et, ey yaşayan Allah’ın kâhini! Allah’ımıza karşı günah işleme!»
Kâhin karşılık verdi: «Şimdi, Yahudiye senin alâmetlerin ve öğretinle öylesine kaynıyor ki, senin Allah olduğunu haykırıyorlar; bu nedenle, halk sıkıştığından, Roma valisi ve kral Hirodes’le buraya gelmiş bulunuyorum. Bu bakımdan, sana yürekten rica ediyorum ki, senin yüzünden ortaya çıkan fitneyi kaldırmaya razı olasın. Çünkü, bazıları Allah olduğunu söylüyor, bazıları Allah’ın oğlu olduğunu, bazıları da bir peygamber olduğunu söylüyor.»
îsa cevap verdi: «Ve sen, ey Allah’ın başkâhini, neden sen bu fitneyi yatıştırmadın? Sen de mi yoksa aklını yitirdin? Allah’ın kanunu ile birlikte peygamberlikler öylesine nisyana(unutulmaya) terkedilmiş ki, ey şeytan’ın aldattığı lanetli Yahudiye!»
94.
Ve, îsa bunu söyleyip, yeniden dedi: «Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yer üzerinde oturan herkesi tanıklığa çağırıyorum ki, insanların hakkımda dedikleri, yani, benim insandan öte olduğum (şeklinde söyledikleri) şeylerin tümüne yabancıyım ben. Çünkü, bir kadından doğma, Allah’ın hükmüne tabi, burada diğer insanlar gibi yaşayan, ve herkesin çektiği dertlere maruz bir insanım ben. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, dediğin şeyi söylemekle büyük günah işledin, ey başkâhin. Bu günah nedeniyle kutsal şehir üzerine büyük intikam gelmez inşallah.»
O zaman, kâhin dedi: «Allah bizi bağışlasın ve sen bizim için dua et.»
Sonra, vali ve Hirodes dediler: «Efendi, insanın senin yaptığını yapması imkânsızdır; bu bakımdan, ne dediğini anlamıyoruz.»
îsa cevap verdi: «Dediğiniz doğru, çünkü, Allah insanda iyi şeyler yapar. Nasıl ki, şeytan kötü şeyler yapıyor. Çünkü, insan bir dükkân gibidir. Oraya rızasıyla giren çalışır ve orada satıcılık yapar. Fakat, söyleyin bana ey vali ve sen ey kral, siz böyle dersiniz, çünkü bizim kanunumuza yabancısınız. Eğer, Allah’ımızın ahdini ve va’dini okursanız, Musa’nın bir asayla suyu kana, tozu pireye, çiği fırtınaya ve ışığı karanlığa çevirdiğini görürsünüz. Yerleri kaplayan kurbağa ve fareleri Mısır’a getirdi, ilk doğanları öldürdü ve denizi yardı da, orada Firavun’u boğdu. Ben, bunlardan hiç birini yapmış değilim. Ve, Musa’ya gelince, herkes itiraf eder ki, o, şu anda ölmüş bir adamdır. Yuşa, güneşi yerinde durdurdu ve Erden (ırmağını) yardı, ben bunları da henüz yapmadım. Ve, Yuşa’ya gelince, herkes itiraf eder ki o şu anda ölmüş bir adamdır. îlya gökten görüne görüne ateş ve yağmur indirdi, ben, bunları da yapmış değilim. Ve, îlya’ya gelince, herkes itiraf eder ki, o bir insandır. Ve, (aynı şekilde) Allah’ın kudretiyle, Kadir ve Rahîm, her zaman Sübhan ve Kuddüs Allah’ımızı bilmeyenlerin akıllarının kavrayamayacağı şeyler yapan daha pek çok peygamberler, kutsal insanlar, Allah’ın dostları.»
95.
Ardından, vali, başkâhin ve kral, İsa’dan halkı susturması için, yüksek bir yere çıkıp halka konuşmasını rica ettiler. O zaman İsa, tüm İsrailîler kuru ayakkabılarla geçerlerken Yuşa’nın Ürdün’ün orta yerinden on iki kabileye aldırttığı oniki taştan birinin üzerine çıktı ve yüksek sesle dedi: «Kâhinimiz yüksek bir yere çıksın da, oradan benim sözlerimi tasdik etsin.» Bunun üzerine, kâhin oraya çıktı; İsa, herkes duysun diye, ona ayrıca dedi: «Yaşayan Allah’ın va’dinde ve ahdinde, Allah’ımızın başlangıcı olmadığı ve hiç bir zaman sonunun da olmayacağı yazılıdır.»
Kâhin, karşılık verdi: «Aynen böyle yazılıdır orada.»
