- 763 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Örseleme Artık Dağlarımı
Örseleme artık yüce dağlarımı,
yetsin artık yüreğimdeki kanama.
Yağmurlarımla bir başıma bırak beni
Senin için tırmandığım dağlar bitti,
bitti feryatlarım, beni yüreğinde bile arama.
Direncim kırılınca aşkına, gözlerim parlak ışıkları örselemeye başlardı. Kıpır kıpır bir sevdanın fırtına koyaklarında bağdaş kurup taş bir döşeğe, utangaç öpüşlerin kirpik buluşmalarında hakediyorduk birbirimizi.
Uzaktaki bir çoban çeşmesinin tulumbasından su içer gibi, dayayıp dudağımı suyun yalağına gözlerinin retinasına dalıyordum. Upuzun bir köprüden geçirtiyordun beni. Aklımda hatıralar, geride pişmanlıklar, avucumda durmaksızın yanan bir alev, dilimde sevda ve yüreğimde sen vardın.
Kırık bir aynaya silüetin yansırdı arada bir. Sevdamın rahminde döllenen cenin yaşamadı işte. Acılarımın çocuğu olacaktı doğsaydı. Kılpayı hamlelerle doldurdum gecelerimi. Uğultulu rüzgârlar eserdi uykularımda. Elimi çeneme dayayıp seyrederdim karın yağışını. Sırtımda odun sobasının ısısı, silerdim arada bir buğulanan camlarımı.
Geceler acıları her döllediğinde çiçekler seyre durardı ikimizi. Yapraklarını aralayıp eşsiz güzelliğinin ihtirasların binbir türlüsünü denerdik. Çığlıklarımızı uçurumlara atar, yankımızı yudumlardık dağların zirvelerinde.
Üzerlik tütsülü bayramları beklemekten yoruldum artık. Uzakta çalınan tamtamların ürperten korkusunda senden kaçışlarım başladı işte. Bir zamanlar sen kaçtıkça ben kovalar, ben kovaladıkça sen kaçardın. Şimdi sen benden, ben senden kaçar olduk, ne garip. Bir sevdanın sığ sularında attığımız kulaçlar bitti, bitti birbirimize boşuna yanıp yakılışımız.
İçimdeki asma köprülerden bir daha geçme sakın. Çürümüş dallarıma tutunayım deme. Bir zamanlar çıplak ayaklarınla yürüdüğün köprülerime sürme topuklu ayaklarını. Ojeli parmaklarınla halatlarımı kirletme. Kahküllü saçlarının ve isimsiz kokularının meltemini estirme buralarda. Yıllardır sana direnen, senin için sallanan bu köprüyü yerle bir edersin sonra.
Bu şiir, gözlerimin gözlerine takıldığı, hayatının atlasında bulabildiğin bir yerlere asmak içindir. Söze ve duyguya yenilişin seslenişidir bu şiir. Mor bakışlarımdan süzülen bir ışıktır. Yalın ve okunaklı okuyarak kurgularında soluk al ve umut kesme hiçbir zaman aşktan. Yüreğinin testisinden dökülen bir su gibi iç, bitir bir dikişte.
Türkünün renginde de hüzün vardır gülüm. Okyanusta salınarak giden bir gemi düşlediğinde, ya da şaşkın çileler sardığında hüzün yumağına ansızın rüzgârlar dağıtır içinin tufanlarını. Her sevdanın bir sonu varsa, yaşanmamış acılara rastlamamışsa aşk doğumu olmamıştır. Deniz gibi kokar bazen aşk, bazen de toprak gibi bereket sunar. Hedefsiz yolculukların soluğunda derin derin nefes alır.
Sevdanın ağzına bir parmak bal çalıp dudaklarını yaladığında vitrinlere bakarak geçirdiğin geçmişine dönersin. Gidenlerin ardından söylenilen bir türkü olur dilinde aşk. Sorgular bitmiş, hasretler rafa kalkmış tutkunun tarlası çoraklaşınca kaçışlar başlar ve yeni duraklar aranır. Aşk çıkarır atar en kirli elbiselerini ve çırılçıplak yürür zemherilere doğru.
Örseleme artık dağlarımı. Yetsin artık yüreğimdeki kanama. Beni içimin yağmurlarıyla bir başıma bırak. Senin için tırmandığım dağlar bitti. Bu sana son feryadımdı, beni artık vefasız yüreğinde arama. Bu yağmur da dinecek diye avutuyorum kendimi, hasretin içime her düştüğünde. Durmaksızın sana döktüğüm yaşlar bitecek. Ne olursa olsun seni unutmak için ettiğim yeminleri, kendime verdiğim sözleri tutacağım gülüm. Geride, pişmanlıklarım kalacak, bir daha seni anmamak için attığım derin çizgiler kalacak.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.