Le Le Le; Lo Lo Lo
Edebiyatta ünsüz ve ünlü tekrarı diye bir sanat var, biz bu “le le le ve lo lo lo” ile aynı zamanda sanat yapmış oluyoruz. Ünsüz tekrarına “Aliterasyon” ünlü tekrarına “Asonans” diyoruz. Ola ki sınava hazırlanan bir öğrencimize denk gelir de hafızasında kalır. Aynı zamanda yazdıklarımızın didaktik yani öğretici olmasına dikkat ediyoruz. Bu kadar sanat yeter sadede gelelim.
Le’lesi bol, lo’losu daha bol olan hangi memleket var bu âlemde? Her şeye bir sebep, her şeye bir mazeret, her şeye bir kulp bulan ve herkese bir bahane uyduran, herkese bir desise hazırlayan, herkese bir çalım atan ve onunla muhatabını oyalayan kaç zihniyet var?
Rizeli ile bir Doğulu vatandaşımız nasıl olmuşsa uzun bir yolu yürüyerek gitmeleri gerekiyormuş. Rizelinin aklına bir kurnazlık gelmiş. “Birimiz diğerini sırtlasın, sırtlanan türkü söylediği sürece sırtta kalacak, yeni türkü söylemezse bu defa sırta türküleri bitene kadar diğeri binecek” demiş ve anlaşmışlar
Rizeli Doğulunun kendisi kadar çok ve uzun türkü söylemeyeceği hesabı ile önce kendisi binmiş. Başlamış bir sürü uzun uzun türküler söylemiş. Bir saat, iki saat Rizelinin keyfi yerinde, sırtta yolculuk bu şekilde devam ediyor. Ama sonunda türküleri bitmiş.
Bu defa Doğulu Rizelinin sırtına binmiş.
Rizeli: “Nasıl olsa bu birkaç türkü ancak söyler, biter. Yeni türkü bulup ben yine binerim.” diye düşünüyormuş.
Doğulu başlamış türkü söylemeğe:
Le, le, le, le, le, le cawreşamın (kara gözlüm) le, le, le, le, le
Le, le, le, le, le, le cawreşamın le, le, le, le, le, le…
Bu durum saatlerce sürüyor. Rizeli itiraza edip “Böyle türkü mü olur? Hep le, le, le” diyince, Doğulu cevap veriyor: “Bu le’lesi, daha lo’losu var” Başlıyor lo’loya:
Lo, lo, lo, lo, lo, lo cawreşamın lo, lo, lo, lo, lo
Lo, lo, lo, lo, lo, lo cawreşamın lo, lo, lo, lo, lo, lo…
Memlekette halkın üzerine binip de inmeyen ne kadar isim geldi geçti… Hep le’ler ve lo’larla memleketin ömrünü heder ettiler. Koltukları hala onların kaba etlerinin sıcaklığı ile yanmaktadır. Herkese bir ev, herkese bir araba… Herkese iş, herkese aş…
Herkes lise mezunu olacak diye eğitimin içine ettik. Herkes üniversiteli olacak diye dünyanın en kalifiye işsizler ordusunu yarattık. Kötü değil ama minareyi çalan kılıfını uydurmak zorundadır.
Refah seviyesi en yüksek ülke olacaktık, dünyanın en mutlu insanları olacaktık. Yalan dolan hile fişleme dişleme kışkışlama vesaire bütün olumsuz cereyanlar ortadan kalkacaktı.
Herkes hak ettiği şekilde olacaktı. Bu ülkede kimsenin Ek 2 si olmayacaktı kapı arkasında… Neyse o olacaktı… Gece yarıları takdir teşekkür almayacaktı yani bir gecede değerini ikiye katlamayacaktı hiç kimse… Ve buna rıza göstermeyecekti ekâbir. Ve yalama olmayacaktı benim memurum. Le le le… Lo lo lo…
Bir derdiniz mi var bu memlekette; başlar le le le türküsü… Bir şey idrak edemezsiniz. Deveye hendek atmak kolay bir meşgale olur inanın bu durumda. Tam halletmek üzereyken derdi derununuzu bu kere lo lo lo denmeye başlar; imkânı yok bundan sonrası için. Sabır taşı olsanız kâr etmez; çatlarsınız.
Bir iş için mülakata gidiyorsunuz referansınız yoksa vay halinize. Ya da sizleri sordukları ve takibatınızı yaptıkları kişiler sizi sevmiyorsa Allah yardımcınız olsun. Sonrasını kurcaladığınızda le le le ve lo lo lo ile imtihan olunursunuz.
Haktan ayrılanı hak eninde sonunda bir temiz paklar ve paylar.
“Kendi dalında ağaç olamayanlar” bir şekilde bu memlekette “ağaçlık taslamaya başladı.” Ah memleketim güzel memleketim sevmiyoruz ne yazık ki seni… İki günde boy atan sarmaşıklarla makamlarını doldurduk, işin ehillerini kapı dışarı ettik. Hakkıyla bir yerlere gelenlerini ne yazık ki küstürdük.
Yıllarca bu memlekette beyin göçü diye bir şeyler konuşuldu. Şimdi de beyin ölümü gerçekleşiyor. Nice beyinler küstürülüyor. Ne yazık ki kimsenin umurunda değil.
Ne diyor toprak şairimiz Âşık Veysel:
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’ olmasa
Size bir fıkra anlatacağım: le le le le le… Arkası yarınlara benzedi. Ya da dünyayı ayağımıza belayı başımıza getiren televizyon dizilerine. Reklam arası film gibi. Ekmek arası lahmacun ya da!
Size bir fıkra anlatacağım: lo lo lo lo lo… Derdinizi dinlemeyen bir amir, bir müdür, bir üst gibi durdu bu cümleler. Sen havaya konuşuyorsun adamların umurunda değil. Hani Orhan Veli diyordu ya: ’Bir elinde cımbız, bir elinde ayna umurunda mı dünya.’ Öyle!
Ah le yâr!
Bizim bu diyar.