- 3073 Okunma
- 36 Yorum
- 0 Beğeni
HESAPSIZCA SEVMEK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evli bir kadındı Su. Eşi ve biri kız biri erkek iki çocuğuyla mutluluk içinde yaşadığı şirin bir yuvası vardı.
Maddi durumları da iyiydi. Mutsuz olması için mühim bir nedeni de yoktu. Ama Su’nun bir suredir kafası bulanıktı.
Kapı komsusu ve arkadaşı Pelin’in kocasına cinsel arzular duymaktaydı. Sık karşılaşmalar ve arzu dolu sinsi bakışmalardan aralarında bir gizli muhabbet doğmuştu. Can’ın da kendisiyle aynı duyguları paylaştığını biliyordu. Sürekli bir bakışma, izleme ve örtülü teşhir yaşanıyordu aralarında. Bir özeli paylaşma durumu yaşıyorlardı. Özellikle komşu balkon olmanın avantajlarını da kullanarak Çarpık komşuluk muhabbetini her gün daha ileriye taşıyorlardı.
Her ikisi de cinsellikle karışık aşk benzeri duygular yaşıyorlardı.
Su’nun vicdanı rahatsızdı ama eroinman gibi olmuştu. Nasıl bazı şeylerin yerine kendisinden başka bir şey uymuyor idi ise bu boşluğu da bu çarpık ilişkiden başka bir şey doldurmuyordu.
Söz geçmiyordu Su’nun nefsine.
Su cep telefonu ile balkonda bir arkadaşıyla konuşuyor gibi yaparak Ağvaya yüzmeye gideceklerini Can’a işittiriyordu. Can’ın eşinden kurtulup yalınız gelmesi için bir sinyaldi bu. “ Sende gelirsen sevinirim, bir ara baş başa dolaşırız orada” diyerek, bu ilişkide artık limitleri aşacağının haberini veriyordu kibarca.
Onların bilmediği ise Su’nun kocası Cumhur’un böyle çarpık bir ilişkinin varlığından yeni yeni haberdar olması ve durumu izlemeye almasıydı.
Hafta sonunda Su ve ailesi Plaja gelmişti. Su sürekli Kalabalığın içinde gözleri ile Can’ı arıyordu.
Bir süre sonra fark edince de sevincinden uçacak gibi oluyordu. Su, plajın oldukça tenha olan kayalık tarafına yöneldi. Gözleriyle Can’ı da davet ederek kayalıklardan denize girdi. Kısa surede kıyıdan açıldığını ve sürüklenmekte olduğunu anlayıp mücadeleye başlamıştı. Kıyıya yanaşınca da anafor Su’yu kayalara çarpmaya başlamıştı.
Plaja doğru çapraz yüzüyordu ama gücü tükenmişti ve batıp çıkarak çokça su yutuyordu. Olayı fark eden Su’nun kızı Semra, babasına ve abiyisine bağırarak annesine ulaşmak için suya daldı.
Ne var ki o da başka yöne sürüklenmeye başlamıştı. On sekiz yaşında ki oğul Hasan, burada yüzmek yasak levhasının dibinden denize dalmış ve annesine ulaşmıştı.
Güçlü kollarıyla bitkin annesini kıyıya doğru sürüklerken kız kardeşinin sürüklenmekte olduğunu gördü.
Annesini, kendisine iyice yaklaşan babasına bırakıp kız kardeşine doğru yüzmeye başladı.
Kıyıdakiler de oraya toplaşmış izliyorlardı. Tehlikeli bölgede kimse kurtarmaya yanaşmıyordu. Su’yu dışarı çıkaran baba, kızı ve oğlu için saniye duraksamadan tekrar denize dalıyordu.
Uzun uğraşlardan sonra üçü de kıyıya çıkıyordu. Ama Cumhur Bey kalbine yenik düşüyor ve vefat ediyordu.
Su; bütün aile hayati mücadele verirken yardımını istediği halde yüzme bilmiyorum gerekçesi ile seyirci kalan Can’ı affedecek miydi?
Engel ortadan kalktı diye daha mı mutlu olacaktı?
Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Analar da her zaman ağlamıyordu. Lakin sağ olsa Cumhur Bey’in anası ağlardı.