İsa dedi: «Allah’ımızın yalnızca Kendi Sözü’yle her şeyi yaratmış olduğu yazılıdır.»
«Aynen öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah’ın değişmeyen cisimsiz ve hiç bir şeyden oluşmaması nedeniyle görünmez ve insan zihninden gizli olduğu yazılıdır.»
«Öyledir, gerçekten» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah’ımız sınırsız ve sonsuz olduğundan, gökler göğünün onu ihata edemiyeceği yazılıdır.»
«Süleyman Peygamber de böyle söyledi ey îsa» dedi kâhin.
İsa dedi «Allah’ın yemediğinden, uyumadığından ve her hangi bir eksiklikle ma’lûl olmadığından, hiç bir şeye ihtiyaç duymadığı yazılıdır.
«Öyledir» dedi kâhin.
îsa dedi: «Allah’ımızın her yerde olduğu ve vurup düşüren ve bütünleştiren ve razı olduğu her şeyi yapan O’ndan başka hiç bir ilâh olmadığı yazılıdır.»
«Öyle yazılıdır» diye karşılık verdi kâhin.
O zaman îsa ellerini yukarı kaldırarak dedi: «Allah’ımız Rabb, tersine inanacak herkese karşı şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım budur.» Ve, halka dönerek dedi: «Kâhinin, Allah’ın ebediyete kadar ahdi olan Musa’nın kitabında yazılıdır dediği şeylere bakarak tevbe edin, ki günahınızı idrak edebilesiniz; çünkü ben görünen bir insan ve yeryüzünde yürüyen diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum. Ve, benim bir başlangıcım oldu, sonum da olacak ve (ben) bir sineği (bile) yeniden yaratamayan biri(yim).»
Bunun üzerine, halk sesli sesli ağlayıp dedi: «Günah işledik sana karşı Allah’ımız Rabb; bize merhamet et.» Ve, kutsal şehrin güvenliği, Allah’ın kızarak onu milletlerin ayaklarının altına teslim etmemesi için Isa’ya dua et diye hepsi de yalvardı. Bu durum karşısında, îsa ellerini kaldırarak, kutsal şehir ve Allah’ın insanları için dua etti. Herkes bağrışıyordu: «Amin, amin!»
96.
Dua bitince kâhin yüksek bir sesle dedi: «Dur îsa, çünkü, milletimizi sakinleştirmek için senin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor.»
İsa karşılık verdi: «Ben, Davud soyundan Meryem oğlu îsa, ölümlü ve Allah’tan korkan bir insanım ve şan, şeref ve azametin Allah’a verilmesine çalışıyorum.»
Kâhin cevap verdi: «Musa’nın kitabında, Allah’ın ne dilediğini bize ilân edecek ve dünyaya Allah’ın rahmetini getirecek olan Mesih’i Allah’ın bize herhalde göndereceği yazılıdır. Bu bakımdan, senden rica ediyorum, bize gerçeği söyle, sen beklediğimiz Allah’ın Mesihi misin?»
İsa cevap verdi: «Allah’ın böyle va’d ettiği doğrudur. Fakat ben kuşkusuz o değilim, çünkü o benden önce yaratılmıştır ve benden sonra gelecektir.»
Kâhin karşılık verdi: «Sözlerinden ve alâmetlerinden, biz ne olursa olsun inanıyoruz ki, sen Allah’ın bir peygamberi ve bir mukaddesisin. Bu nedenle, tüm Yahudiye ve İsrail adına senden rica ediyorum ki, Allah aşkına bize Mesih’in ne şekilde geleceğini anlatasın.»
îsa cevap verdi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, Allah, babamız İbrahim’e, «Senin soyundan yeryüzünün tüm kabilelerini kutsayacağım» diye va’d etmişse de, ben yeryüzünün tüm kabilelerinin beklediği Mesih değilim. Fakat, Allah beni dünyadan çekip alınca, şeytan dinsizleri benim Allah ve Allah’ın oğlu olduğuma inandırarak, bu lânetli fitneyi yeniden çıkaracak, bu şekilde sözlerim ve akidem öylesine tahrif edilecek ki, ortada otuz mü’min ya kalacak, ya kalmayacak. Bunun üzerine Allah dünyaya acıyacak ve herşeyi kendisi için yaratmış olduğu Elçisi’ni gönderecek; O güneyden kuvvetle gelecek ve putatapıcılarla birlikte putları yok edecek; şeytan’-dan insanlar üzerindeki egemenliği (ni) alacak. Yanında, kendisine inanacak olanların kurtuluşu için Allah’ın merhametini getirecektir. Onun sözlerine inanacak olanlara (ne) mutlu.»
