- 623 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KS
Köstebek, orta boylu zayıf bir polisti. Yaşı kırkın üzerinde gösteriyordu.Çilli,ince uzun yüzüyle polisten ziyade sıradan bir ambar memurunu andırıyordu.İlk görünüşüyle içine kapanık,kendi dünyasında olan bir hali vardı. Hatta üzerindeki elbisesinin birkaç yeri yamalı olsa; karşısındakinin sadaka veresi geliyordu.
Uzun yıllar, emniyet teşkilatı içerisinde olup biten gelişmeleri, Korkusuz Selim’e sızdırıp durdu. Karşılığında da kayda değer avantasını fazlasıyla cebine koydu.Korkusuz ise onun sayesinde de illegal çalışmalarını sürdürmüş, rakiplerinin belini rahatlıkla kırmış,nerede ve nasıl davranacağının çok iyi hesabını yapmış, gelebilecek tehlikeleri önceden sezinlemişti.Bu zamana dek böyle bir ayrıcalık içersinde hissetti kendisini.
Yeni Emniyet Müdürü Turgay Bey’in gelişiyle,”köstebek” ile”olan sıkı fıkı bağlantısı kesilse de yine de gerekli bilgileri, az da olsa almaya devam etti. Şüpheye gerek yoktu.Bu yüzden kafası, dingindi.
Otelin lokanta kısmına geçtiler. Gözden ırak, duvar dibindeki boş bir masaya oturdular. Yanlarına gelen garsona iki sade kahve siparişi söylediler.
Korkusuz, karşısındaki kişinin yüz mimiklerinden dünyasını okumaya çalışıyordu.Bu sefer ki bakışları ve tavırlarını hiç beğenmedi.Gizli ürkekliğini sezinler gibiydi. Kendi frekans dalgalarının algılamasına gelen sinyaller, ona farklı bir koku gönderdiler. Bu koku, hiç de hoşuna gitmedi, gizemli bir tehlike vardı sanki.
İlk söze başlayan “köstebek” oldu.
Kendinden umulmayacak kadar sert bakışlarını, Korkusuzun üzerine dikti; olup bitenlerden hesap soracak gibi bir ruh hali içerisindeydi.
Zayıf ve çelimsiz fiziğine ters düşen; tok ve kalın bir ses tonuyla aheste aheste konuşmaya başladı. Arada bir tik haline gelmiş; iki gözünü de alel acele kırpıp duruyordu.
- Selim kardeş, buraya gelmem oldukça zor oldu. Falso vermekten korktum! Biz de kendi içimizde gizlice takip ediliyoruz. Şu Allah’ın belası, yeni emniyet müdürü Turgay Bey’in gelmesiyle her şey alt üst oldu. Adam, dışarıda yer altı dünyasına el attığı gibi içerde de teşkilatın temizliğine soyundu adeta…
İki polisi, rüşvet almaktan açığa aldı. Bir polisi karakola düşen fahişe ile birlikte olmaktan görevden ihraç etti. Bir polisi, emirlere itaatsizlikten doğuya sürdü,başka birini de belli olmayan bir nedenden dolayı da geri hizmete çekti.Velhasıl çelik yumruğunu ortaya koydu; “ben buyum”, dercesine. Bu yüzden takdir edersiniz ki benim de hareket alanım oldukça daralmış durumda. Her ne kadar işlerimizi yürütmeye çalışsak da;her an,kendi içimizden gammazlanacağız korkusu taşımaktayız.
- Evet çok haklısınız, Feridun bey! Temkinli olmakta fayda var. Boşta bulunup “köstebek bey” diyecekti, son anda toparladı kendisini. Feridun Bey’le rahatlamış oldu. İsmini öyle biliyordu. Belki de değişik bir isimdi ama tanışırlarken aklında kalan “Feridun” du...
Asıl konuya gelmek istiyorlardı. Tilki Kerim’in adamlarıyla birlikte yok edilmesine…
Her ikisi de bu konuda oldukça temkinliydi. Korkusuz, “köstebeğe” güven duysa da önsezileri, dikkatli olmasından yanaydı.
“Bu alemde sırrını koynunda yatırdığın kadına bile açıklamayacaksın; yoksa çıra gibi yanarsın…” düşünceleri, belleğinde gitti geldi. Karşısındaki “köstebeğin”zaafını biliyordu; fazla beklemeden,ceketinin iç cebinden, üzerinde; hamiline yazılı çekinin ödenecek tutarı kısmına rakamla yüklü bir meblağı yazdı,altına da yazıyla devam etti.Rakamların her iki tarafına paralel iki çizik atarak yazdığı rakamı garanti altına aldı.
Köstebek,çeki alıp,gömleğin yaka cebine sessizce koydu.Şimdi rahatlamıştı.Emeğinin karşılığını almanın iç huzuru ile dilinin ucundakini geveledi:
- Şu Tilki Kerim meselesine gelecektim.Siz de biliyorsunuz;yer altı dünyasında kanlı bir hesaplaşma oldu;kan gövdeyi götürdü.Üstelik ağır silahlarla saldırı yapıldı.Balistik tetkikler sonucunda roket atar ağır silahın,askeriyeden temin edildiği ortaya çıkmış ne yazık ki…
Selim,renk vermemeye çalışıyor,sadece dinliyordu. Bu konuşmalar, belki de kendisine çaktırmadan yapılan sorgulamaydı. Gerçi kendisine soru sorulmuyordu ama ağzından çıkacak yanlış bir kelime çok şeylere mal olabilirdi.Karşısındaki her ne kadar “köstebek” olsa da; hamurunda polis mayası vardı.Kuyruklu yıldız gibi kayıp gidebilirdi,başka taraflara.Tedbirli olmak zorundaydı.
