- 1000 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hiç Bir Şey Olmamış Gibi
-Ne yaptım da bu cezayı hak ettim?
Ceren bakışlarını boşlukta gezdirip yerdeki halının üzerinde durdurdu. Halının desenleri gözlerinin önünden kaybolup duruyordu. Annesinin sesini duymamak için sağır olmayı diledi o an. Ne kadar zor bir durumdaydı. Ağlamamak için zorladı kendisini. Annesi ağlayan birini karşısında görmekten nefret ederdi. Hele de bu kişi kızıysa.
Annesi derin bir iç geçirip oturdu Ceren’in yatağının üzerine. Gözünü karşı duvardaki Amerikalı pop şarkıcısının posterine dikti. Adeta o posterden istediği yanıtı almak ister gibi bir süre gözü takılı kaldı.
-Nerde hata yaptım? Seni böyle mi terbiye etmiştim ben? dedi yeniden.
Boğazı kurumuş, düğümlenmişti adeta. İstese de konuşamıyordu Ceren.
-Allah aşkına neden yedin bu haltı?
Ceren, annesinin bakışlarını üzerinde hissedince; bilmiyorum, der gibi omuzlarını kaldırdı.
-Hiç mi düşünmedin beni, ikimizi?
Artık gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Gözlerinden boşalan yaşlar yanaklarından aşağıya kayıp ellerinin üzerine döküldü.
Şimdi annesi onun artık sıradan bir genç kız gibi cins pantolonla değil daha kadınsı şeyler giyinmesini istiyordu. Ama Ceren kadınsı olup Tolga’yı daha da azdırmak istemiyordu. Zaten bıkmıştı onun haftada bir yatağının üzerine gizlice koyduğu hediyelerinden ve yanına bıraktığı notlardan.
“Bunu bu gece benim için giyin lütfen!”
Annesi tam bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu.
Oysa böyle bir şeyin annesinin gözünden asla kaçmayacağını bilmeliydi. Acaba çocuğun babasının kim olduğunu da anlamış mıydı? Eğer anlamıştıysa o zaman resmen iyi rol yapan bir oyuncuydu annesi. Aslında bazen Tolga’nın evde olduğu zamanlarda annesinin kendisinin kimi hareketlerine göz yumduğunu görüp seziyordu da, kahroluyordu. Saçma gibi görünse de, Tolga onların yani anne kızın hayatına bir normallik kazandırmıştı. Evde yeniden bir erkeğin olması onların güvenliği açısından fena sayılmazdı. Tolga annesiyle birlikte olduğundan bu yana annesi kendisini daha güvende ve daha huzurlu hissediyordu.
-Ceren, biraz gelir misin lütfen!
Ceren istemeden salondan kendisine seslenen Tolga’nın yanına gitti. Tolga elindeki gazeteden kiralık ve satılık konut ilanlarına bakıyordu. İki kadınıyla, o annesini ve Ceren’i böyle adlandırıyordu, iki kadınıyla daha büyük bir eve taşınmayı planlıyordu.
Ceren, inşallah bulamazsın, diyerek içinden dualar etti. O bu semtteki okulundan, arkadaşlarından ve kendi odasından ayrılıp düzenini bozmak istemiyordu.
-İyi uyudun mu? Dedi Tolga Ceren’in yüzüne bile bakmadan.
-Eh, işte.
Ceren gizlice Tolgayı süzmeye başladı. Şimdi onu yakışıklı ve çekici bulan kimi kız arkadaşlarına hak verdi. Tolga gerçekten de yakışıklı biriydi. Üstelik de kimi şeylere izin vermeyen annesini ikna edip kendisi için izin alabiliyordu. Geçen gece kız arkadaşı Sinemlerle kalmıştı örneğin. Tolga olmasaydı annesi buna hayatta izin vermezdi.
Ceren, Tolga’ya şimdiye kadar dikkatle bakmadığını fark etti. Arkadaşı Betül haklıydı. Tolga gerçekten çekici biriydi. Genç ve sporcu görünümlüydü. Annesinden çok daha gençti.
-Gel şöyle yanıma otur.
Koca salonda kendisinden ve Tolga’dan başka kimsenin bulunmadığını bilmeseydi, Tolga’nın kendisine seslendiğini bilemeyecekti. Çünkü Tolga kafasını gazeteden kaldırmadan elindeki kırmızı boya kalemiyle uygun gördüğü ilanları daire içine alırken Ceren’in yüzüne bakmadan eliyle yanını işaret edip ona oturmasını söylemişti.
