- 630 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
MÜSLÜMAN MÜSLÜMANIN CHIRISTMASINI!..
Birkaç gün değerli arkadaşlarım ve okurlarımla bu konuyu tartıştık; her birimizin farklı görüşleri vardı ki olacaktır, sevindirici yanı, pek çoğuyla başta olmasa bile, birbirimizi saygıyla dinlemeyi bilişimiz ve fikre hürmetle, sonuçta ortak noktada buluşup hemfikir olabilişimiz.
Bu önemli ve hassas konuyu o nedenle yazıya dökme gereği duydum. Şüphesiz ki her okuyanın da kendince görüşleri oluşuyla, onayanlar olduğu kadar, karşı çıkanlar da olacaktır…
Ben sadece görüşümü ele almaktayım, amaç ve görevim, doğru bildiğimi paylaşmak okurla, kabul edip benimsemek ya da reddetmek onların tercihi…
Konu başlığı pek çok kişinin bilmemesi ya da üzerinde durmaması, önemsememesi, en önemlisi de altında bekleşenleri görmemesi nedeniyle ya da unutanlara hatırlatma niteliği taşıyan NEYİ NEDEN YAPTIĞIMIZI BİLEREK HAREKET EDELİM’di.
Çünkü görmekteyim ki pek çoğumuz, NEYE NEDEN İNANDIĞIMIZIN DA FARK YA DA BİLGİSİYLE BİLİNCİNDE DEĞİLİZ!
Bu özenti davranış ve yaşam biçimlerimize de bu vesileyle dikkat çekmekti amacım.
Her nedense, toplumun büyük kesiminde, neredeyse aslını inkâra varır boyutlarda, benliğinden, kimlik, dil ve dininden utanç duyma, azımsama ve inkârla, Batıya bir özlem, özenti tavrı görülmekte.
İş öylesi boyutlara vardı ki kendi dinimizi beğenmeyip hatta inkâra vararak Batı ya da Doğu dinlerine özenir ve uygular olduk. Kendi Peygamberimizi unutup anmayarak, başkalarının kabul ettiği Peygamberleri ya da feylesofları kutlar ve kutsar olduk.
Demiyorum ki diğer peygamberleri reddedelim. Bizim inancımızın gereklerinden olduğunca, hepsi peygamberimiz, hepsine saygı ve itaatimiz aynı boyutta. Çünkü hepsi de özde Allahın dinini iletmek ve yaymak, üzere görevlendirilmişler, o halde hepsi kabulümüz. Hatta hepsini analım çeşitli vesilelerle, hepsinin yaşam biçimlerinden, dönemlerinden alınacak çok fazla ders var çünkü!
Başka dinlere saygıyla yaklaşırken kendimizinkinden gün be gün uzaklaşarak, inkâr ederek hatta başka dinlere ve felsefelere eğinmeyelim. Kendi değerlerimizi, örf, anane ve özel günlerimizi unutmayıp unutturmayalım!
Cristmas kutlamalarına taktım son günlerde…
Bazı Hıristiyan arkadaşlarımdan geldi, hoş göremesem de nezaketle karşılamayı yeğledim, sevincine, kutlamalarına beni de paydaş etmiş nezaket gösterip kutlamış, benim bayramım olmayıp kutlanmaması gerektiğini düşünememiş. Varsın olsun dedim, hem ne de olsa Hz. İsa da bizim peygamberimiz, ben de aynı nezaketle mukabelede bulundum. Zaten bazı Hıristiyan arkadaşlarımızın da bayramını ben öncelikle kutladım. Çünkü onlar da benim Ramazan ve Kurban Bayramlarımı kutlamaktalar…
Anlayamadığım; hepsini de yanıtsız bırakıp, kırılıp incindiğim, üzüldüğüm, hatta sinirlendiğim, bana küfür gibi gelen ise, Müslüman arkadaşlarımın Cristmasımı kutlayış mesaylarıydı!!!
Cristmas kutlaması bir Müslüman’dan geldiğinde, hiçkimse kusura bakmasın, bir önceki satırda da dediğim gibi, bana küfür gibi geliyor ve kabul edemiyorum. Nezaket göstergesi de kabul edemem bunu.
