- 961 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İsimsiz Martı
Bir zamanlar kayalık kıyıları olan bir deniz kıyısında diğer yüzlerce martı sürüsüyle birlikte yaşayan isimsiz bir martı vardı. İsimsiz olsa da bütün diğer martılar tarafından sevilen çokça da acınan biriydi. Çünkü onu diğerlerinden farklı kılan bir özelliği vardı. İsimsiz martın diğer her arkadaşı gibi bir dişi arkadaşı yoktu. Bunun nedeni daha da acıklıydı. Çünkü isimsiz martı yaşamı boyunca uçmasını öğrenmemişti. Uçamıyordu diğerleri gibi. Gün boyu kayalıkların üzerine tüneyip özgürce denizin üzerinde uçuşan, gelip geçen gemilerin ardından yol alan diğer arkadaşlarını gözlemliyordu hüzünle. Hele sık sık gözlerinin önünden süzülerek uçup giden martı sevgilileri ya da eşleri gördükçe de kendisinin bir eşinin olmamasına kahrediyordu.
Dikkati çekebilmek için olmadık şaklabanlıklar yapsa da boşunaydı. Çünkü uçamayan bir martı gelecek nesillerine yiyecekte getiremez, ailesini ayakta tutup yaşatamaz, onları dış tehlikelerden koruyamazdı.
Gün boyu pinekleyip kaldığı kayalıklar üzerinde hüzne boğulup düşünüyordu.
Kendi kendine:
-Hayat neden bu kadar acımasız? Oysa ben de bana eş olabilecek birine sahip çıkabilir, onu koruyabilir, doğacak olan çocuklarımıza bakabilirdim. Diğerlerinin benden ne fazlalığı var? Onlar sadece uçabiliyorlar ama bu iyi bir eş, iyi bir arkadaş olabilmek için yeterli bir özellik değil ki. Üstelik şu uçabilenlerin çoğu, gün boyu karşı cinsten birilerinin ardından uçmaktan öte bir iş yapmıyorlar ki!
Bütün gün bu düşüncelerle baş başa kalan isimsiz martı, kendisinin de diğerleri gibi olabilmesi için uçmayı öğrenmekten başka çaresinin olmadığını biliyordu. Bunun için de hemen işe başlamayı kafasına koydu. Artık durmadan uçma ve kanat çırpma çalışmaları yapıyordu. Ama kendisi gibi iri cüsseli bir martının o yaşta uçabilmeyi öğrenmesi çok kolay olmayacaktı. Daha küçücük bir yavruyken öğrenmemişse bu işi, kendisini boşluğa bırakırken sadece kanatlarının gücüne güvenmekten başka seçeneği de yoktu. Oysa, isimsiz martının bu konuda da kendine olan güveni yoktu. Küçücük yükseklikten kendisini boşluğa bırakmayı denediğinde her defasında korkudan ya da uçmaya alışık olmayan kanatlarına bir kramp girer ve isimsiz martı kendisini kafa üstü suya, toprağa ya da bir kayaya çarpar bulurdu. Çoğu zaman kanatlarını ya da ayaklarını hatta gagasını yaralardı. Yine de devam etti denemelerine. Yıllar ona, tembel tembel oturup dert yanmanın bir şey getirmeyeceğini öğretmişti. Çalışmalıydı, denemeliydi, terlemeliydi ta ki başkaları gibi uçmayı öğrenene kadar.
Yine böyle büyük bir hırsla çalışıp kanatlarında derman kalmadığı bir günde, tam da kafasından bu işi başaramayacağını, vazgeçmeyi kafasından geçirdiği bir günde, kayaların en yüksek yerinde pineklerken hemen önünden o zamana kadar hiç rastlamadığı, çevresindeki tüm martılardan çok daha güzel bir martı geçti süzülerek. Üstelik geçerken isimsiz martıya güzel gözleriyle bir bakış fırlatmıştı ki adeta bir ok gibi işlemişti isimsiz martının yüreğine bu bakışlar.
Önünden çok hızla süzülüp giden bu güzeller güzeli martıyla mutlaka tanışmalıydı. Bir an bile düşünmeden kendisini kayaların üzerinden boşluğa bıraktı. Denizin üzerinden süzülmeye başladı. Bir an önce güzel martıya yetişebilmek için var gücüyle kanat çırptı.
Tam da o anda uçtuğunun, uçabildiğinin farkına varınca birden damarlarından kanı çekildi adeta. Nerdeyse denize çakılacaktı yeniden. Ama uçtuğunu görüyordu artık. Daha bir hızla çırptı kanatlarını. Yükseğe yükseğe tırmandı durmadan. Sanki doğduğundan bu yana uçuyormuş, uçmasını biliyormuş gibi güzel martıya doğru yöneldi.
Masmavi denizin üzerinde havadayken güzeller güzeli martının karşısına gelip bir soru yöneltti sadece.
-Bana bir şans verir misin? dedi.
YORUMLAR
Azmin elinden bir şey kurtulmaz;yeter ki azim olsun.Bir de o canlıyı yaşama bağlayan gönül ilişkisi varsa değme keyfine.
Martının öyküsü,mecazi anlamda bana öyle geldi. Neden o martı bir insan olmasın değil mi?
Fon, mavi yerine başka renk olsaydı daha iyi olacaktı sanırım.Gözlerim kamaştı da.
Selamlar...
Hüseyin Akdemir
Teşekkürler beğeni için
ve teşekkürler uyarı için. Fon rengini değiştirdim hemen. Haklısınız.
Saygı ve sevgiyle kalın...
-Bana bir şans verir misin? dedi.
Bu soruyu soracak kadar cesareti bulamıyoruz çok zaman kendimizde.
Güzel bir yazı, beğeniyle okudum
tebrik ederim... saygımla...
Hüseyin Akdemir
İlginiz gerçekten takdire şayan.
Saygı ve sevgiyle kalın...
... bir soru yöneltti sadece;
"Bana bir şans verir misin?"
Bu cümle böyle tamamlanmalıydı.
Martılar insan hallerini anlatmak için çok uygun duruyor, çöpçü güzelleri yaptığımız hataların bile yükünü çekiyorlar bilmeden.
Hüseyin Akdemir
Martılar her birimizde ayrı duygular uyandıran, sizin deyiminizle çöpçü güzelleri, Can Yücel'in deyimiyle de "denizin yaramaz çocukları"dır.
Katkınız ve yorumunuz için yeniden teşekkürler.
Hüseyin Akdemir
uzun zamandan sonra yeniden aranızda olmaktan mutlu olduğum kadar, beni yalnız bırakmayıp hemen ilgilendiğin için de ayrıca teşekkür ediyorum sana.
Verdiğin on numarayı yüzle çarpıp kardeşliğe gönderiyorum.
Saygı ve sevgiyle kal...