Bir an ona karşı bir hata mı yaptım, onu kızdıracak bir şey mi yaptım, neden çağırdı ki beni? Diye geçirdi kafasından.
Yanına oturunca Tolga, elindeki gazeteyi özenle katlayıp önündeki sehpanın üzerine bıraktı. Derin bir nefes aldı. Yine kendisinin bu aile için ne kadar önemli olduğu konusunda konuşacak diye düşündü Ceren.
-Sanırım sen bu taşınma işine pek sıcak bakmıyorsun, diyerek sehpanın üzerindeki sigara paketine uzanıp bir sigara yaktı. Paketi Ceren’e uzatıp:
-İçer misin? Dedi.
-Hayır, asla, dedi Ceren. Hem öyle bir şey yapsam annem beni öldürür.
-İçiyorsan söyle be, saklama. Korkma annene söylemem.
-İçmiyorum. Vallahi içmiyorum.
Tolga sigarasını kül tabağının üzerine bırakıp geriye yaslandı.
-Buradan taşınmamızı neden istemiyorsun?
-Arkadaşlarım ve okulum yüzünden. Onlardan ayrılıp uzaklara gitmek istemiyorum.
-İyi ya işte, ben de senin onlardan çok uzaklaşmayacağın uygun bir yerlerden arıyorum evi.
-Sahi mi?
-Elbette. Ben ister miyim senin sırf bu yüzden gün boyu ortalıkta böyle asık suratla dolaşmanı? Oysa gülünce çok daha güzel oluyorsun.
Kızardığını hissetti Ceren. İlk kez annesi dışında birisi kendisine güzel olduğunu söylüyordu.
-Ne oldu? Diye sordu sinsice gülerek. Yüzünün rengi değişti. Seni kızdıracak veya üzecek bir şey mi söyledim?
-Hayır.
-Biliyorum, son yıllarda sen ve annen çok zor günler geçirdiniz. Ama şimdi artık ben varım. İstediğin her hangi bir şey varsa bana söylemen yeterli.
-Teşekkür ederim, ama…
-Ne kadar pahalı olursa olsun, istediğin bir şey varsa söylemen yeterli, dedi yeniden.
Elini cerenin omzuna koydu. Parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi. Sonra omuzlarına doğru boynuna kadar indi eliyle. Teninde gezindi.
Böylesi dokunuşlara alışık değildi Ceren. İçi bir tuhaf oldu. Güzel bir duyguydu. Tüm bedenini ateş bastı adeta.
-Çok tatlısın, dedi Tolga Ceren’in kulağına yaklaşıp.
-Lavaboya gitmeliyim.
Tolga’nın iç gıcıklayıcı sesi kulağının içinde çınlıyordu. Bu kez iki eliyle kavradı Ceren’i. Kendisine doğru çekip göğsüne bastırdı.
-Lavaboya ondan sonra gidersin.
-Neden sonra?
-Okulundaki oğlanlar mutlaka deli oluyorlardır senin için. Anlat bakalım var mı bir erkek arkadaşın?
-Deli misin? Annem keser beni.
-Dedim ya sana, ben senin sırlarını anlatmam annene. İkimizin arasında sadece. Hem neydi bakalım o oğlanın adı? Çağdaş. Evet, o mu senin erkek arkadaşın?
-Hayır. Hiç kimse benim erkek arkadaşım değil.
-Ama hep buluşuyorsun onunla.
-Tamam da yalnız değiliz ki. Bütün arkadaşlarım orada.
Korkmaya başladı Ceren. Tolga’nın eli şimdi kendisinin tişörtünün altındaydı ve karnına dokunuyordu. Bir türlü elini uzaklaştıramadı oradan. Tolga ısrarla elini gezdiriyordu Ceren’in bedeninde.
-Bırak beni Tolga abi, dedi ağlamaklı. Sonra nefret ve kızgınlıkla; çek git ya, deli misin sen? dedi.
-Gitmemi istiyorsun öyle mi? Bakışları değişti bir anda Tolga’nın. Soğuk ve kızgındı.
Gömleğini düzeltirken:
-Annen sizi terk ettiğime çok üzülecek. Belki de kızacaktır. Ama ne yapabilirim ki, sen istemiyorsun beni.
Gerçekten çıkıp gitmek üzere hazırlanıyordu Tolga. Sadece o an için değil, geri gelmemek üzere gitmek istiyordu.
