- 716 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ASILACAK ADAM
Son günlerde serseri mayın, ya da pimi çekilmiş, maşası sıkılmış fırlatılmaya hazır bir bomba gibi hissediyordu kendisini. Dokunsalar patlayacak, bin parçaya bölünecek, çok canların yüreğini yakacaktı. Onun için kalabalıklardan uzak kalmak istiyor, insanlarla yüz yüze gelmekten kaçınıyordu…
Selam verdiği her insan, zembereği bozulmuş saat gibi ötüyor; çözüm bulmakta zorlandığı bütün dertlerini bir bir sıralıyorlar, o da yetmiyor,şarkının nakarat bölümü gibi tekrarlıyorlardı.İnsanların psikolojisi tarumar olmuş;viraneye dönmüş yalpalayıp duruyorlardı,adeta...Kendisini de o toplumun ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü için aynı perişan ruh halinde gezinip duruyordu. Bazen kendi kendine konuştuğu da oluyordu. Farkında değildi. Daha önceleri, böyle insanlarla karşılaştığında gizliden gizliye onların ruh halleriyle kendisini sorgulamaya çalışırdı. “Ne garip insanlar var ya bu dünyada,” diye. Şimdi o garip, tuhaf insanlar için içinden geçirdiği sıfat tamlamasının bir halkası olmuştu da haberi yoktu.
Bunca yaşına dek mutluluğu aradı durdu. Yolu, kah üçüncü sınıf pavyonlara, kah da fahişelerin kol gezdiği mekanlara düştü. Hoyrat ve sahte kahkahaların altında yatan amaçsız, süslü lafların ne derece boş olduklarını yediği darbelerle beynine kazıdı.
Aşkı bir kez tattı. O da rüzgar gibi esti gitti.Hiç bir güzellik kendisinde kalıcı olmadığı gibi “aşkı” da kalıcı olmadı. Ve ondan önce ve ondan sonra hayatına giren hiçbir kadın,onun yerini dolduramadı ve “aşkı”nın güzelliğini yüreğine yansıtamadı…Kuyruklu yıldız gibiydi,arkasından baktığında sönüp giden değil,ölene dek içinde yanacak olan bir iz bıraktığına inandı.
Yıllar geçti…O hala pejmürde haliyle sokakları arşınlamakta… Arada bir altılı ganyan oynayanların arasına dalıp, “bommm!” diye haykırıp varlığını ortaya koymaya çalışsa da hiç kimsenin umurunda olmadığı için, boynu bükük bir şekilde yolunu başka taraflara çevirmekte.
Yanlışlıkla fahişelerin mesken tuttuğu sokaktan geçmiş olsa; fahişelerin,
“Hey babalık gelsene bu tarafa, üç kuruş paran nasip olsun bu kader kurbanlarına” sözleri, kendisini o yöne çekmeye çalışsa da… “Aşkına” verdiği ihanet etmeme yeminini ihlal etmemek için suçlu gibi yolunu değiştirmeye özen göstermekte.
Kendi varlığını değersiz olarak görüyordu,son zamanlarda.Paranoya durum içerisindeydi.Şimdi çıkış arıyor,bulamıyordu…Yıllarca arayıp da bulamadığı gibi.Sığınacak limanlar bir bir kapanmıştı suratına.Dev dalgalar izin vermemişti bu zamana dek. Denizin ortasında tek başına sallanıp durdu…
Köşe başındaki büfeden;topladığı boş bira şişelerinin parasıyla takas yaptığı gazeteyi alıp,az ilerdeki parkın;yaprakları dökülmüş akasya ağacının dibindeki banka oturdu.
Gözlüklerini de evde unutmuştu.Baş sahifeyi okumaya çalıştı. Bir başlık dikkatini çekti:
“ASILACAK ADAM!”
Yazının içeriğini okumadan haykırmaya başladı:
“İşte kendimi buldum.Bu adam, ben olmalıyım!..”
Tekrar yazıya döndü. Yüksek sesle okumaya başladı:
ASILACAK ADAM!...
YORUMLAR
Yazının içeriğini okumadan haykırmaya başladı:
“İşte kendimi buldum.Bu adam, ben olmalıyım!..”
Tekrar yazıya döndü. Yüksek sesle okumaya başladı:
Hiç bir mekana sığamayan bir adamın aidiyet hissini yitirmesi .Aykırı gibi gözükse de yalnızlık hissi limitine gelmiş bir ruh sığınacak bir liman bulmuş.Derin tespitler.Kutluyorum.Saygılarımla
Ayhan Bey yazılarınızı okumaktan büyük haz alıyorum. Hem duyguyu hem tekniği o kadar başarılı kullanıyorsunuz ki.. Hele "Kuyruklu yıldız gibiydi,arkasından baktığında sönüp giden değil,ölene dek içinde yanacak olan bir iz bıraktığına inandı." cümleniz mükemmel ötesiydi.
Tebrik ederim. İyi ki yazıyorsunuz. Okumak büyük keyif.. Saygılarımla..