Köstebek, konuşmasına aheste aheste devam etti.
- Doğrusunu söylemek gerekirse teşkilatımız birinci derecede Tilki Kerim’in katil ya da katillerinin sen olduğu üzerinde durmakta. Bu yüzden nasıl ki diğer “babalar” üzerine baskınlar yapıldıysa sıra sana da gelecek pek yakında…
Korkusuz’un ağzından sadece tek bir harf çıktı:
- E?!..
Bu harf, “aldığın çekin karşılığını ödemeyecek misin?” dercesine bir sorgulamaydı?
Köstebek, tilki kurnazlığıyla karşısındaki mafya babasını fazla bekletmek istemedi. Korkusuzun yüzünde beliren boncuk boncuk terleri silmesi, pek hayra alamet değildi. İlk kez böyle sıkıntılı ve sabırsız görüyordu, onu.
Ceketinin sağ iç cebinden kırmızı bir pasaport çıkartıp Selim’ e uzattı.
- Selim bey, şu andan itibaren sizin adınız; Tekin Ceviz oldu.Yarın akşam saat 22.45 de Atatürk Havayollarından Almanya’nın Hannover şehrine uçacaksınız. Bir ay ortalıkta gözükmemeniz gerekiyor, sizin güvenceniz açısından.
Selim, pasaportun sayfalarını,işaret parmağının ucuyla karıştırdı. Birinci sayfadaki resmine baktı;soğuk damga, yanar döner gibi parlayıp gözüne yansıdı, altındaki isme gözleri takıldı. Tekin Ceviz. Bundan sonra Selim Tanrıkulu yerine Tekin Ceviz olmuştu. “Tekin Ceviz “ diye mırıldandı.
- Almanya’ya uçuş biletim nerede?
- Onu internetten rezervasyon yaptırdım. Pegausus hava yolları ile uçacaksınız.O saatte hava limanında olmanız kafi.
Kırmızı pasaportunu temkinli bir şekilde cebine koyarken karşısındaki köstebeğin ne kadar güvenli olup olamayacağının hesabını yapmaya başladı. İçindeki kuşkuyu bir türlü bertaraf edemiyordu. Acaba kendisine sunulan Kırmızı pasaport, Almanya’ya uçuracak mıydı?Bir ay sonrasında Türkiye’ye döndüğünde her şeyin süt liman olacağının garantisi var mıydı,doğrusu bilemiyordu. Köşeye de sıkışmıştı,hareket alanı yok denecek kadar daralmıştı… Köstebeğe inanmaktan başka çaresi kalmamıştı.
Kahvenin ardından birer duble viski içtiler. Viski,her ikisinin de kanını hızlandırdı.Peşinde birer kadeh daha yuvarladılar.
Köstebek, aradığı fırsatı yakalamaya çalışıyordu.Birden,Korkusuz’un tepkisini ölçmek istedi.
- Öbürleri, yani; Çakal Seyfi’in Abdülcabbar’ı,Topal Hasan’ın Artist Davut ‘u gibi, Tilki Kerim de bir süre sonra faili meçhuller dosyasına girip kim vurduya gidecek…
Selim’in gözlerine dikkat etti.Kendisine puslu puslu manasızca bakıyordu.İşte katilin en zayıf anıydı…Bu anı yakaladıktan sonra gerisi kolaydı. Hamleyi yapmalıydı.
- Katil ve katiller belirlenmiş. Duydun mu?
- Kim? Ben miyim?
Bu son cümlenin tepkisi yetip de artmıştı, köstebeğe… “Tabi ki sensin,” diye içinden geçirdi.
“Köstebek”, otelden ayrılır ayrılmaz, üzerindeki ses kayıt edici cihazının düğmesini kapattı.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
İnternasyonel (doğrusu nasıl yazılıyorsa artık) olduk elhamdülillah. Almanyayı gördün. Yazmakta zorlanmayacağından eminim. Hannover sizin çocukların yaşadığı yer değil mi? Bir zahmet Selim'e yardımcı olurlar artık:)
Beğeniyle takip ediyorum öykünü. Biraz da kıskançlık var ama idare et.
Sevgilerimle.
ayhansarıkaya
Süprüzlerle dolu.
Selamlar.
Eyvah ki eyvah. Bence o uçağa binmmeli.Bir atasözü vardır, düşenin dostu olmaz diye. Çok doğrudur da. Para kaynağı kesildi. Köstbek anında sattı zaten. Kayıt cihazından belli. Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir yere gitnmeli bence. Yine güzel bir anlatımdı. Tebrikler :)
Selim bey, şu andan itibaren sizin adınız; Tekin Ceviz oldu.Yarın akşam saat 22.45 de Atatürk Havayollarından Almanya’nın Hannover şehrine uçacaksınız. Bir ay ortalıkta gözükmemeniz gerekiyor, sizin güvenceniz açısından.
Ayhan Bey, roman Türkiye sınırları dışına çıktı. Hadi hayırlısı, bakalım bizim Tekin Almanya da neler yapacak. Meraktayım.
Güzel gidiyor kutluyorum. sevgi ve saygımla...