Bunu annesine nasıl açıklayacağını düşündü Ceren. Tolga’nın kendisi yüzünden evi terk ettiğini duyarsa kendisini asla af etmezdi. Oturup kaldığı koltuktan hızla ayağa kalktı. Koridorda arabasının anahtarını alıp çıkmak üzere olan Tolga’yı yakaladı. Kolundan tutup:
-Gitme lütfen. Özür dilerim. Annemi bırakma.
Kısa bir an düşündü Tolga. Sonra arabanın anahtarını vestiyerin üzerine bırakıp salona geri gelirken, elini yeniden Ceren’in omzuna atıp:
-Kalıyorum ama, sen de bunun için bir şey yapmalısın, dedi.
-Senin için yaptığım bütün fedakârlıkları bir anda akıl almaz bir davranışla hamile kalıp yıktın. Bununla geleceğini de yıktın. Ben senin sadece okuyup bir meslek sahibi olmanı, kendi ayaklarının üzerinde durabilmeni, başkalarına ihtiyaç duymadan kendi yaşamını kurmanı düşlerken, bunun için babanın ölümünden bu yana gece gündüz iki otelde birden temizlik işine koştururken, sen beni yerin dibine batırdın. Nasıl, nasıl açıklayabilirsin bana bu yaptığın rezaleti?
-Bu kadar bencil olma Ceren. Annen haklı bence.
Tolga, Ceren’in annesiyle yaptığı kavgayı duymuştu. Bu yüzden ceren’in odasına gelip onunla konuşmak istedi. Ceren uzandığı yatağında gözyaşlarını kurularken elleriyle, Tolga’nın odaya girip kapıyı arkasından kilitlediğini duydu.
-Beni rahat bırak Allah’ın cezası. Yoksa geceleri odama gelip yatağıma girdiğini anneme söylerim.
-Anneni üzmek mi istiyorsun? Her şeyin bitmesini mi istiyorsun?
-Anlatırım. Her şeyi anlatırım. Bizi artık rahat bırak, pislik.
Tolga, yatağın kıyısına ilişiverdi. Ceren’in anlatmak istemesinden korksa da belli etmedi bunu.
-Annen beni tahrik ettiğini duyarsa ne olur? Düşündün mü hiç?
-Ben seni tahrik etmedim.
-Bakışların? Ya bana bakışların?
-Ben sana öyle mi baktım? Sen bana hayvan gibi bakıyordun.
-Beni tahrik ettin evet. Kendine bağladın. Annenden soğumam için çok şeyler yaptın ama başaramadın. Nasıl üzülür annen bunları duysa. Öldürür kendini. Dayanamaz bu rezalete.
-Belli olmaz orası.
-İyi. Madem her şeyi göze alıyorsun, madem annenin hayatıyla oynamak istiyorsun, buyur dilediğini yap, diyerek çıkıp gitti odadan.
-Seni Allah’ın cezası. Ne diyeyim ki ben sana? Tükürülecek yüzün de yok ki tüküreyim suratına. Dua etki Tolga amcan var yanımızda. Bize destek oluyor. Onun sayesinde kurtulacağız bu utançtan. Hem de en kısa zamanda. Tolga amcan olmasaydı bu rezilliğimizle kalır, alemin maskarası olurduk. Kimseler duymadan anlamadan kurtulmalıyız bu rezil durumdan.
Annesini dinlerken karnına ağrılar girdi Ceren’in. Kasıklarına kadar inen bir sancı hissetti bedeninde. Bu konuşmanın ne anlama geldiğini anlamıştı. Dün gece de Tolga söylemişti buna yakın şeyler. Bu çocuk doğmamalıydı. En kısa zamanda bir yolunu bulup kürtaj yaptırmalıydı. Annesinin bunu duyduğunda, hele de çocuğun babasının kendisi olduğunu duyduğunda dayanamayıp kendi canına kıyabileceğini söylemişti defalarca.
-Nerede kaldın bu saate kadar?
Ceren, girmeden önce kapı önünde çıkarıp eline aldığı ayakkabılarını korkuyla yere bıraktı. Korkudan geri geri giderken duvarın soğukluğunu hissetti sırtında. Tolga’nın sorgulayan sesi sevecendi ve bu da Ceren’i korkutuyordu.
-Film çoktan sona erdi. Bu saatte caddeler sadece sarhoş ve ipsizlerle doludur. Oysa sinemadan buraya yürümen sadece yirmi dakikanı alırdı. Nerdeydin bu saate kadar?
