- 1260 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluğum,
hiç beklenmedik anlarda zuhur eder cocukluğumuz. Mazide bıraktık derken birden hortlayıp, pörtler, karşımıza dikiliverir. Hani bitmiştin, hani geçip gitmiştin…
Bir kalp sızısı…
Bir hafıza yarası…
Bırakmaz ki peşimizi…
Geleceğimizin önünde bir yerlerde saklanır ve ummadığımız anda karşımıza çıkıverir.
Ben ne zaman cocukluğumu hatırlasam hep o sonbahar sabahı düşer aklıma. Annemin mavi, ıslak, yorgun bakan gözleri gözlerime değer tıpkı o sonbahar sabahındaki gibi. Söylediği sözleri ise sanki bir mıh gibi aklımda tutmuşum, o gün ki gibi yankılanır kulaklarımda: „Seninle beraber kendimize ait yepyeni, tertemiz bir hayat kurmaya gidiyoruz! “ Bana mı söylemişti yoksa kendi kendine mi konuşmuştu bilinmez… Ama çocukluk işte, ben ne olduğunu anlayamamış sevinmiştim çünkü „yeni“ demişti; yeni oyuncaklar gibi… „Temiz“ demişti; temiz giysiler gibi… „Kuracağız“ demişti; legolardan ev yapmak gibi… Sevinmemem için hiç bir sebep yoktu…
Sadece „Hayat“ kelimesini anlayamamıştım…
„Sahi Anne, neydi hayat…?“
Bu gidişin nedenini bana, ben büyüdüğümde anlatacağına dair söz veren Annemle yeni hayat denilen yolculuğa biz işte böyle başlamıştık…
O günden sonra bana bir daha hiç ıslak ıslak bakmayan Annem benim hayatım oldu. Biraz deli, biraz uçuk kaçık bir Anneydi benimkisi. Sabahtan akşama kadar calışan, sağa-sola koşturan, sabahları giydiği topuklu ayakkabılarına bir ton laf eden, yemeklerin tuzunu bir türlü tutturamayan, benimle oyunlar oynayan, oyunu kaybettiğinde suratını asan, okuduğu kitapları, yazarların hayatını bana masalmış gibi anlatan, bir dediğimi iki etmeyen, canını yakanlarda dahil olmak üzere insanları bana sevdiren, hayatını bana adayan bir Anneydi benimkisi…
Hayat beni sevdi besbelli…
Peki hayat ya sen?
Sen benim Annemi niçin sevmemiştin ki..?
KAYIP YALDIZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.