97. "MUHAMMED O’nun kutlu adıdır"
«O’nun ayakkabı bağlarını çözecek değerde değilsem de, Allah’tan O’nu görme rahmet ve bereketini aldım.»
O zaman, vali ve kralla birlikte kâhin cevap verip, dedi: «Üzme kendini ey îsa, Allah’ın mukaddesi, çünkü, bizim zamanımızda bu fitne bir daha olmaz, şundan ki, kutlu Roma senatosuna o şekilde yazacağız ki, împaratorluk iradesiyle kimse sana bundan böyle Allah veya Allah’ın oğlu demeyecektir.»
O zaman, İsa dedi: «Sözlerinizden teselli bulmuyorum, çünkü sizin ışık umduğunuz yere karanlık gelecektir; fakat benim tesellim, hakkımdaki her batıl düşünceyi yok edecek ve dini tüm dünyaya yayılıp, (tüm dünyayı) kontrolüne alacak olan Elçi’nin gelmesindedir, çünkü böyle va’d etmiştir Allah, babamız İbrahim’e. Ve, bana teselli veren, onun dininin sona ermeyecek ve Allah tarafından el değmeden korunacak olmasıdır.»
Kahin karşılık verdi: «Allah’ın Elçisi geldikten sonra, (daha) başka peygamberler gelecek mi?»
İsa cevap verdi: «Ondan sonra Allah tarafından gönderilen gerçek peygamberler gelmeyecek ama, pek çok yalancı peygamber gelecek; ki ben buna üzülüyorum. Çünkü, şeytan Allah’ın adaletli hükmüyle onları yerlerinden kaldıracak da, kendilerini, benim kitabımı bahane edinip gizleyecekler.»
Hirodes karşılık verdi: «Bu tür dinsizlerin huzuruna geleceği Allah’ın adaletli hükmü nasıl bir şeydir?»
İsa cevap verdi: «Ne adalettir ki, kurtuluşa götüren gerçeğe inanmayan, lanete götüren bir yalana inanır. Bu nedenle size diyorum ki, Mika ve Yeremya zamanında da görülebileceği üzere, dünya hep gerçek peygamberleri horlamış ve yalancıları sevmiştir. Çünkü, her benzer kendi benzerini sever.»
O zaman, kâhin dedi: «Mesih’e ne ad verilecek ve hangi işaret (ler) onun gelişini ortaya koyacaktır?»
İsa cevap verdi: «Mesih’in adı hayranlık uyandırır, çünkü Allah ruhunu yaratıp da, göksel bir nur içine koyduğu zaman ona (bu) adı kendisi vermiştir. Allah dedi: «Bekle Muhammed; çünkü senin uğruna Cennet’i, dünyayı ve yığınlarca yaratığı yaratacağım, içlerinden seni bir elçi yapacağım, öyle ki, kim seni kutsarsa kutsanacak, kim seni lanetlerse lânetlenecektir. Seni, dünyaya göndereceğim zaman, kurtuluşa elçim olarak göndereceğim ve senin sözün gerçek olacak. O kadar ki, gök ve yer düşecek. Fakat senin dinin düşmeyecek. MUHAMMED O’nun kutlu adıdır.»
O zaman, kalabalık seslerini yükseltip, dediler: «Ey Allah, bize elçini gönder! Ey Muhammed, dünyanın kurtuluşu için çabuk gel!»
98.
Ve, kalabalık böyle deyip, İsa ile ilgili ve akidesi ile ilgili büyük görüşmeler yapmış olarak, kâhin, vali ve Hirodes’le birlikte ayrıldılar. Bundan sonra kâhin, Roma’ya, Senato’ya tüm meseleyi yazmasını validen rica etti; vali bunu yerine getirdi. Bunun üzerine, Senato İsraililere acıyıp, Yahudilerin peygamberi Nasıralı Isa’ya ’Allah’ veya ’Allah’ın oğlu’ diyenin öldürüleceği hükmünü verdi. Bu hüküm, bakır üzerine kazınıp mabede kondu.
Kalabalığın büyük bölümü ayrıldığı zaman, kadın ve çocuk olmayan beşbin kadar kişi kaldı; yolculuktan yorgun düşmüş, Isa’ya olan özlemleri nedeniyle yanlarına almayı unuttuklarından iki gün ekmeksiz kalan ve bundan dolayı çiğ ot yiyen (kişilerdi) bunlar bu bakımdan, diğerleri gibi ayrılıp gidememişlerdi.
