Harflerin Işığında Gülümsüyorsun Bana
Güneş, her sabah aynı tazeliğiyle doğuyor.Takvimler, sessiz sedasız bir günü ilan ediyor. Bense, ömrümün ikindi demlerini nefes nefes tüketiyorum. İklimimde gün aştı aşacak. Kış uykusundan henüz uyanmış doğanın, kuş uykusunun kıyılarında gezindiği demlerde devran. Bu devran içre hüzün sarrafı olmakmış nasibim…
İşte bu hâlette, hüznün miyarını gönül terazisinde vermeye çalışıyordum ki gönül kuşu gamzende açan gülün dalına konuverdi bana bir şey sormadan. Ne olduysa o andan sonra oldu...
Ondan sonra bırakıp cümle telaşı, gamzenin albenisine kapılandım. Elif duruşunu anlatmağa çalıştım naçizane. Kurduğum cümlelerin öznesi, nesnesi, tümleci sen oldun, yüklemi zaten sensin. Ruhum devrik bir cümlenin saçaklarında alt üst iken düzgün sözler söylemeye çalışıyorum artık. Bazen, söz dağarcığımın altı delinmiş de hiç sözcük kalmamış gibi çaresiz kalıyorum. Harfler birer birer kayboluyor dehlizlerde. Ben, ışık yolu gözleyen geceyi mihman ediyorum ruhumda.
Kalabalık şehrin caddelerinde kayıtsız dolanıp duruyorum bugünlerde. Kitapçı vitrinlerinde hâlime tercüman olacak kitap ismi arıyorum. Seni çağrıştıran her kitap ilgimi çekiyor. Alıp elime uzun uzun inceliyorum. Önce arka kapak yazısını okuyorum kitabın birkaç kez. Harflerin kıvrımlarında gamzelerini arıyorum. Sonra takrize bakıyorum, birkaç usturuplu cümleyi okuyup geçiyorum diğer sayfalara. Sana dair iz bulamazsam tekrar bırakıyorum incitmeden rafa kitabı.
Matbuatın gizemli dünyasında, ışıltılı bakışlarından izler arıyorum. Hep söylüyorum, söyleyeceğim yazma itiyadım sana bağlı. Sen olmasan ben iki lafı bir araya getiremem, bunu itiraf etmekten de imtina etmiyorum. Okuma ve yazma sürecim senin ıtrınla harmanlansın istiyorum hep. Ve öyle de oluyor. Bu hususta benden alacaklısın. Söz konusu sen olunca, sözlüklerden ödünç sözcükler alıyorum. Çoğu kez fırından yeni çıkmış ekmek gibi dumanı üstünde oluyor bu sözcüklerin. Çünkü bu sözcüklere ruh veren senin gamzelerin… İçimi ışıtıyorsun harf harf,satır satır.
Zaman zaman sözcükler sıkılıyor içimde. Kalem ve kâğıdın samimi desteğiyle onları gün yüzüne çıkarıyorum. Hava değişimine gelmiş askerler gibi başı boş dolanıp duruyorlar bir zaman. Onlara hizaya gelin demek gelmiyor içimden. Bir müddet seyrediyorum. İçimde fırtınalar kopsa da kimseye bir şey belli etmemeye çalışıyorum. Sükûtu kuşanıyorum bir müddet. “Sırrı faş ve haneye tecavüz haramdır.”sözü aklıma düşüyor. Bocalıyorum. Yazsam mı yazmasam mı bilemiyorum. Sen harflerin ışığında gülümsüyorsun bana… Bu günlerde affına sığınarak söz ve yazı orucu tutuyorum. Okuyup yazabilmek için ışıltılı bakışına o kadar çok ihtiyacım var ki…
Ankara,26.12.2010 İ.K
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.