Eskimiş topa herkes vurmak ister ama kimse sahip olmak istemez..Herkesin oyuncağı olmak kişinin çok sevildiğini kıymetli olduğunu göstermez..
Ulaşılmaz olmakta vitrinde yaşlanmayı göze almak demektir...
Bir yanda nefis, diğer yanda ailesi uğruna cinayet gibi bir kazada hayatını kaybeden eş.
Bir yanda nefis öbür yanda arkadaşı ve çocukları.
Bir yanda nefis öbür yanda din, ahlak ve toplum kuralları.
Hangisi kazanacaktı?
İnsan vücudu ve gözleri çoğu zaman dilden fazla şey anlatırdı. Su’nun gözleri sizce gene aynı dili mi konuşacaktı?
BİLE BİLE
Dalga ile kıyının aşkını bilir misin?
Öncesinde başlayıp sonrasında giden dalga,
Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya.
Dalga seven kıyı sevilendir bilir kavuşamayacağını,
Ama hep koşar kıyıya her bir dokunuşunda
Aşkına verir bedenini hesapsızca.
İşte ben de seni böyle sevdim yar.
------------------------------
Bile bile hesapsızca sevmemek gerekirmiş meğer.
Gerçek sevgi fedakârlık gerektirirmiş meğer.
Meğer sevmesini de bilmek gerekirmiş.
YORUMLAR
evett uzak duranlardan biride benim ama kaçırmadım bu yazıyı keyifle okudum oldukcada manidar dı dogrusu güne düşmeyi haketmiş yazının sahibini kutlamadan geçemedim selam ve saygılarımla...
Engin Tatlıtürk
sevgi, selam ve saygılar.
merhaba;
öncelikle güne seçilen bu öyküyü kutlarım.
yazarın iyi niyetli olduğundan hiç şüphem yok. herkesin ilgisini çekecek bir konuyu işlenmiş olduğundan çokça okur toplamış. ilgi çekmesi de bu yüzden. nedense biz toplum olarak, aldatma konulu kadın- erkek öykülerine bayılırız.
fakat, edebiyatta esas olan konu değildir. elbette konu seçimi de önemlidir . asıl olan dildir edebiyatta. dili işlemektir.
yazar, sınırlı bir konuyu , sınırsız olan hayal gücüyle işler. ortaya bir eser çıkar böylece.
ancak engin beyin öyküsü, bence gazatelerin 3. sayfa aşk ve cinayet haberinden hiçbir farkı yok. çok özür dileyerek söylüyorum bunu. burada edebi kalitenin ertması için birbirimizi samimiyetle eleşti,rmemiz gerektiğine inanıyorum.
yorumlarda da şu dikkat çekici: herkes konu hakkında fikir söylemiş. ben burada yorumcuları da eleştiriyorum. olay hakkında fikir söylemek yorum ve eleştiri değildir ki. sanki, öyküde geçen su, tanıdığımız biri ve biz onun ahlaksızlığını yargılıyoruz.
oysa , şöyle demeliydik: yazar, su * karakterini iyi çizebilmiş mi? fiziksel ve ruhsal betimlemeler çarpıcı mı? olay örgüsünü kotarabilmiş mi? öykü planı ve anlatımı özgün mü?
yazar yargılamaz, ayna tutar, bize yaşamı farklı bir boyutta yeni bir renkle anlatır. görüneni değil görünmeyeni gösterir.
nice güzel öykülere..
saygılar.
Engin Tatlıtürk
Yorumunuzda katıldığım ve katılamadığım hususlar var.
Samimiyetle yapmış olduğunuz yorum için itirazcı olacak değilim ve ders çıkarmaya gayret edeceğim inanın.
Konuyu beğenmiş ve edebi dili eksik bulmuşsunuz anladığım kadar ile.
Bu durum akım, üslup ve beğeni meselesidir.
Eskiden romancılar yarı yarıya tahlil-tasvir ve olay anlatırdı.
on cilt eserin sadece yarısında olay gelişir ve roman şekillenirdi.
Hareket çağı ile her şey değişti.
Şimdi 0/0 90 aksiyonlu romanlar 200-250 sayfaya sığdırılıyor. On milyonlarca satıyorlar.