O zaman İsa, bu (durum)u sezince onlara acıdı ve Filipus’a dedi: «Açlıktan helak olmamaları için bunlara nereden ekmek bulacağız?»
Filipus cevap verdi: «Rab, her birinin birazcık tatması için bile, ikiyüz altın bu kadar ekmeği satın alma (ya yetmez)» O zaman Andreas dedi: «Burada beş somunu ve iki balığı olan bir çocuk ,var, fakat bu kadar (kişi) için nedir ki bu?»
İsa cevap verdi: «Kalabalığı oturtun.» Ellişer kırkar otlar üzerine oturdular. O zaman İsa dedi: «Allah’ın adıyla! (Bismillah)» ve, ekmeği alıp, Allah’a dua etti. Ve sonra ekmeği bölüp havarilere verdi, havariler (de) kalabalığa verdiler; ve balıkları da böyle yaptılar. Herkes yedi ve herkes doydu. O zaman İsa dedi: «Artanları toplayın.» Havariler parçaları toplayıp on iki sepet doldurdular. Bunun üzerine herkes elini gözlerine koyup, dedi: «Uyanık mıyım, yoksa düş mü görüyorum?» Ve, büyük mucize nedeniyle kendilerinden geçmiş gibi bir saat öyle kalakaldılar.
Ardından İsa, Allah’a şükredip, onları dağıttı, fakat ayrılmak istemeyen yetmiş iki kişi vardı; bu durum karşısında îsa, inançlarını anlayıp, onlan şakirdi olarak seçti.
99.
Erden yakınındaki Tire’de çölün boş bir parçasına çekilen İsa, yetmiş iki (kişi) yi, on ikiyle birlikte çağırdı ve kendisi bir taşın üzerine oturup, onlan da yanına oturttu. Ve, bir ah çekişle ağzını açtı ve dedi: «Bu gün Yahudiye’de ve İsrail’de büyük bir kötülük gördük, ve öyle bir (kötülük ki), göğsümün içinde kalbim Allah korkusuyla titreyip duruyor. Bakın, size diyorum ki, Allah kendi şanını kıskanır ve İsrail’i bir sevgili gibi sever. Bir genç bir hanımı sevdiğinde, o kendisini sevmez de, başkasını (severse), kızar ve rakibini öldürür, biliyorsunuz. Allah da böyle yapar, diyorum size: çünkü, İsrail herhangi bir şeyi sevip, bu nedenle de Allah’ı unutur, Allah da böyle bir şeyi hiçe indirir. Şimdi, hangi şey burada, yeryüzünde, Allah için din adamlığı ve kutsal mabetten daha kıymetlidir? Bununla birlikte, Yeremya peygamber zamanında insanlar Allah’ı unutmuşlardı ve tüm dünyada bir benzeri yok diye yalnızca mabetle öğünüyorlardi; o zaman Allah gazaba gelip, bir orduyla Babil kralı Buhtunnasır’a kutsal şehri aldırdı ve kutlu mabetle birlikte yaktırdı. O kadar ki, Allah’ın peygamberlerinin dokunmak (korkusuyla) titrediği tüm kutsal şeyler kötülük dolu kafirlerin ayakları altında ezildi
İbrahim, oğlu İsmail’i hak olandan biraz daha fazla sevdi; bunun üzerine Allah İbrahim’in kalbindeki bu şerli sevgiyi öldürmek için, ona oğlunu boğazlamasını emretti; bıçak kesmiş olsaydı, bunu yapacaktı.
Davud Abşelom’u şiddetle sevdi ve bu nedenle Allah, oğulun babasına isyan etmesine hükmetti ve (oğul) saçından asılıp, Yoab tarafından öldürüldü- Ey Allah’ın korkunç hükmü, Abşelom saçını her şeyden çok severdi de, bu (saç) kendisinin asıldığı bir ipe döndü!
Suçsuz Eyüp, yedi oğlu ve üç kızını (gereğinden fazla) sevecekti ki, Allah kendisini şeytan’ın eline verdi. (şeytan da) onu bir günde yalnızca oğullarından ve zenginliğinden yoksun bırakmakla kalmadı, Aynı zamanda onu acı bir hastalıkla çarptı. O kadar ki, yedi yıl süreyle bedeninden kurtlar çıktı.
Babamız Yakup Yusuf’u öteki oğullarından daha çok sevdi: bunun üzerine Allah onu sattırdı ve bu aynı oğullara Yakub’u aldattırdı; o kadar ki, kurtların oğlunu yediğine inandı ve böylece ağlaya ağlaya on yıl geçirdi.
