Ölüm Kokusu
Suskun geceler yaşanmıştı sensizlikle beraber,
Ne iyi geceler demek için atılıcak bir mesaj , nede nerdesin diyecek bir hal ve kişi kalmıştı çizgilerin ardında.
Çizgilerin ötesindemiydik gerisinde mi ? Bir türlü bulamamıştık kendimizi.
Dairelerin ortasında çıkış kapısı ararken farklı kapılardan çıkmayı seçtık yaşam uğruna…
Mutluluk ve huzur adına.
Tam bir sene geçti aradan. Uzun aylar , uzun günler, uzun saatler.
Çıktığım kapıyı kapatalı okadar zaman olmuştu ki artık sadece pencerelerden bakar olmuştum dünyaya.
Ya sen hangi pencerelere gönlünü açtın , hangi kapılardan geçtin.
Bihaber yaşar olduk verdiğimiz sözleri bozarcasına
En uç zamanda , en puslu rüyada ve en yoğun uykuda siliniyor içimden birşeyler,
Terleyen bedenim, kalbimden parçalanmış hüzün kanları akıtırken etrafa.
İçimi acıdan bu duygu da neyin nesı,
Öğrendim hayatın en acısını demek kolay , meger yaşamak en zoruymuş anların.
Ardından bir gece vakti kanatların çarpı verdi penceremin duvarlarına .
Saat 3.52 okuyorum okuyorum, algılayamıyorum,
Hiç yaşanmamış olan ölüm kokusu tütüyormuş hastane odalarında,
Odalara sığmayan bedenin mücadele ederken sadece bip sesiyle duymuştum çığlığını telefonumda.
O sesle kaybediyorum seni hayattan.
Makineye bağlı solgun vücudun son bip sesiyle beraber kapattı pencerelerini dünyaya.
Şimdi başka bir dünyanın kapısı bekler seni.
Başka gönül pencerelerinde olan beni yorar bir bekleyiş sardı etrafımı.
Gün gelicek aynı kapıdan geçecek, aynı kapıdan çıkış yollarımızı bulucağız.
Aynı hüzün bir başkasının evınde , aynı ölüm kokusu benim yanımda olucak.