- 1542 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞAL GRİP AŞISI
Kış mevsimiyle birlikte soğuk algınlığı, nezle, grip türünden rahatsızlıklarda da bir artış görülür. Geçen yıl dünya çapında öldürücü yeni tip bir grip salgınına karşı ortaya çıkan panik atakla devletlerin önleyici aşıyı tedarik etmekte birbirleriyle yarıştıklarını görmüştük. Daha sonra bunun ilaç sektörünün bir düzenbazlığı olduğu belgeleriyle kanıtlanmıştı.
Küresel kapitalizm insan sağlığını ilgilendiren konuları bile istismar ederken sınır tanımasa da, serhat boylarından konuyla ilgili bir hatıramı ve üzerimde sınadığım bir deneyin sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedim...
Bindokuzyüzseksenbir senesinin şubatıydı. Kars Şahnalar Hudut Taburu’nda yedek subaydım. Görev yerim Görentepe Sınır Karakolu idi. Karakolun alt tarafında eski adı Başşöreyel olan Karapapaklarla meskun Çetindurak Köyü bulunmaktaydı.
Bu köyün eşrafından Kazım Kara iri, yarı heybetli hoşsohbet bir adamdı.
Bir gün karakola soluk soluğa bir genç gelerek Kazım emminin ölmek üzere olduğunu, helalleşmek için beni çağırdığını söyledi. Yanına vardık. Gerçekten de yarı baygın, ateşler içinde yatıyordu ve her haliyle sekarette gibiydi. Neredeyse öldü ölecek. Güç bela kısık bir sesle helallik istedi.
Çevresindekilerden durumunu soruşturdum. Dört gün önce ateşlenmiş… Kars’a götürmüşler. Ayrı ayrı üç doktora muayene ettirmişler. Üç doktorun verdiği reçetelerdeki ilaçların hepsini alarak uygulamışlar ama fayda etmemiş. İlaçları görmek istedim, getirdiler. Anlaşıldı ki her üç doktor da grip teşhisi koymuş. İsimleri farklı olsa da benzer antibiyotikler vermişler. Anlayacağınız bizim Kazım ağa bir yerine üç doz ilaçla bu hale düşmüştü.
Yakınlarına durumu izah ederek derhal ilaç kullanımını kesmelerini istedim ve yanımda bulunan kombine vitamin haplarından vererek “benzer hastalıklarda askerleri bunlarla tedavi ettiğimizi” söyledim.
Kazım ağa iki gün sonra gayet dinç bir şekilde karakola gelerek, kendisini ölümden kurtardığımız için şükranlarını ifade etmiş ve yanında getirdiği kaz tuzlamalarıyla askerlere minnet ziyafeti çekmişti.
Tıp dilinde influenza ya da ebe olarak bilinen grip bulaşıcı bir hastalık. Sağlıklı insanlarda ortalama bir haftada geçmesine rağmen; vücut direncini düşüren şeker, kalp, akciğer ve benzeri kronik hastalığı olan kişilerle yaşlılarda zatürree, beyin iltihabı, kalp kası iltihabı gibi ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara da yol açabiliyor. Bunlara "yüksek risk grubundaki kişiler" denmekte.
Grip orthomyxovırıdae familyasına mensup örtülü bir RNA virüsü. Virüsteki nükleik asit sekiz adet negatif anlamlı RNA’dan oluşuyor. RNA’nın kopyalanmasında hata oranı yüksek olduğu için, virüs genomu sürekli değişim halinde. Ayrıca, aynı hücreyi birden fazla virüsün enfekte etmesi durumunda viral RNA parçaları birbirleriyle karışıp yeni genetik bileşenler oluşturabiliyorlar. Bu sebeple vücudun bir grip türüne karşı kazandığı bağışıklık ertesi yıl ortaya çıkan yeni bir salgına karşı genelde etkisiz olmakta.
Grip, virüs enfeksiyonu olduğu için antibiyotikler tedaviye yaramaz. Çünkü antibiyotikler yalnızca bakterilere etki eder. Yaklaşık bir hafta içinde hastalık kendiliğinden iyileşecektir; ancak önlem almak ve istirahat gereklidir. Halkımız bu durumu “grib ve nezleyi ilaçla bir haftada, ilaç kullanmazsan yedi günde atlatırsın” diyerek sarakaya almakta. Bol sıvı tüketilmesi de salgıların rahatça dışarı atılmasını sağladığından iyileşmeyi hızlandırmakta…
Virüs, öksürük ve hapşırma ile yayılan damlacıklarla, ayrıca öpüşme ve tokalaşma gibi temaslar yoluyla da bulaşır. Bu nedenle hasta kişilere temas etmekten ve onlarla ortak eşya kullanmaktan sakınılmalı, hasta olan kişi de çevresindekilere hastalığı bulaştırmamak için eşyalarını ayırmalı, çok zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmamalı.
Önlem almak elbette yararlı ama yine de bir salgından korunmak neredeyse imkansızdır. Her viral hastalıkta niteliğine göre az veya çok ölme ihtimali de vardır. Bu yüzden gribi olabildiğince çabuk atlatmaya bakmalıyız.
Her ne kadar binlerce çeşit grip virüsü olduğu için ömür boyu kalıcı bağışıklık kazanılamaz denilse de, üzerimde denediğim bir tedavi yöntemi bu yargıyı yıkacak gibi görünüyor…
Üç yıl önce gazetelerde bir haber okumuştum. İngiliz Kraliyet Tıp Akademisi’nde bir grup araştırmacı sirkeyle bal karışımını on beş yıl incelemişler. İnsanlara sayısız şifa özelliğini keşfetmişler. Özellikle üst solunum yolu hastalıklarında piyasadaki bütün antibiyotiklerden daha tesirli ve yan etkisiz olduğunu belirtmişler. Gribal enfeksiyonlarda yarım fincan sirke içerisinde eritilen bir tatlı kaşığı balın hastalık belirtilerinin görülmesiyle günde iki defa alınmasını salık vermişler.
Kim bilir, belki de Peygamber Efendimiz’in sirke ve balın şifa özelliklerini vurgulayan hadislerinden ilham almışlardır...
Üzerinize afiyet bendeniz de sonbahar ve kış aylarında çok sık nezle ve gribe yakalanıyordum. Bu haberi okuduğum yıl ne zaman hastalık arazlarını üzerimde hissetsem yukarıdaki karışımı uyguladım. Uyguladığım sürece de gribal enfeksiyonları sanki hiç hasta değilmişim gibi ayakta atlattım.
Fakat daha da önemlisi, o yıldan sonra iki yıldır hiç grip, nezle ve soğuk algınlığı hastalıklarına yakalanmadım. Sirke ve bal karışımı üst solunum yolu hastalıklarını bir taraftan tedavi etmiş bir taraftan da vücudun bağışıklık sistemini tembihleyerek zayıflattığı virüslerle aşı görevini üstlenmişti.
Bir nefes sıhhatin kadri, kıymeti üst solunum yolu hastalıklarında daha bir ortaya çıkmakta. Muhibbi mahlasıyla edebiyatımıza dört divanla üç binin üzerinde şiir kazandıran Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisi gibi muhteşem bir şah beyitiyle günümüzü taçlandıralım :
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…"
Sağlık, esenlik, mutluluk içinde nice yıllara…
YUSUF BİLGE
DOĞAL GRİP AŞISI Yazısına Yorum Yap
"DOĞAL GRİP AŞISI" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.