BEYAZ
Sığır dedim mi aklıma rahmetli ananemim adını renginden ve sahibine benzeyen huyundan aldığına inandığım ananemin vefatından sonra onu anımsattığı için apar topar satılan "beyaz" adlı bol süt veren ineği aklıma geliyor.
Adının ve sığırlığının hakkını her zaman verebilmiş, çocukla çocuk,büyükle büyük olmuş bir hayvandı.
Boyumuz ancak karnının yarısına geldiği zamanlarda hafifçe eğilip ananem gibi memelerini sıkıp sütünü içmeye çalışırdık.Sütün çoğunu ağzımıza isabet ettiremez ziyan ederdik. O çocuk olduğumuzu bildiğinden ses çıkarmaz,önündeki taze otları yemekle meşgul olurdu.
Bazen de altına girer onun yavrularıymışız gibi "maaaa,maaa" diye bağırırdık. O başını bize doğru çevirir, tebessüm eden gözleriyle bize bakardı. Bi; ben,kızkardeşim ve kızkardeşimden bir yaş küçük cadaloz teyzem.
Bir gün teyzem "hadi,beyaz’ı at gibi binelim" dedi. Biz şehirli olmamız sebebiyle hayvanlar hakkında onun kadar bilgi sahibi değildik. En azından öyle olduğuna bizi inandırmıştı,cadaloz teyzem.
Ahıra indik, Beyaz bizi her zaman olduğu gibi tebessümle karşıladı. Başını hafifçe kaldırıp "mmmöö" deyip " Neredesiniz kaç gündür?" diye soruyordu sanki.Yanına gittik,boynuzlarının arasını kaşıdık, bayılırdı kaşımaya, o huyuyla da dedeme benzedi birazcık.
Teyzem "üçümüz birlikte atlayalım sırtına ,nasıl olsa bağlı,kaçamaz" dedi. Biz de her halükarda zuhur edecek kabahatin bizim şehirli çocuklar olmamız sebebiyle cadaloz’a kesileceğini tahmin ettiğimizden "tamam" dedik,heyecan ce korku ile hem hal olmuş büyük bir istek ile.
Beyaz ahırım başlığında bağlandığından hemen yanında tavana kadar uzayan tahta döşemeye çıkıp oradan hoop Beyaz’ın üzerine oturduk.
Beyaz ilk önce yediği otları bırakarak durdu, başını görüş alanına girebileceğimiz şekilde çevirdi,sağa sola salladı.
Sonra hafiften silkelendi,o sırada biz Beyaz’ın derisine geçirdiğimiz parmaklarımızdan aldığımız güç ile üzerinde durduk.
Ve aniden arka tarafını havaya fırlatıp üçümüzü de ahırın ortasından akan hayvan pisliği ve çiş’i dolu küçük kanalın içerisine attı.
Üzerimiz başımız koyu yeşil ve iğrenç kokularla annemizin yanına gittiğimizde işaret parmaklarımızı Cadaloz teyzemize uzatıp " o dedi" diyebildik hüngür hüngür ağlarken.
Beyaz aklıma gelince nedense ülkemin insanlarını düşünüyorum.
Biraz Beyaz’a benzer hallerimiz yok değil hani.
Önüne konulan ot’u ak süte çeviren,içilmesine ses çıkarmayan,hatta ziyan edilmesine "Feda olsun,daha var nasıl olsa " diyen, fakat üzerine binilince ananemin sığırı kadar tepki gösteremeyen bir millet olduğumuz gerçeği düşündürüyor beni.
Haksız mıyım ?
Yıllardır sırtımıza binen acemi ve beceriksiz jokeylerimizi bir defa olsun atabildik mi sırtımızdan ?
Akaryakıta yapılan zam bizim hususiyetlerimizi ne güzel gözler önüne seriyor değil mi?
Bir yoklayın bakalım zihninizi ,daha neler bulacaksınız.
Bulduklarınızı paylaşın da hep beraber gülelim.
Selam ve saygı benden.
YORUMLAR
erolabi
tabii bize demiyor,o kendi tarafına, soğuk,anlayışsız, sevgisiz insanlara diyor.
Merhametsizlere sesleniyor.
Ama yine de gülelim.
Ağlasak yine zarar bize.
Selam ve saygı ile.
Erol Bey yine güzel bir anlatımla sayfanıza konuk olduk. Teşekkürler paylaşımınız için. Saygılarımla...
erolabi
Saygılarımı sınarım.
erolabi
hayırlı geceler Kardeşim.
Gerçekten, bu halk bu kadar sessiz, tepkisiz olmasaydı ve ülkeyi yönetenleri doğru seçebilseydi, çoktan Avrupa'nın en gelişmiş ülkelerinden biri olmuştuk. Petrol , telefon, elektrik, su, internet vb. daha nicelerini en pahalı kullanan halkız. Ne sesimiz çıkıyor, ne soluğumuz. Deprem oldu, deprem vergileri geldi ; deprem korkusu bitti, vergileri devam ediyor ! Akıllara zarar !
Güzel bir dille anlatılmış '' Beyaz '' değil de ''Kuzu '' olduğumuz..
Fikret TEZAL tarafından 12/26/2010 11:38:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Ananemin kuzusu olsaydı keşke..
Bizim eğitimlimizin bile vatandaşlık haklarından haberi yok.
Vergi cennetinde yaşıyoruz.
Ve başarılı olduklarına şükrediyoruz hükümetlerin.
Rengimiz ne olursa olsun hepimiz biraz da olsa "Beyaz" ız.
Saygılarımla..
Dedim ya.... Erolabi bu ... Okuyucuyu yazısıyla peşine takıyor... Sonra bir yerinde zınk diye duruyor okuyanların başları bir yerlere çarpıyor.... Sonra Haaaa... diye başlanıyor dününülmeye...
Öptüm gözlerinden Erolum......
erolabi
Müstesna yorumuna ve samimiyetine en kalbi şükranlarımı arz eder saygılarımı sunarım.
yeni yılını kutlu olsun.
erolabi, yazı stiliniz güldürürken düşündürüyor. Yazının bazı yerlerinde gülmekten kendimi alamadım ama düşündüm de. Bizler, bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözüne harfi harfine uyan insanlarız galiba.
Ne zaman üzerimize binerlerse, işte o zaman sizin beyaz gibi biraz silkiniyoruz ama hasmımızı üzerimizden atamıyoruz. İneklerden ders mi almalıyız acaba:)))
Güzel bir yazıydı kutluyorum. Saygımla...
erolabi
Teşekkür ediyorum teveccüh ediyorsunuz.
yeni yılınızı kutlar sağlık ve saadetler dilerim
Zihin yoklamaya çok gerek yok ki;
Andımız; kaldırılıyor / kaldırılması gündemde.
Resmi dilimiz; İki oluyor / olmuyor - tartışılıyor.
İstiklal Marşımız'ın telif hakkını almamışız. Aldık / şükür.
Ülke topraklarımızın bir kısmında başka bir devlet kurulmak isteniyor / çalışılıyor.
İnek mi dediniz? Dünya Öküz'ün boynuzları üzerinde durmuyor muydu?
O, çok eskiden miydi?
Pardon, biz hangi yüzyıldaydık?
Saygılar.
Eser Akpınar tarafından 12/26/2010 8:53:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Değerli yorumunuza teşekkür eder yeni yılınızı kutlarım