- 655 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GARİP VE KADIN
GARİP ve KADIN
Yaşadığımız âleme şöyle bir bakalım. Bu âlemin neşeleri vardır, güzellikleri vardır. Onlar insana şevk verir, neşe verir, besin kaynaklarıdır ve dünyanın rengârenk gülen gözleri ve yüzleridir. Bunlar ağaçlardır, çiçeklerdir, kuşlardır. Onlar sevinç ve hayat kaynaklarıdır, güzellik abideleridir. Ama içlerinde zehirli olanları etrafına ziyan verenleri de vardır ve âlemin bütün nesneleri de böyledir.
Güzelliğin, saflığın ve zarafetin birde simgeleri vardır. Bunlar hayâ perdesi ile simgeleşmiş gizemli kızlardır, kadınlardır. Kadın ve erkek bir bütünün iki parçası gibidir. Biyolojide insan anatomisini teşkil eden 46 kromozomdan 23 adedi erkekte 23 adedi kadında bulunmaktadır, ancak bir araya geldiğinde bir insan yapısı teşekkül etmeye başlar. Öyleyse ikisi de bir bütünü tamamlayan birer yarımdır. Şayet Cenabı Hak, Âdem a.s. için Havva anamızı yaratmasaydı bugünkü insanlar, toplumlar olmazdı ve bu koskoca dünyada Âdem a.s. yapayalnız ne yapardı. Şayet kadınlar olmasaydı evlilik bağları olmazdı bize bahar sevinci veren mutluluk saçan çocuklarımız da olmazdı, dünyayı bilenler olmazdı. Eşi ve çocukları için çalışan fedakârlık yapan aile reisleri olmazdı.
Kız çocuklarımız vardır, evimizin şen gülleridir. Onlar munis, sadık, merhametli ve fedakâr olarak yaratılmışlardır. Evleninceye kadar annenin arkadaşı, ev işlerinin ortağı, babanın sadık dostudur. Erkek çocuklarımızda sevinç ve iftihar kaynaklarımızdır, ama onlar biraz havai ve uçarı biraz da başları yukarıdadır. En çok kendileri bilir, kendilerini akıl küpü zannederler, arkadaşları ön plandadır lakin yanıldıklarını çok geç anlarlar. Tek başına hayata atılacaklarından onları okutmak zor, iş bulmak zor, dolayısı ile yaşadığın sürece onları düşünmek ve ağırlıklarını çekmek zorundasın. Genelde kız çocukları kadar sadık değillerdir. Çünkü onlar kızlar gibi ne birinin himayesine girerler nede kadınlar gibi babasının veya eşinin maaşını alırlar, isyanlarını frenlemeye çalışırlar. Büyüdükçe omuzlarına hayatın ağırlığı biner, idareci sınıfına geçmenin sıkıntılarını darbelerini yaşar, sıkıntıları hiç bitmez.
Kadınlar ailenin çok ağır işçilerdir. Zira Evinin ve çocuklarının ağır yüklerini taşır, ahlaki unsurları aşılar. Çocuk doğurmak, onların iyi bir şekilde yetiştirmek, hizmetlerini en iyi şekilde yapmak gibi ıstıraplı ve sorumlu yükümlülükler yaradılış olarak onların omuzlarına yüklenmiştir. Bir baba sabah evden çıkar akşam evine döner ama bir ana kadar çocuklarıyla baş başa kalamaz. Bazen çocuklarının yaptığı hataları babanın darp edeceğinden korkarak gizlerler. Gelecek her sıkıntıya göğüs gererler. Kısaca evinin koruyucu kanatları gibidirler. Öylesine çok sevgi ve merhamet duyguları verilmiştir ki, yemezler yedirirler, çocukları için her an bir çırpınış vardır. Çocuklarının saadetleri için severek ölümü dahi göze alırlar. En çok onlar ağlar en çok onlar yanarlar çoğu kez onları ağlarken görürsünüz. En fazla göğüs geren, seven ve ağlayan onlardır. Birde köyde yaşayan fedakâr ve yılmaz kadınlar vardır. Boşuna dememişler ‘’yuvayı dişi kuş yapar.’’ Her işin başında ana vardır. Ana vatan, ana yol, anayasa, ana okul diye. Ne yazık ki her şekilde en ağır darbeyi de onlar yer. Bazen yolda giderken duyduğum sözler çok ağırıma gidiyor, çoğu genç kendi aralarında konuşurlarken mutat bir şekilde söverek kızgınlıklarını dile getiriyorlar.
