Kerpiç evler...
Düşünüyorum da, evlilikler zamanla alışkanlığa dönüşüyor galiba. Her göz bir başka tende yaşıyor gibi bakınıyor hayata ve bir başkasında yaşamak istercesine tutunuyor yaşama. Dış dünyayı içimize haps etmiş gibiyiz, yabancıyız kendi gerçeklerimize. Sözcüklerin kandırdığı şaşkınlık var yüzlerimizde ve biliyorum ki hepimiz içimizde varlığını duyduğumuz sese kulak veriyoruz.
Sığırcık kuşu görmeyen çocuklar gibi şaşkın şaşkın karanlığa saplanmış kerpiç evlerin oluşturduğu köylere bakındığımda, kalbimde sürekli tanımadığım ve bana uzak olan köy çocuklarının bakışını fark ediyorum. Kendi halinde, küçük, güçsüz kuşlar gibi hayat hakkında hiç bir şey bilmiyorlar. Yaşamları boyunca gördükleri sadece köyün kırsal yamaçları, şehir denen metaforun nasıl bir hayatla süslendiğini bile hayal edemeyecek kadar asiler.
Gözlerinde kuşku ve şüphe yerleşmiş, kendi benliklerine yakın gibi duran anne ve babalarına bile uzak yaşıyorlar. Kitab sayfası açılmayan evler onlar, masalların okunmadığı kerpiç evler.
Bende o evlerde büyüdüm...
Biliyorum o evlerin hiç birinde, başka bir elin özenerek yaptığı rengarenk mutfak dolabları yok, bir kaç tahta parçasının duvara tutturulduğu basit bir raf ile tabak çanakların gelişi güzel dizildiği evler onlar.
O evlerin hiç birinde, Şolohov’u, Kazancakis’i, Malraux’u, Steinbeck’i ve Zola’yı göremezsiniz, göreceğiniz tek bir şey vardır, o da toprak sıvalı duvara kalın bir çivi ile tutturulmuş siyah beyaz bir fotoğrafın size baktığıdır. Anne kendi elleriyle diktiği basma pazen bir kumaş entari giyinmiştir ve ayaklarını kapattığı yırtık çorablarıyla orada öylece garip ve anlaşılmayan bir bakışla bakar ve baba esmer uzun boyuyla, siyah şalvarıyla, geniş yakalı rengi solmuş gömleğiyle, el örmesi ve plastik bir kovada çitilenmekten küçülmüş garip kazağıyla, kendinden emin bir bakışla ordadır, tam karşınızda ve size bakıyordur.
Dünya yazarlarının kerpiç evlerde olması gerekli midir, hayır tabi ki, benim anlatmak istediğim sadeliğin ve ürkekliğin çocukların yaşamına verdiği garip evliliklerdir. Tanımadığı bir yatakta uyanmaları, yıllar sonra pişmanlık duydukları bir evliliğin garip mutsuzluğunda bir ömür yaşamaları.
Bence merak etmelisiniz, kerpiç evlerde büyüyen çocuklarının yaşama nasıl baktığını. Ve kerpiç evlerde büyüyen çocukların yapmış oldukları evliliklerin zamanla nasıl alışkanlığa dönüştüğünü.
...
..
.
YORUMLAR
O Kerpiç evlerde büyüyenlerden biri de benim. Ne hissettiğinizi gayet iyi anlıyorum. Şehirli çocukları sen nasıl merak ediyorsan, belki ben de öyle merak ediyordum. Belki daha farklı merak ediyordum. Ortak noktamız, kerpiç ev. Şimdiki çocuklar mı şanslı, yoksa biz mi şanslıydık dersen; biz şanslıydık derim ben.
Beni maziye götüren bir yazıydı teşekkür ederim. Sevgi ve saygıyla...
Bence merak etmelisiniz, kerpiç evlerde büyüyen çocuklarının yaşama nasıl baktığını. Ve kerpiç evlerde büyüyen çocukların yapmış oldukları evliliklerin zamanla nasıl alışkanlığa dönüştüğünü.
**************************************************************************************************************************************************************
Üstadım kerpiç evlerde büyümeyenler ,bilmezler pazeni, duvardaki bize bakan resmin delici bakışlarını ,alışkanlığa dönüşen evliliğin, zamansız zamanlarda yaşattıklarını ...o evlerde asla olmuyacaktır ,Steinbeck ve Zola ...o evlerde gri akşamlarda asla dönmeyecek babanın yolları ,yahut matem karasında ,sokak kapı eşiğinde işten dönmesini beklenen anaların ,romanı yazılacaktır ...kerpiç evlerde...ve her kerpiç evin havarı ve elemini, eşikte bekleyen çocuklar, büyüyüp evlendiklerinde alışkanlıklara dönüşen evliliklerinde anlayacakdır , alışkanlıgın alışılmazlığını ...
kendini çok güzel okutan bir yazıydı, yazan kaleme, yazdıran yüreğe saygı ve sevgiyle...
yasemin.