Yani olayı baş köşeye alma devri kapandı. Öykülerde iyice kısaldı.
Bir iki paragraflık öyküler yazılmaya başladı.
Ve bilmek gerekir ki kısa yazmak çok ustalık ister.
Öyle şiirler okuyorum ki sanat yapacağız diye şiir anlamsız bir hale dönüşmüş. Bir şey anlayamadan o şiirden çıkıyorum. Sanat bu mu?
Kendini ifade edememek mi?
Elbette konunun eleştirilip de dilin eleştirilmemesi eksiklik olur. Yazarın tarz ve bakış açısı da eleştirilebilir.
Belirli kalıplara sıkı sıkıya bağlanarak özgün bir şeylere ulaşmak da çok kabil olmasa gerek.
Yazar yargılamaz diyorsunuz. Bu durum tartışmalı bir konudur. Hemen her yazar kendi yargısını bir şekilde esere aksettirir.
yargısız yazmak akımını geliştirenler de oldu. Bunlar kanun değil.
Yazar görüneni de göstermek zorundadır. Sadece görüneni gösteren yazarlar da olmuştur. Bunlar birer akım olarak edebiyata girer çıkarlar.
Kalıplar gelişimi durdurur. Okuyucuyu mecbur etmek kaybettirir onu.
Yazarı da çok sınırlamamak gerekir zannımca.
Eleştirileriniz haksız demiyorum. Farklı akımlardan bakınca aynen katılırım.
Fakat tersi de mümkün. Görüş ve yorum meselesi.
Yorum eksikliğimiz konusunda çok haklısınız. Özellikle şiirde.
Ya zamansızlık ya da az bilmekten dolayı kısa ve tebrik tarzı yorum yapıyoruz. Ben de yapıyorum aynı hatayı.
Ben şiiri beğenince tamam olmuş. Çok güzel. Kutladım vs diyorum.
Aslında derin bir yorumlama yapacak kadar liyakatli değilim.
Yazdığım şiirleri de içimden geldiği için yazıyorum. Sanattır veya şairim diye yazmadım hiç.
Eğitim fakültesi ve öncesinde edebi bilgilerim oldukça fazla ama eleştiri uzmanlık işi.
Eleştiriden uzak duranları fazlaca kınamayın. İyi bir esere haksızlık yapmak korkusu var.
Nesirde de yorum eksikliği ve yorumlama yanlışlığı olabilir tabii.
Fakat müşterisiz meta zayidir.
Sırf sanat olsun diye kimse film çekip kitap yazmıyor artık.
Doğrudur ya da yanlıştır.
Yıllarını bu işe vermiş bir seçki mekanizmasının olması da ayrı bir şansımız olsa gerek.
Açık kalplilikle fikrinizi söylediğiniz için ben de bu kadarcık fikir beyan ettim.
Sizi yermiyor ve gördüğünüz üzre yanlış tespit yaptınız demiyorum.
Yorum farkı diyorum.
Sizin bakış açınıza da değer veriyorum.
Nezaketle yazdıklarınız için size samimiyetimle teşekkür ediyorum.
Sayfama şeref verdiniz.
Okuyup yorumladınız.
Bakış farklılığı getirdiniz.
Renk kattınız.
Teşrifinizden her zaman şeref duyarım.
Sağolun
Selam ve sevgiler.
(:
duaların kabul olması mutlu ediyor insanı...
Rabbim tüm hayır dualarımızı kabul eyler inşaAllah...
kutluyorum...dua selam üzre...
Engin Tatlıtürk
Teşekkür ederim.
Saygı ve selamlar.
Güzel bir bakış açısı iyi bir anlatım. Düşüncemde sürekli lurcaladığım konulardan biri. ''Değer vermek değerli kılmakla başlar.'' derim her zaman sevdiğinizi değerli kılmadıktan sonra ne kadar değer verirseniz verin bence anlamı olmayacak yapay kalacaktır. Dalgalar değerli kıldığı için kıyıları, kendini değersizleştiriyor lakin bu bütünlükte değerli oluyor. Oldukça beğendim. tebrikler...