100
«Allah sağ ve diridir ki kardeşler, Allah bana kızar diye korkuyorum. Bu bakımdan, Yahudiye ve İsrail’e varıp, on iki İsrail kabilesine aldanmamaları için va’zlarda bulunmalısınız.»
Havariler korku içinde ağlayarak cevap verdiler: «Bize ne emredersen yaparız.»
O zaman îsa dedi: «Üç gün namaz kılıp oruç tutalım, bundan sonra da her akşam ilk yıldız görünüp, namaz bittiğinde, üç kez daha namaz kılıp, üç kez O’ndan merhamet isteyelim, çünkü; Israililer’in günahı başka günahlardan üç kez daha ağırdır.»
Öyle yapalım» diye karşılık verdi havariler.
Üçüncü günün bitiminde dördüncü günün sabahı, îsa tüm şakirtlerini ve havarilerini çağırıp, kendilerine dedi: «Barnabas ve Yühanna benimle kalsın yeter; siz diğerleri tüm Samiriye, Yahudiye ve İsrail yörelerine gidip, tevbeyi anlatın; çünkü, balta, kesip devirmek için ağaca inmek üzeredir. Ve, hastalar için de dua edin, çünkü Allah bana her hastalık üzerinde yetki vermiştir.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan dedi: «Ey muallim, eğer havarilerine tevbe etme şekli sorulursa, ne cevap versinler?»
İsa karşılık verdi: «Bir adam cüzdanını yitirdiğinde, onu görmek için yalnızca gözünü mü, veya almak için yalnızca elini mi, ya da sormak için yalnızca dilini mi öne sürer? Kesinlikle hayır, ama, tüm bedenini öne sürüp, onu bulmak için ruhunun tüm gücünü kullanır. Doğru değil mi?»
O zaman, bu (satırları yazan) cevap verdi: «Doğruların doğrusu.»
101. Günahkar Nasıl Tevbe Etmelidir?
Sonra İsa dedi: «Tevbe, kötü yaşantının ters yüzüdür; çünkü, her duyu günah işlerken yaptığının tam tersine dönmelidir. Sevinç yerine keder konmalı, gülme yerine ağlama, gülüp eğlenme yerine oruç, uyuma yerine gece ibadetleri, boş vaktin yerine faaliyette bulunma, şehvetin yerine arılık, masal söyleme ibadete, hırs ve tamah da sadaka vermeye dönüşsün.»
O zaman, bu (satırlar)ı yazan karşılık verdi: «Ama, kendilerine nasıl kederleneceğimiz, nasıl ağlayacağımız, nasıl oruç tutacağımız, nasıl faaliyet göstereceğimiz, nasıl arı-duru kalacağımız, nasıl namaz kılacağımız ve infakta bulunacağımız sorulursa ne cevap verecekler? Ve, nasıl tevbe edileceğini bilmiyorlarsa, doğru olarak nasıl keffarette bulunacaklar?»
İsa cevap verdi: «îyi sordun ey Barnabas, İnşallah her şeye tam olarak cevap vermek arzusundayım. Bu bakımdan, size bu gün genel olarak tevbeden söz edeceğim ve bir(iniz)e söylediğimi hep(iniz)e söylüyorum (demektir).»
«Öyleyse bil ki, tevbe bir başka şeyden daha fazla olarak salt Allah sevgisi için yapılmalıdır. Aksi halde tevbe etmek boşuna olacaktır. (Durumu) size bir benzetmeyle anlatayım.
«Her bina, temeli çekip alındığında yıkılıp, enkaz haline gelir; doğru mudur bu?»
«Doğrudur» diye karşılık verdi havariler.
O zaman İsa dedi: «Bizim kurtuluşumuzun temeli Allah’tır. O’nsuz kurtuluş olmaz. İnsan günah işlediği zaman, kurtuluşunun temelini yitirmiş olur; bu bakımdan, (işe) temelden başlamak gerekir.»
«Söyle bana, köleleriniz size karşı suç işleseler ve siz de, onların size karşı işledikleri suçtan dolayı değil de, ödüllerini yitirdiklerinden dolayı üzüldüklerini bilseniz, kendilerini bağışlar mısınız? Kesinlikle, hayır. (Öyle de,) size diyorum ki, Allah, Cennet’i yitirdiklerinden dolayı pişman olanlara işte böyle yapacaktır. Bütün iyiliklerin düşmanı olan şeytan, Cennet’i yitirip, Cehennem’i kazandığı için büyük pişmanlık gösterdi. Ama, hiç merhamet (yüzü) görmeyecek artık o, neden biliyormusun? Çünkü, onda Allah sevgisi yoktur; bırakın bunu, Yaratıcı’sından nefret eder o.»