- 1040 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FANATİK TARAFTARLIK VE BİREY OLMANIN ÖNEMİ
Bizde “taraftarlık” kavramı daha çok futbolun “etkin” seyircisi olmakla eş tutulur bir kavramdır ve ne yazık ki, bir futbol takımının taraftarı olmak, hiç de “sağlıklı” görüntü vermez dışarıya; önemli bir kesimin “saldırgan-şiddetsever” tutumundan dolayı. Sözü edilen bu taraftar kitlesine “fanatik” denir. İngiliz sözlüğünde ora seyircisi için uygun görülmüş bir adlandırma ise, “holigan” dır.
Takım taraftarı olarak, kişinin sosyal hayatını ve ilişkilerini bu taraftarlığa göre düzene sokması hali, bu “fanatik”liğin ölçüsünü de verir, kuşkusuz. Bütün söyleşi konularının içinde, taraftarlık varsa; arkadaş seçiminde, çalışma ve aile hayatındaki verimliliğin belirlenmesinde o kişinin “taraftar kimliği” diğer referanslarının önüne geçmişse, özel hayat alanları; ev/oda, işyeri/büro ve sözgelimi, binek arabası bile tuttuğu takımın renkleri, resim-aksesuar ve maskotları ile adeta işgal altındaysa, durum kaygı verici demektir.
Doğaldır ki, taraftar olmak; kişilere, “aynı taraftan olanlar içinde” bir yer, kimlik ve statü kazandırır. Normal yollardan ve bağımsız olarak “birey” kimliği ile toplumda saygın bir yer edinemeyenler, düşlerini gerçekleştirmekte ve kişiliklerini oldurmada türlü iç-dış engellerle karşılaşıp bunları aşmada yetersiz kalanlar, en kolay yolu; yani bir takımın taraftarı olmayı seçerler. Çünkü bu gruba dahil olmanın zorluk çıkaran koşulları yoktur sonuçta. Hangi sosyal kesimin/çevrenin insanı olduğunuz, eğitim düzeyiniz, işiniz/ işsizliğiniz sorgulanmaz nasılsa. Tek belirleyici koşul, taraftarı olduğunuz takıma ne derece bağlandığınızdır. Bütün kimlikleri silip sadece “taraftar” kimliği ile, size grup içinde saygın ve tanımlanır bir konum kazandıran bu statü, aynı zamanda, toplumsal bir figür ve rol ile, kendini var etmenin doygunluğunu hissettirdikçe, taraftarlık vazgeçilmez bir tutkuya dönüşür. İşte bu noktada “fanatizm” başlar.
Toplumsal hayatımızın en görünen yanında futbol olduğu için, fanatik taraftarlığın futbol seyircilerine özgülüğü, sadece bir yanılsamadır. Bu “saplanıp kalma”ların nerelerde/nelerde yaygınlaştığı, ortalama bir dikkatle bile tespit edilebilir: İnanç dünyası içinde, dinin esaslarından hurafelere doğru genişleyen yelpazede bir mürşide “kapılan- malar” , bir müzik topluluğunun veya şöhreti hak edip etmediğine bakılmaksızın, bir “göz önü kişisi”nin adeta “bendesi” olmalar, dozu kaçmış fanatik hayranlığın diğer çekim alanları ve sonuçlarıdır.
İnsanı yalnızlığında çaresiz bıraktığınız, “birey” olmanın önündeki engelleri ortadan kaldırmadığınız sürece, insan kayıptır ve böylesi savruluşlar yaşanacaktır. Sosyal devletin görevi; yurttaşına hizmet götürürken adil, fırsat eşitliğini gözeten, kurumsal yardım ve desteğini mağdur/ezik yaratmadan örgütleyen olmaktır.
Nitekim, aile içi sorunların temelinde ekonomik açmazlar ve verimsizlik vardır. Eğitim-öğretimdeki devlet desteği yaygınlaştırılmadıkça, bu çorak alandan nitelikli ürün kaldıramazsınız. Cinsel istismarın, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin azaltılması, birey hukukunu ve hayatını güvence altına alan topyekun resmi-sivil demokratik ve laik örgütlemeyle mümkündür. Birey olmak; ekonomik özgürlüğün kazanılması, söz hakkının doğması demektir.
Politik alandaki etnik-milliyetçi-şoven söylem bağnazlığı ve parti yandaşlığı şeklindeki taraftar amigoluğu, toplumu sürü haline getirmekten veya sürü halinde yönetmekten çıkarı olanları memnun edebilir belki. Ama olaylara, olgulara neden-sonuç bağlamında sorgulayıcı bir bilinçle yaklaşan birey, demokratik düzenin hem nesnesi hem öznesi olduğunun farkındadır. O, söylenmez, söyler! Çözüm önerir, yönetime katılır.
Son zamanlarda, internet gazeteciliği üzerinden gazete haberlerine yorum yazan insanlarımızın sayıca artması, geri dönülmez şekilde değişimin başladığını müjdelerken,bu hengamede haberi doğru dürüst okumadan çalakalem yazanlar, hükümet karşıtı veya yandaşı olmanın dimağ körlüğü içinde, bu demokratik etkinlik alanına ne yazık ki fanatizmi taşımaktadırlar.
Söylediğimize örnek olmak üzere, politik taraftarlığın uç noktasında bir “fantastik hikâye” ile bitirelim sözü:
Rivayet odur ki, internet üzerinden yayım yapan bir günlük gazetemizde bir haber ve başlığı şöyledir:
"Çine Baraj Açılışında Başbakan’ı Ağırladı.”
Bu haber başlığını okuyan müzmin muhalif ve fanatik ana muhalefet partisi taraftarı yorumcu hemen şöyle yazar:
“Çin’e baraj yapacağınıza, önce kendi ülkenizdeki işsizliğe çare bulun!”
Şimdilik bitirirken:
Unutmayın! Fanatik taraftarlık, birey olmanın ve demokratik kalkınmanın engelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.