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk dostumuzu, kutluyorum. Konu hakkında farklı düşündüğümüz yarler çok.
Saygılar.
Göktürkmen tarafından 12/22/2010 9:34:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
TEŞEKKÜR EDERİM KARDEŞİM.
SAYGI VE SELAMLAR.
Her insanın kendi içinde yüzleşebileceği, her okuyanın kendi hayatından kesitler bulabileceği çok değerli bir anlatı.
Güne yakışmış ve ENGİN bir yürekten döküldüğünün adeta ispatı olmuş.
Tebrikler dostum.
Renkli varlığının takipçisi olmak harika bir mutluluk.
Engin Tatlıtürk
Sevgili KADİFE KELEM.
Ziyaret ve değerli yorumunuz şeref verdi.
Vakit bulup yorumlara giremesem bile bil ki mutlaka izlemedeyim.
Bana huzur veriyor kaleminiz.
Teşekkür ediyorum.
Saygı ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
İyi ve güzeli gören göz.
Sayfamda olman bahtiyarlık verdi.
Teşekkür ediyorum.
Saygı ve selamlar.
Engin kardeşim... Senden özür diliyorum. Kacırmışım yazını... Kendi yazımın telaşından oldu heralde... Ama güne gelmesiyle yine okuyabildim. Ne mutlu bana....
Çıkartılacak çok ders var dı bu yazıda.. Tebrikler kutlar gözlerinden öperim....
Engin Tatlıtürk
O sisin kibarlığınız.
Ben de bazen çok sevdiğim ve sonra yorumlayım dediğim yazıları kaçırabiliyorum.
Sonra da siteye geç girersem sayfadan düştüğü için göremiyorum.
O nedenle bazen sadece eskileri dolaşırım.
Kaçan ne var diye.
Hepsini okumak kabil değil zaten.
Öyle günüm oluyor ki bilgisayardan kalkamıyorum. Bazen de eşim, annem ve çocuklar yüzünden bana zaman kalmıyor.
Bilgisayarın birini bozduk ve tamire gönderdik.
Neyse.
Seni er veya geç sayfamda görmek beni ancak çok çok mutlu eder.
Teşekkür ederim.
Saygı ve sevgiler sundum.
Selamlar.
Engin Tatlıtürk
Saygı,
sevgi ve selamlarımı sundum.
Çok çok teşekkür ederim.
Güne layıkıyla gelen güzel ve anlamlı yazınızı tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla...
Engin Tatlıtürk
Saygı ve sevgiler sundum.
Allah razı olsun.
Engin Tatlıtürk
İyi ki bizlere vakit ayırabiliyorsunuz.
Çok ama çok teşekkür ediyor,
Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Selamlar.
Bile bile hesapsızca sevmemek gerekirmiş meğer.
Gerçek sevgi fedakârlık gerektirirmiş meğer.
Meğer sevmesini de bilmek gerekirmiş.
bile bile yapılan, bildiğimizi sandıklarımız. ya peki hiç bilmediklerimiz?
çok kolay okundu ve güzeldi. günün yazısını kutluyorum
Engin Tatlıtürk
Uzun bir aradır yoktunuz.
Sizi sitede ve hatta nesir bölümünde yazıma yorum yaparken görmek ne mutluluk.
Sayfama şeref verdiniz.
Teşekkür ediyor,
Saygı ve selamlarımı iletiyorum.
Engin Tatlıtürk
Çok teşekkür ederim.
Selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve saygılar.
Gerçek sevgi fedakârlık gerektirirmiş meğer.
Meğer sevmesini de bilmek gerekirmiş.
Yazı üzerine çok söz söylenebilir ama ben seçtiğim parağrafta kaldım. Gerçek sevgi fadakarlık gerektirir, canı pahasına. Et pazarına dönmüş sevgi sevgi değildir, olsa olsa ihtiras olur.
kutluyorum Engin Bey, yine çok güzel bir yazıydı.
saygımla...
Engin Tatlıtürk
Saygılar
Saygılar
Saygılar
Saygılar.
Sayfama hoş safa geldiniz.
'' Bile bile hesapsızca sevmemek gerekirmiş meğer.
Gerçek sevgi fedakârlık gerektirirmiş meğer.
