- 1304 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
BEN ÖĞRETMENİM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Heyecanlı bir şekilde, kimlik numarasını ekrandaki kutucuğa yazdı ve beklemeye başladı. Sistemin yoğunluğu nedeniyle sayfa bir türlü görüntülenemiyordu. Tekrar, tekrar denedi. Beşincisinde, karşısında Adıyaman Sincik İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı bir köy İlköğretim Okulunu gördüğü anda şoka girmişti. Ağlamaya başladı. O güne kadar başka bir yerde yaşamamıştı. Ekranı kapattı. Annesini aradı. Ondan ümit bekler gibiydi. Oysa, şartları biliyordu. Her yıl mezun olan sayısını bile bilemediği öğretmen, yıllarca atama, okullarda öğretmen beklerdi. Terörün, farklı bir coğrafyanın, kültürün, yaşam koşullarının zorluğu bir anda eğitim sevdasını körlemeye çalışır gibiydi.
Uzun süren bir eğitimin ardından, diplomasını aldığında bundan sonraki zorlu yarış gözünü korkutuyordu. Tıpkı, üniversiteye girişte yaşadığı sıkıntıları, atanabilmek için de yaşayacaktı. Okul bittiğinde, kuşlar kadar özgür hissetti kendini. O artık bir öğretmen adayıydı. Kendisinden sonraki kuşağa ışık tutacak, onları eğitecekti. İki yıla yakın bir süre kurslara devam etti. Birinci yılın sonundaki sınavda atanamadığında, ertesi yıl daha azimli çalıştı. Aldığı yüksek puan, onun atanacağının işaretiydi sanki. Sınavın iptaliyle hayalleri, adalete olan inancı, inandığı değerler un ufak oldu. Tekrarlanan sınavın ardından atama beklemeye başladı. Günler geçmiyor, tercihleri yaparken tedirginlik yaşıyordu.
Şoku atlattıktan sonra görevine başlamak üzere hazırlıklara başladı. Yaklaşık on saat sürecek yolculuğa ailesi ile birlikte çıkacaktı. Arabalarına bindiklerinde, son bir kez baktı. Doğduğu ve büyüdüğü eve. Sevdiği insanlara sarılırken yine ağlıyordu… Yol boyunca ağladı. Hiç görmediği yerleri merak bile etmedi. Ağlıyordu…
Adıyaman’a geldiklerinde, yaşadığı şehrin yeşilliğini aradı gözleri. Yıllarca baktığı halde fark edemediği yeşili… Ertesi gün, atandığı köye gitmek üzere ayrıldılar. Köye geldiklerinde, doğanın hırçınlığı gözünü iyice korkuttu. Tek bir ağacın olmadığı köyde, kayaların devasa görüntüsü karşısında morali iyice bozuldu. Daha önce Karakol olarak kullanılan okulu gördüğünde, biraz rahatlamıştı. Işıltıyla bakan çocukların ona içten gülümsemeleri umut verdi. Kader arkadaşları olan diğer öğretmenler, onu teselli ediyorlardı. Mezarlığın içinden yürüyerek ulaştığı okul binası, bundan sonra onun tek tesellisiydi. Artık, o eğitim neferiydi…
Öğretmen Özden, tahtaya geçti ve anlatmaya başladı dersini…
YORUMLAR
Canım benim ben de Aynur Kardeşime katılıyorum :)) Atanmış ya, ses çıkarmadan koşa koşa gitsin bence...
Maalesef hayat çoğu kez bizim istediğimiz doğrultuda gitmiyor. Birileri dümeni kırıveriyor başka yöne. Oysa gençliğimizde ne hayal kurarız hayata dair.
Olsun Adıyaman'ada çok güzel...Zaten gitmiş, bir süre sonra o da alışacak, benim Bandırma'ya alıştığım gibi:))
Sevi seviyorum canım.Kalemine sağlık...
bakan başbakan yetiştirir öğretmen
subay,mühendis hekim yetiştirir öğretmen
o hep öğretmen kalır
terfisi yok
sadece yetiştirdiklerinin terfi edişleriyle mutlu olur
Öğretmenin terfisi öğrencisinin yüreğindeki yeri olmalı
meşakatlı çileli bir uğraş
senin sayende bütün öğretmenlerimize buradan bir kere daha selam sevgi ve saygılarımı yolluyor
o mübarek ellerinden öpüyorum..
senin yazılarının farkını zaten tartışmam bile yazılması gerektiği gibi yazıyorsun
kutlarım Nermin kardeşim..
sevgiler saygıalr