-Dört arkadaştık. Çağdaş hepsini tek tek evlerine kadar bıraktı. En son beni….
-Gir odana çabuk.
Duvardan destek alarak korkarak odasına doğru gitti Ceren. Tolga eliyle itiverdi cereni odasının kapısından.
-Nerden bileyim ben senin o züppeyle sinemada olduğunu? Nerden bileceğim onunla yalnız olmadığını?
-Yalnız değildik, vallahi bak istersen sorabilirsin yarın.
Bu kez Cereni yatağın üzerine ittirdi.
-Soyun çabuk.
-Çok yorgunum. Uykum var.
-Haydi bahane uydurma. Yoksa sinemada bir haltlar mı karıştırdın?
-Hiçbir şey yapmadık, dedi titreyen elleriyle soyunmaya çalışırken. Tolga’nın dediklerini yapmaktan başka çaresi yoktu. Yoksa yine dayak yiyecekti ondan. Kendisinden nefret ediyordu. Kirlenmiş pislik içinde bir hayvandan farksızdı adeta. Böyle hissediyordu kendisini.
-Hiçbir şey yapmamışmış. Hiçbir şey yapmaman için de elimden geleni yapacağım zaten, dedi Tolga. Ceren’in savunmasız bedenini altına alırken: Herkes anlayacak ve bilecek ki bu beden sadece benim ve benim kalacak.
Bir Pazar sabahıydı. Annesi erkenden kalkmış mutfakta kahvaltı hazırlamaktaydı. Ceren mutfağa girdiğinde annesini yalnız görünce ve Tolga’nın da henüz uyanmadığını anlayınca bir anda tüm her şeyi annesine anlatıp kurtulmak istedi bu ağır yükünden. Derin bir nefes çekti içine. Tüm cesaretini toplayıp konuşmak istedi. Suçluluk duygusu bir kaya kütlesi gibi göğsünü bastırıyordu, tıpkı Tolga’nın yaptığı gibi.
Gizlice annesini izledi bir süre. Annesinin yüzü. Gözaltlarındaki halkalar. Yüzünde ve alnındaki iyice belirginleşen ve derinleşen çizgiler, daha önce yoklardı da son zamanlarda oluşmuşlardı sanki.
-Bunu bana nasıl yaptın kızım? Nasıl, nasıl? Kaç gündür gözüme uyku girmiyor. Bütün emeklerim boşa mıydı? Ben kimin için katlanıyorum tüm bu rezil hayata? Sen benim tek varlığımdın. Sana güveniyordum ben.
Annesinin sessiz serzenişleri bir bıçak gibi saplanıyordu Ceren’in yüreğine. Demek ki gerçeği şimdi annesinin yüzüne haykırsa, gerçekten kalpten giderdi kadıncağız.
-Merak etme sevgilim. Bunu sessiz bir şekilde hallederiz. Ve sen de kurtulmuş olursun bu kahrolası düşüncelerden.
Tolga’nın sesiyle ürperdi bütün bedeni. Nefret ediyordu ondan, sesini duymak bile istemiyordu.
Tolga mutfağa aniden girince annesinin söylediklerini duyup bunları söyledi. Sonra da ikisinin, kendi deyimiyle kadınlarının arasına girip bir kolunu annesinin diğer kolunu da Ceren’in omzuna atıp ikisini de kendisine doğru çekti. Sonra annesinin yanağına bir öpücük kondurup:
-Sevgilimin daha fazla üzülmesine dayanabilir miyim? Merak etme. Önceki gün iyi bir hastaneden randevu aldım. Yarın öğleden sonra gidip bu sorundan kurtulacağız. Her şey çok kolay olacak.
Ceren’in de yanağına bir öpücük kondurup:
-Sen de merak etme küçük hanım. Her şey çabucak olup bitecek. Sanki hiçbir şey olmamış gibi çıkıp evine geleceksin. Hiçbir şey olmamış gibi.
Annesi derin bir nefes alarak rahatlamış gibi başını Tolga’nın göğsüne dayadı. Gözlerini kapatıp:
-Teşekkürler Tolgacığım. İyi ki varsın. İyi ki hayatımızdasın, dedi.
Ceren, annesinin başını huzurla göğsüne koyduğu bu adama mı yoksa kendisine mi inanacağını düşündü bir an. Sonra kabullendi her şeyi. Yarın, söyleneni yapacaktı.
Kulağında Tolga’nın rezil sesi ve söyledikleri vardı.
Hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.