Meğer sevmesini de bilmek gerekirmiş. ''
Öykünün mesajı çok güzel..
Engin Tatlıtürk
Zevklerimiz benzeşiyor mu yoksa?
Sarışınlar konusunda ne düşünüyorsun? :))))
Sevgi ve selamlar. Sayfama şeref verdiniz. Teşekkür ederim.
yine onikiden vurdun....sanada yakışan buydu....yazı düz ovada alabildiğine akan debisi yüksek bir nehir gibiydi....saygılar
Engin Tatlıtürk
Şairlikten mi askerlikten mi?
Çok teşekkür ederim.
Saygı, Sevgi ve Selamlar.
öyle güzel bir öykü olmuşki
yalnızca ibret ibret ibret alınmalı diyebiliyorum ve tebrik ediyorum....
ne yazıkki toplumun en temel sorunu olan bu ve bunun gibi böylesi tüm ahlaksızlıklar reyting rekoru kırıyoru son yıllarda Ülkemizde...
belki öncedende varmıştı ancak en azından bizler ve cemiyet insanının gözünün uzağında işleniyordu böylesi çirkinlikler...
edep aklın dışından huzur ise içinden görünüşüdür.
ne edebi varmış kadının görünüşünde ve nede hzuru varmış içinde...ki,en son cinayete kadar varmış bu çirkinliği...fiilen olmasada sebebp sonuç olarak oraya bağlanıyor konuun sonu...
yazı çok anlam ve anlaşılır bir anlam yüklüydü...diliyorum ki yine güne gelsin ve anlamlı olaraklyerini alsın...
dua ve selam üzre...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 12/21/2010 7:48:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz.
Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı ve selamlar.
Güzel yazıyorsunuz Engin Bey. Yazılarınızı ve öykülerinii okumak keyifli. Yorumlarınızı da öyle.
Hiç sıkılmıyor insan sizi okurken. Sizin deyiminizle 10 numara bir yazı.
Ama bir şey aklıma tıkıldı: "Su'nun" mu olmalı "Su'yun" mu?
Engin Tatlıtürk
Selamlar,
Sevgiler.
Teşekkür ederim.
Aynur Engindeniz
ben yazının içeriği hakkında bir şey demeyeceğim
yazım dilinize takıldım
daha önce kullanmadığınız bir şekilde yazmışsınız
değişik geldi bana
yinede emek verilmiş
kutlarım
saygılarımla
Engin Tatlıtürk
Bu mu iyiydi şimdiki tarz merak ettim doğrusu.
Ya da bu tarda bir aksaklık mı var? Açık eleştiriniz beni sevindirir.
Hatam olan yeri görüp düzeltirim.
Ayrıca tarzının olması ve okuyucu tarafından değiştiğinin bana söylenmesi çok
ömemli. Çok mutlu eder beni.
Sanırım bu öykü ağırlıklı olduğu için size öyle geldi.
Keşke yeni yazılarım bundan iyi olsa da ilerleme kaydetmiş olsam.
Diyorum ya burası okul.
Öğrenmeye geldim.
Mühim olan geldiğimizden iyi durumda olmak.
Sayfama şeref verdiniz.
Çok ama çok teşekkür ederim.
Takip ettiğiniz için ayrıca teşekkürler.
Saygı ve selamlar.
On sekiz yaşında ki oğul Hasan, burada yüzmek yasak levhasının dibinden denize dalmış ve annesine ulaşmıştı.
On sekiz yasinda cocuklari olan ve fikri bukadar bozuk olan bir bayan ile yasamaktansa zaten kendisi ölmek isterdi herhalde bilseydi.
Hem din ve ahlak kurali nedir ki bu inanca bakmiyor toplumu cökertmek cürük bir karaktere bakiyor..
Sevgi kutsal bir bag bir duygu böyle nefs olayi ile yanyana getrilmeyecek bir konudur.
Bazi yazilariniz unutulmazlar ve defalarca okunsa degerinden birsey kaybetmez.
Yüregnize saglik degerli dost
Sonsuz saygimla
hicbitmez tarafından 12/21/2010 4:46:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Hem de neler oluyor.
Kınamak çıkar yol değil.
