- 677 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çırılçıplak Gel Gecelerime
Aşina bir şiirim sana, kanayan yerlerimde sen varsın
Dilerim ki, gözlerin çiviliyken ruhuma, zaman aksın
Kaç bahar varsa ömrümde, sensiz olacaksa uğramasın
Çırılçıplak gel gecelerime, o an isterse, kıyamet kopsun
Sular çarpınca yüzüne göz kapaklarını aralarsın düşünüşlerin. Soruları raflara dizer, yüreğinin bağlarından koruk üzümler toplamaya çıkarsın. Her sabah taze umutların güneşiyle ışır yeryüzü, her gün devrilimiyle hüzün istila eder anlayacağın yüzü. Sevdanın ayrık otlarıyla yeşillenen bahçelerde mevsimlerin ruleti hep fesat yüreklerde estirir güzü.
Sen ruhumun çıplak yelesi, sen şansımın kupa valesi. Gözlerinin uzak ormanlarında aradıkça seni diner mi söyle, bu yüreğimin fırtınalı gecesi? Kanaması artınca yüreğin, yeniden büyümek için dudak arar, sevdanın korku filmlerine kapıldıkça. Öper öfkenin sağrısından kızılcık düşler tarlasında.
Doğrusunu yürekte beslediğimiz göz yanılgılarıyla mutluluk sularından çocukça geçeriz biz, ruhumuzun özlemleriyle. Gecikmiş trenleri beklerken yaşam istasyonlarında avuçlarımızdaki umut biletlerine gözyaşlarımızı düşürürüz. Oysa, kementler sıkarken bedenimizi, biz yine de şarkılar söylemekten vaz geçmeyiz, hayata dair şiirlerle tamlanarak.
Biliriz ki, bizler çiçek tozlarına sevdalı yaşarız dört mevsimi. Sisli alnımızın eteklerinde lacivert bir gök düşleriz. Gönül çuvalımızda çıplak düşler taşırken, rüyalarımızda cennet lokmaları yutarız. Islak düşler tarlasıdır oysa bu gök kubbe, her hayalde üşür, her gerçekte ağlamaları bölüşürüz. Cebimizdeki renkli taşlarla en çok çocukluğumuzu özler, çürük elma bahçelerinde gazel ısınmalarıyla gülüşürüz.
Delip çıkınca kayalarımdan bahar çiçeklerim, sözümü sakınmam, önce gökyüzünü anlatırım. Takındığım kendi sessizliğimdir aslında, küçücük bir su akıntısının başında mutlu ıslık olurum. Sıyrılırım o an yalnızlığımdan, köprüler geçerim, hazanlar karışır sürgünlere ve en güzel gülleri senin için derlerim.
Alışkanlığının sürgün denizlerinde mavi heveslerimsin sen. Kirpiğinin evrenlerinden ırmaklara dökülerek seni buldum ben. Alnıma dayanan namlular biriktikçe yüreğimin kanayan yerlerinde seni sarıyorum. Kirli gecelerin tuzaklarında kanıyorum, lime lime ödeyip diyetini dudağında öpüş oluyorum. Gün içiyorum dallardan, mevsimlerin eteklerine tutunarak seni arıyorum.
Gözümün fendini diktim geceye fer oldu ruhumun korneası. Sesini ve kahkahanı ararken ben, boş gözlerle sendeledim, yorgunluğumu dizlerine serdim. Göz göz oldum dudaklarında hasretimi emzirdin. Susuyordu gece inadına, suskunluğun şiirlerini yalnız sana besteledim. Işıkları topladım sonra kocamış şehirden, seven yüreğinin saraylarına en güzel gülleri dikerek senin için ölümsüz bir sultanlık yarattım.
Saatlerin sevgi turuyla bu gece ruhunun en güzel giysilerini geçirerek üzerine, iki sevgili, iki yürekçe palmiyelerden örtündüğün bir şalla ormanlardan geçip aşkın ülkelerine yürüyeceğiz korkusuz. Bu gece bileceğiz ki, hiç bitmeyecek gül yüreklim gün ışısa da. Mavi denizlere varana dek sevişecek, yeşil yüreğinin dalgalarıyla okyanuslar aşacağız ikimiz. Ellerin ellerimde olacak ve bu günün anısını asla terk etmeyeceğiz.
Alevinle çöz düğmelerimi. Aynalar tutayım çırılçıplak güzelliğine gülüm. Hazan çekilsin düşlerimden, iniltili coşkularında nefesin olayım. Afrodit güzelliğinin tüm dolgun surlarını avuçlayayım. Silip süpürelim zamanın en suskun dürtülerini, üzerinde yaşlanayım, kaşık kaşık sularla ölümsüzlüğün iksirlerini yutayım.
Seni düşürdüğüm şiirlerinin fışkın dallarına bahar çiçekleri astım, aşkı yaşa diye. En gizli yerimin örsünde kalbimi ezdim, yüce sevgimi sez diye. Gözyaşlarının zemherilerini dolaştım yar, sevgimin saraylarını gez diye. Sultanlar verdim emrine ben, tanrıça güzelliğinle sazıma söz ol diye. Gönlümü yatırdım ruhuna, gecelerime çırılçıplak, ama utançsız gel diye.
Selahattin Yetgin