- 620 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Matem...
Hani ’hayat’ diye başlar ya her şey. Sıradan, öylesine bir şeydir her şey...
Sen sevişirken alt kattaki komşun ölür. Oğlun ölür, kızın yaşar, annen ölür, sen asla ölmezsin. Çünkü yaşarken de ölüyken de kendi ölümünün senin için bir anlamı yoktur, anlayamazsın, bilemezsin...
Anladığımız; ince belli bardakta demsiz bir çay, şekeri de yok ama yine de karıştır babam karıştır. Yaşadığımız; anlamadığımız her şey...
Bir sürü kurt kemirir içini, insan büyüklüğünde, insan şeklinde, insan kurtlar kemirir özellikle beynini...
Garip huylu bir tümördür bu hayat, bu hayat yaslarla dolu beyin kıvrımları ve yaşlarla dolu bir bardaktır, ince belli bir bardaktır bu hayat. Sanki başka bir hayat varmış gibi; inadına bu hayat...
Mutlu bir kağıt parçası gibidir insanoğlunun kalbi. Sil, yaz, yırt sonra yapıştır ama asla eskisi gibi olmasın, bir daha yaz, bir daha sil...
Sahipsiz bir sürü dert matemini bekliyor. Beklesin...
Örneğin Edip Cansever’in mendili niye kanar, adamları niye bütün gün adres sorar; yoksa sadece bütün gün adres soran adamların mendili mi kanar? Peki, gideceği yeri bilen var mı?
Sabah nereye gidilir, akşam nereye, mendil satan çocuktan kaçarken nereye gidilir, ’o’nunla karşılaşmak için nereye gidilir; bilen var mı?
Hani sıradan, öylesine bir şeyse bu hayat daha ne istenir/istenebilir ki bu hayattan....
Sahipsiz bir sürü dert, bir sürü mutluluk matemini bekliyor. Bekleyecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.