Kimi de yeni yılla aynı şey olduğunu düşünüşle yeni yıl kutlamalarına da karşı olduğum şeklinde düşündü tepkimi. O çok başka bir şey. Tüm dünyada kutlana gelmekte olan, yeni bir yıla neşeyle girme, umutlarla merhaba deme partisine eş değer bir şey ve hepimiz birbirimize, gelen yıl için iyi dileklerimizi sunmaktayız, hangi din, dil ya da ırktan olursa olsun. Hem de birbirimizi anma, hatırlama ve sevgiyle yaklaşmamıza da vesile olmakta. Bunun dini bir içeriği yok, sadece yeni bir takvim yılı başlangıcı ve insanlar birbirlerine iyi dileklerini iletmekteler. Dolayısıyla, yeni yıl kutlaması kimden gelirse gelsin baş göz üzere ve mutlandırıcı…
İşte bazı arkadaşlarımın tümüne evrensel boyutlu bakarak değerlendirişlerine katıldığım yanı bu, Cristmas kutlamaları değil.
Ayrıca üzüldüğüm, Müslümanlık dendiğinde mangalda kül bırakmayan, Hz Muhammed’in doğum gününün farkında bile olmayıp kutlanıldığında kıyametler kopartanların, Hz. İsa’nın doğumunu vaveyla ve şevkle kutlamaları.
Ona da karşı değilim, Hz İsa da peygamberimiz, onu da kutlayıp analım ama Hz. Muhammed’i de o denli dışlamayalım, o güne hakaret, hatta küfür etmeyelim…
O nedenle dedim NEYİ NEDEN KUTLADIĞIMIZ diye.
Biz kendimize özgüleri süratle dışlayıp yok ederken, yabancıları canı gönülden benimseyip bağrımıza basmaya başladık, üzüntüm bu.
Size kendimden bir iki örnek vereyim; Ben Anıtkabire her gittiğimde ki Ankara’dayken sıklıkla giderdim, açar ellerimi dua ederim, garip garip bakar insanlar, gülerim hallerine. Ataya, saygımızı göstermeyi, kazık gibi dikilmekten ibaret, borcumuzu sadece övünerek ödemekten ibaret sanıp marifet addetmelerine. Hele de bazılarının gülerek duyurmaya çalışıp, “Aaa şuna bak, Anıtkabirde dua ediyor…” demelerine…
Meryem anaya her gidişimde de, Hıristiyanı, Müslümanı garip garip bakar yine, Hıristiyanlar birer köşede İncil okurlarken ki kadını erkeği başları da kapalıdır çoklukla, ben de karşısına geçip yine ellerimi açarak hem kendisine, hem oğluna, hem de tüm peygamberlere dua ederim. O garip garip bakan, hatta küçümseyip dalga geçen Müslümanları da, dışarıda mum yakarken, eline geçirdiği her tür malzemeyi, adaklar adayıp umutlarını dileklerini duvar boyu, üst üste iliştirirken görürüm, bu defa da ben garip garip bakıp gülerim hallerine.
Kilise ziyaretleri konusunda da üzgün ve rahatsızım. Ziyaret amaçlı ben de giderim nedir, nasıldır göreyim, bilgim olsun diye ama mum yakmam, şaraplı ekmek yemem ibadet biçimlerini paylaşmam onlarla birlikte.
Lakin insanlarımız, özel günlerde gidip kiliselere mum yakmaya ve orada dua etmeye Meryem Ana’dan, Hz. İsa’dan istemeye başladı, hatta daha ileri giderek bazıları, papazlardan bağışlanmayı, af dilerek günah çıkartmalarını istemeye başladı ceplerindeki Müslüman kimlikleriyle! Kimileri moda, kimileri entelektüellik, çağdaşlık, modern olmak ya da evrensellik adları altında!
Diğerleri de sözde Müslümanların, bu âdeti türbelere taşır oldu, adak bağlamalar, adamalar, mum yakmalar ve bir ölüden medet ummalarla...
Ben de giderim türbe ziyaretlerine ama ne mum yakar ne de o rahmetliden talepte bulunurum. Amaç kabir ziyaretidir, ruhu için duamı eder, Allaha kendisininkiyle birlikte benim selamımı da iletmesini rica edip çıkarım oradan.
NEYİ NEDEN YAPTIĞIMIZI da NEYE NEDEN İNANDIĞIMIZI da bilemez hale geldik ne yazık ki ve de özenti, taklitçi bir yaşama büründük, her gün biraz daha benliğimizden uzaklaşarak.
Üzüyor beni ziyadesiyle bu özenti paylaşım ve uygulamalar. Dil konusunda da üzüyor, YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN diye Türkçe kutlamak varken, neden illa da İngilizce?!
