- 1986 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Soba
Sobalar yıllar içerisinde hayatımızda devamlı gelişerek daha kolay kullanılır ve ekonomik şekliyle yer tutar olmuşlardır. Sobalar kimi zaman içimizi ısıtmıştır; kimi zamanda içindeki yanan odunların çıkardığı sesle, içindeki alevlerin tavana vurduğu ışıkla dünyamızda yer etmiştir..
Sobayı ilk defa dedemin evinde gördüğümü hatırlıyorum. O yıllarda dedemin soba alacak imkânı olmadığından evimizin bir köşesine kerpiçten çamurla sıvanmış sabit olarak duran bir soba yapmış. Yaptığı soba iki bölümden oluşmaktaydı; birinci bölüm odunların yandığı bölüm, ikincisi ise ekmek pişirilen bölüm. Yemeklerimiz, çayımız, banyo suyumuz yani insanın pişirmeyle ilgili ne ihtiyacı varsa sobanın üst bölümünde pişirilirdi. Biz çocuklarda sobanın bulunduğu odada yatardık. Bizler üşümeyelim diye annem sobayı iyice meşe kütükleriyle doldurur öyle yatardı. Yattığımız odanın karanlığı soba deliğinden tavana yansıyan ışıkla aydınlanırdı. Tavana yansıyan o ışık ateşin gücüne göre değişik şekilde tavana yansır; bizlerde kendi aklımıza göre hikâyeler uydurur, yansıma şekline göre dilek tutardık. Sobanın tavana yansıttığı ışık gölgelerinden kurduğumuz hayallerle uykuya dalıp giderdik.
Yıllar sonra güzüne sobamız oldu. O da dedemin yaptığı toprak sobaya benziyordu ama sabit değil evimizin herhangi bir yerine koyabiliyorduk. Biz çocuklar bu sobada da hem ısınıyor hem de geceleri yansıttığı ışıkla hayaller kurmaya devam ediyorduk. Zamanla sobaların şekli ve yakıtlarının değişmesiyle tavana yansıttığı ışıkta değişti biz çocukların büyümesiyle hayallerde değişti.
Şimdi ise ömrümüzün son çeyreğine gelmiş bulunuyoruz. Evlerimizde ne soba kaldı ne de kuracak hayalimiz kaldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.