KÜLDEN ÇİÇEKLER
KÜLDEN ÇİÇEKLER
Bir tahta parçası üzerinde okyanusun ortasına salınmış, üzerinde dünyaya ait hiçbir şeyi olmayan ama dünyada olduğunu bilen bir et yığınıyım ben.
Etlerim acıyor, ama o kadar ayıp örtmüşler ki şimdiye dek....
Gözlerimde büyülü bir varoluş, kulaklarımda bir senfoni, dilimde yalnızlığım...
Kurtarılmak istediğimi söyleyemem, beni kurtarmak için uzanan ellerin yandığına şahit oldum, artık bunu hak etmiyorum.
Bir balina geçiyor yanımdan püskürttüğünde ciğerlerine dolan hayatı, gözlerine bakıp yaratılmış en güzel canlı sensin diyorum, ben hep utandım insan olmaktan!
Gemiler geçiyor, düdük sesleri çınladığında; ruhumun yarıklarından içeri girip çıkıyor geçmiş, tahta parçasına küfrediyorum; beni yarı yolda bırakmadığı için.
Oysa ben ne canlılar bıraktım yolun tam ortasında!
Santimetre kareye düşüyor yalanlarım, aldattıklarım karınca yuvasındaki ekmek kırıntıları kadar çok...
Her bir köşesine tükürdüm hayatımın, elimde kurutulmuş çiçeklerle gittim sevdiğimin gönül sarayına, “eskittiklerimi getirdim” diyemedim.
Düşlerimden vazgeçeli, çocukluğumu unutalı çok oldu, o kadar çok ki; hatırımda yoklar...
Koca bir sepet yumurta verdiler elime, gideceğim evi tarif ettiler, “bekliyor dediler seni”, ben kırdıklarımı yiyip, sağlamlarını sattım, umurumda olmadı o bekleyip duran..
Kim bilir kaç hayat feda ettim, kim bilir kaç kere kaybettim elimdekileri...
Çayır kuşlarının dibimden geçip gittiği, annemin ekmek üzeri şefkatle beni büyüttüğü, kardeşlerimin almadan verdiği yıllar vardı az evvel aklımda, aklım son oyunlarını oynuyor, ben son kez sahnedeyim, son bir trad için...
Alkışlarım gittikçe yavanlaşıyor, zaten kaç bilet satılmıştır ki?
Koskoca bir yalandan, küçücük bir iyilik doğdu, adına merhamet denilen içli kız geldi az evvel, soluklandı, nefesini hissettim, bir dakikalığına üşüdüğümü unuttum.
-Bir gün dedi, uzun yıllar evvel, cebinde kalmışken azıcık bir paran, vazgeçtin ondan, doyurdun bir yetimi...
-Hatırlamıyorum dedim, uzun yıllar olmalı!
-Isındım, titredim, yandım...
-“Birazdan saklandığı yerden çıkıp gelecek dedi karanlıklar prensi”, gitmek istemeyenler için masalları yok, çiçekleri külden, şarkılarını duymaz kulakların...
-Birazdan hesapsızlıkların hesabı verilecek, başın öne eğilebilecek kadar bile baş değil bugün, ruhun girdaplarda dönüp duran ışık huzmesi...
Karşılaştığında yaşam şavkınla, diz çökmüş ruhunla yok olmuş bedenin için söylenebilecek hiçbir şey yok, gözlerinin yerinde pişmanlıklar, dilinde eski bir ninni, “e bebeğime e ee...” diyen.
TALAN AYŞE KANCA