Gülüyorum buruk buruk bu ağlanası hallerimizi gözlemledikçe!..
GELEN YIL, TÜM DÜNYAYLA BİRLİKTE SİZLERE DE HAYIRLAR, İYİLİKLER VE GÜZELLİKLER, EN ÖNEMLİSİ DE SAĞLIK GETİRSİN GÖNLÜNÜZDEKİ TÜM ARZULAR EŞLİĞİNDE VE DE KUTLU OLSUN ŞİMDİDEN.
Selam ve saygımla efendim…
p.r.alkan
YORUMLAR
Noel ve Yeni Yıl arasında bir kavram karmaşası olmuş, galiba.
Noel; Hristiyanlar tarafından mesih olarak kabul edilen İsa'nın doğum gününün geleneksel olarak kutlandığı zamandır. Her yıl Hristiyanlarca 25 Aralık'ta kutlanır.
Yeni Yıl; Miladi takvim başlangıcı için yapılan kutlamalarıdır. Yeniyıl kutlamalarının geçmişi ise Eski Romalıların 1 Ocak'ta yaptıkları yeniyıl kutlamalarına dayanmaktadır.
Türkiye’de Noel kutlamalarını Hristiyan nüfusun çok az olması nedeniyle hissetmeyiz. Ancak 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece Yeni Yılın gelişi nedeni ile kutlamalar ülke çapında yapılır. Bu nedenle yeniyılın ilk günü, 1 Ocak, tüm Türkiye'de resmi tatildir.
İnanan her kul; Allah'a dua eder. Dinlere göre değişiklik gösteren tek şey; Allah'a dua edilen mekanların isimleridir: Cami, Kilise, Sinagog,...
Saygılarımla.
perihan reyhan ALKAN
Yazımı dikkatle okursanız bu bahsetiğimşin yanı sıra,farklı dinlerden olanların birbirlerini kutlayışları da değil karşı çıkışım.Müslümanın müslümana yortu kutlaması ki bu aynen bir hıristiyanın,bir başka Hıristiyana Ramazan ya da Kurban Bayramını tebrik eden mesaj yazmasına benziyor ki vaki değildir.
Selam ve saygımla yeni yılınızı kutluyorum efendim.
Haklısınız bizim insanımızın düştüğü yanlış batılılaşma anlayışında yatıyor bu olay.Atamızın da dediği gibi aslında batının ilmini ve bilmini almamız gerekirken onlardan gördüklerimizi kültürümüze katıyoruz.
ben yılbaşı olayına hiç peygamber yönünden bakmadım hep yeni bir yılı kutlamak için kutladım ama kurban, muharrem gibi mübarek aylara denk geldiği zaman da kendimi tutmasını bildim.bence bizim insanlarımızın çoğu da bu şekilde düşünüyor.tabi düşünmeyenler de vardır mutlaka.
bir diğer konu türbelerde yapılan o büyük hatalarda da oldukça haklısınız.
Yazınıza baştan sona kadar katılıyor ve sizi yürekten tebrik ediyorum. Benim de her zaman düşündüğüm konuları çok güzel ele almışsınız. Yazının eksikleri yok mu? Elbette var. Fakat eminim o da sizin nazik üslubunuzu bozmamak için ve anlayışınızdan dolayı söylemek gereği duymadığınız şeyler.
Kesinlikle güne gelmesi ve daha pek çok kimsenin okuması gereken bir yazı.
Sevgi ve saygılarımla...
Samimiyetsizlikler bir yana. Diğer yandan din ahlakı dalga dalga dünyaya yayılıyor. Kullarını böylesi büyük bir olayla şereflendiren Alemlerin Rabb'i olan Allah'a hamd olsun. Bizler de bu gelişmelerde elimizden geldiğince pay sahibi olmaya çalışalım. Kur'anın öğrettiği sevgi, şefkat ve merhamet sanatının 'zanaatkâr'ı olalım Allah'ın dilemesiyle. Saygılarımla...
Çok ama çok yerinde bir yazı. Bütün sözlerinizin altına imzamı atabilirim. Duyduğum güzel bir sözü burada da paylaşmak istiyorum "Yedi Amerikalı bir danaya ortak olup Kurban kesmedikçe, Noeli kutlamayacağım."
İnşallah güne gelir. Gerçi gelse ne değişir bu yozlaşmış toplumda ama, yine de bir ümit işte..
Sevgi ve saygılarımla.