Ah şu kadınlar var ya ömürleri gariplik ve çilelerle dolu. Bir kızın evliliği yılbaşı çıkan ikramiye gibidir. Düşünün bir kere, yeni evlenen bir kız kendi ailesinden, bir ana baba terbiyesi vardır, aile yapısı vardır. Evlenip gittiğinde hiç tanımadığı yabancı bir çevreye gelmiştir, hatta öyle ki en yakın bildiği kocası dahi yabancıdır, o eve acemidir, huylarını, bilmez korkuları vardır, uymak zorunda kaldığı şartları vardır. Büyüklerimizin bir sözü vardır,‘’Kızlar bilmediklerinden, erkekler ihtiyaçları olduğundan evlenirler, keza düşerse
yerine düşmezse yerin dibine’’ diye sözleri vardır. Birde, birlik gitmişlerse, o ailede uyumlu ve sevecen bir aile değillerse eve gelmiş bir köle gözüyle bakılır ve her yaptığı işe muhalefet edilip gözetleniyorsa tek desteği ve tesellisi olan eşi de her şeye maydanoz oluyorsa vay geldi o garibimin başına, çek çekebilirsen.
Her zaman söylerim, büyüklerin biraz gözü kör biraz kulağı sağır ve idareci olursa ardından bütün güzellikleri de getirecektir. Yanlışı olanlar da zamanla kendini düzeltecektir. Birde tek başına yuva kurup da kocası vefasız olanlar vardır. Hayat arkadaşlarını eve gelmiş ve kendine tahsis edilmiş bir köle gözüyle görenler de vardır. Onların zalimliğine edepsizliğine katlanacaksın bazen sopa yemekte var, hizmet ettiğin fedakârlık yaptığın evinden kovulmakta var. Hele köy kadınlarının çilesini hiç tükenmek bilmiyor, anlatmak istemiyorum. Boşuna mı analar, o gönül dostları gelin giderken en fazla gözyaşları dökerler, çünkü hem dalı kanadı kopmuştur, hem de iyi diye bilip verdiği kişinin akıbetini bilmediğindendir. Belki o ananında başından gecen acı anıları da vardır. İnsana en acı veren de bir evlilik kabiliyeti olmayan ya da ev geçindirecek kadar bir geliri olmadığı halde çocukları sıraladıktan sonra onları yüz üstü bırakan kocalarıda her gün işitiyoruz. Bu garip kadın kime gidecek çocuklarıyla kime sığınacak. Böyle kişilerin ağır yargı önüne çıkarılması gerekmez mi. Şebekelere düşen ağlara takılan maşa olan biçare, dövülerek itilen, zavallı kızlar kadınlar da var. Bu gün ahlaki unsurlarda çöküntüler varsa, sebebi sahip çıkamayan babalardır, eşlerdir, büyüklerdir.
Bütün bunları söylerken dünyayı karartmayalım. Müştereken hayata adım atan birbirlerine güzellikler sunan sıkıntıları beraberce göğüsleyen birbirlerine baktıkça keyif alan vara yoğa katlanan dünya tatlısı insanlar da var. Bunun yanı sıra güzellikler sunan bitkiler olduğu kadar zehirli bitkilerde var. Ona ne kadar kıymet verseniz, ne kadar güzel yaşantılar da sunsanız içindeki zehri asla atamazsınız. Güzellikleri ve rahatlığı gördükçe şımaran geri tepen, erkeği üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan, hayatı toz pembe gören, kıymet bilmeyen mutluluğu dışarıda arayan nankör, boşanmak için bahaneler arayan veya dilleri fazla uzamış ahlaki unsurları çiğnemiş, şirret, çirkinliklerle süslenmiş, kendini kamuflaj etmiş kadınlar, kaybolan değerler. Evleneceği kişinin her şeyinden faydalandığı bir inek ve sırtına bineceği bir eşek gibi görmek isteyen kadınlar da var.
Bu gün genel olarak düşünecek olursak, bu günkü kadınlar teknolojiler sayesinde saltanat çağlarını yaşamaktadırlar. Ne çamaşır derdi, ne çocuk bezi, ne tarla, ne birlik gitme v.s. dertleri var. Evlendiklerinde dört başı mamur, ayrı evde yaşıyorlar. Ama bu kadar rahatlıkta ardında huzursuzluk getiriyor. Çünkü daha çok sahip oldukça daha çok istiyor. Ama hangi halde olursa olsun kadın anadır kol kanattır, hamidir en çokta onları yüreği sızlar.
Sonuç olarak hangi konumda olursa olsun genel olarak erkeğe göre kadın daha zayıftır daha narindir, zariftir duygusaldır ve çok merhametlidir. O değerin muhafazası ve korunması erkeğe verilmiştir. Bir kadın için erkeği hamidir, sığınacak ve korunacak kapı gibidir. Önümüze gelen bu nimet ve kıymetin değerini bilemezsek isyanlar ve yıkımlar başlar o kapı harap olur. Hani bir yazarın söylediği gibi ‘’Kadın bir mermer gibidir, işlenmeyen mermer olmaz, onu yeter ki işlemesini bilesin.’’ Her sarraf olan da altının ayarını bilemez.
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.