- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bıçak Sırtı
Karşı taraftan buraya, ayaklarımın ucuna kadar gergin duran bir halat. Varmam gereken yer orası. Sisli bir havadan dolayı halatın öte ucunu görmekte zorlanıyorum. Dikkatlice ilk adımımı atıyorum halatın üzerinde. Beni taşıyabilecek mi yoksa daha ilk adımımda uçurumdan aşağıya düşüp kayalara mı yapışacağım? Göz ucuyla aşağıyı görmeye çalışıyorum. Ne kadar ki bu yükseklik? İkilemde kalıyorum. Bir adım daha atsam mı? Arkamdan esen sert bir rüzgâr beni incecik halatın üzerine savuruyor. Başladığım noktadan epeyce uzaktayım. Geri dönmem mümkün değil. Anlıyorum ki bu yolu yürüyerek asla bitiremeyeceğim. Birazdan aşağıya düşüp kayaların üzerine yapışacağım bir daha uyanmamak üzere.
Ama ince halat bir milim bile oynamıyor yerinden. Sağlam ve gergin gibi duruyor. Rüzgâr durmuştu. Sanki bütün evren nefesini tutmuş beni izliyor hissine kapıldım. Ben de öyle yaptım. Nefesimi tutup gözlerimi kapadım. Milyonlarca ışık yılı geçmiş gibi oldu gözlerimin kapalı olduğu anda. Yavaşça adımımı atıyorum. Hiçbir şeyin sallanmaması iyiye işaret. Ayaklarımın altındaki ince halat sağlammış demek ki ve esen rüzgârdan etkilenmiyor. Hareket eden sadece yerinden fırlayacakmış gibi göğsümün çeperine balyoz darbeleri indiren kalbim. Sesi nerelerden duyuluyor acaba? Her yerden, diye düşüncelerimde yanıt veriyorum kendi soruma.
Nefesini tutmuş kendimi bile duymazken nihayet başka bir ses duyuyorum. Küçücük güzel sesli bir kuş uçarak ince halatın yanından geçiyor. Konmakla konmamak arasında gidip geliyor. Yakınlaştıkça ince halata kanatları değdikçe bir titreşim yaratıyor ve bu da beni ürkütüyor.
Bir adım daha atıyorum. Artık başladığım yerden de çok uzağım. Belki tam da ortasındayım yolun. Ama değil. Bakıyorum ileriye. Halatın ucu hâlâ sisler içinde görünmüyor. Çok uzak olmalı. Başım dönüyor. Bütün evren dönmekte. İstem dışı kollarımı uzatıyorum ileriye doğru. Birileri tutmalı beni. Birilerinin tutup kurtaracağına inanmak istiyorum.
Adım adım ilerliyorum. Gözümün önünde sadece sisler içinde yavaş yavaş belirmekte olan varış noktam. Evrenin geri kalanını algılamıyor ne hislerim ne de gözlerim. Yapayalnızım ince halatın üzerinde. Varmam gereken yer çok uzak gibi görünüyor. Tek başıma bunu başaramayacağımı düşünüyorum.
Tam da bunları düşünürken, kapkara bulutlarla kaplı gökyüzünde küçücük bir aralık beliriyor. O aralıktan sızan güneş ışığı aşağıdaki kayalara vurduktan sonra yüzümü yalayarak geçiyor. Sonra yine kara bulutlar kapatıyor o aralığı. Yine yalnız başıma kalıyorum ince halatın üzerinde.
Birden esen sert bir rüzgâr halatı sarsmaya başlıyor. Bir salıncak gibi sallanıyor. Dengemi korumaya çalışıyorum ama çok fazla dayanabileceğimi sanmıyorum. Korku, ve cesaret bir arada adımlarımı hızlandırıyorum ileriye doğru. Rüzgâr durmadan hızlanıyor ve halat koptu kopacak gibi. Belli ki düşeceğim. Bağırmak istiyorum ama korkudan kurumuş, düğümlenmiş boğazımdan bir tek ses bile çıkmıyor. Donup kaldığım anda, rüzgâr hızını kesiyor. Halat yeniden sakin halini alıyor. Titreyen bacaklarımla yeniden ayakta kalmaya çalışıyorum. Dakikalarca olduğum yerde kaldım. Bir adımcık bile atmaya cesaretim yoktu.
Sonra dondurucu bir rüzgâr esmeye başladı. Kar soğuğu gibi. Islık çalıyordu soğuk rüzgâr. Halat kıpırdamadan sağlam duruyordu. İleriye doğru birkaç adım daha attım. Yolun sonu görünüyordu ama yine de yakın sayılmazdı. Garip bir huzur kapladı içimi, hani sanki nasılsa sona geldim artık, yapabilecek hiçbir şeyim kalmadı, der gibi. Ama işte kurtulmak, başarmak, yeniden başlamak isteği ağır basıyor ve ben adım adım ilerliyorum. Üşümeye başladım. Donuyorum. Soğuktan titrerken ayaklarımın altındaki halat da titremeye başlıyor.
Sadece birkaç metre yolum kalıyor önümde. Ulaşabileceğim kadar yakın artık. Bu kadar yaklaşmış olmama inanamıyorum. Gerçekten ne kadar yol kat ettiğimi görmek için arkama dönüp bakmak isterken dengemi kaybediyorum ama artık çok geç. Ayaklarımın altındaki ince halat bir yay gibi esnemeye başlıyor. Sanki gerilmiş de birazdan boşalacakmış gibi duruyor. Düşüyorum. Boşluktayım ve gözlerimi çoktan kapatmıştım ölüme doğru giderken.
Bir el, uzanıp tutuyor beni. Çekip alıyor düşmekte olduğum boşluktan.
Tek başıma bunu başaramazdım.
O ele borçluyum yeni yaşamımı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.