Eğitim gerek her kademede.
Sayfama şeref verdiniz.
Teşekkür ederim.
saygı ve selamlar.
Su testisi su yolunda kırılır derler hakikaten de öuyle olmuş olan da suçsuz günahsız eşe, yani eşini karşılıksız seven eşe olmuş. Güzel bir örneklemeydi. Allah şeytana fırsat vermesin derler bizim buralarda tam öyle bir durum. tebrik ederim Engin Bey. Saygı ve selamlarımla
Su; ideal bir eş veya anne profili değil bence çünkü namuslu bir kadının fikrinden dahi bir erkeğe farklı bir gözle bakmak geçmez. Su; suda boğulup az daha gidiyordu. Su testisi su yolunda gider misali... Olan kocasına oldu. Nasıl çocuklarının yüzüne bakacak? Yanlış düşünceler; eyleme geçmiş olsun veya olmasın vicdanı rahatsız eder.
"Eskimiş topa herkes vurmak ister ama kimse sahip olmak istemez..Herkesin oyuncağı olmak kişinin çok sevildiğini kıymetli olduğunu göstermez.. Ulaşılmaz olmakta vitrinde yaşlanmayı göze almak demektir..."
Yazım tekniğiniz, olayları irleleyişiniz ve düşünmeye sevk edici anlatımınız yine dört dörtlüktü. Baştan sonra kadar çok beğendim ama yukarıdaki paragrafı daha bir ayrı tuttum.
Tebrik ediyorum. Güzel yazıyorsunuz. Tam puanım ve saygılarımla..
Aysel AKSÜMER tarafından 12/21/2010 3:15:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER tarafından 12/21/2010 3:16:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Çok çok güzel bir yorum. Katılmamak elde değil.
saygı ve selamlar.
Bu konu üzerine binlerce söz söylenebilir ve binlerce yorum yapılabilir. Herkesin mutlaka bir diyeceği vardır çünkü.
Sonuç mu?
Sonucu olsaydı tüm bu yazılanlar ne yaşanırdı, ne de yaşananlar yazılırdı.
Yani insan nefsi...
Allah doğru yoldan ayırmasın ve nefsine köle yapmasın demekten başka elden ne gelir.
Bu kalem aslında çok daha fazla haykırmak istiyor ama sanırım zaman gerek içindekileri tam olarak dökebilmesi için...
Engin Tatlıtürk
Çok teşekkür ederim.
Sevgi ve selamlar.
Sevgili Engin,
Her yazında bir basamak daha yükseldiğini, aşama kaydettiğini izlemek beni çok mutlu ediyor.
Birazcık dikkatle dinleyince çevremizdeki sesleri binlerce Su,binlerce Can'ın nefesleri duyuluyor derin ve acılar içinde.
İlginç bir vicdan muhasebesiyle karşılaştık.
Çok akıcı yazdığından bir çırpıda okuyup bitirince tekrar baktım,aslında o kadar da kısa değilmiş.
Tebrik ederim.
Teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle..
erolabi tarafından 12/21/2010 11:24:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi tarafından 12/21/2010 1:28:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu öykünüzü hatırlıyor gibiyim?
Hiçbir konu ve görüş hakkında " Asla " demem. Büyük söz söylemiş olmaktan korkarım. Ama salt cinsellik üzerine kurulu bir ilgiyi, hayali, hatta daha ileri gidersem birlikteliği; anlamam, kabullenmem Asla mümkün değil. İnsan'ın, bundan daha basitleşeceği, başka bir şey düşünemiyorum. Basit insanlar, basit hayatlar yaşar. Acı olan yanı; cezasını suçsuz insanların çekmesi. Cumhur Bey gibi. Su'nun çok vicdan azabı çekeceğini sanmıyorum.
İbret dolu, güncel bir öyküydü. Aslında öykü - kurgu - değil. Son günlerde sıkça yaşanan bir ahlak çöküntüsü. Saygılar kaleminize.
Engin Tatlıtürk
TEŞEKKÜR EDERİM.
SİZE KATILIYORUM.
SAYGI VE SELAMLAR.
Su gözlerine değen gerçek hayatın nefesine akacaktı...
Eşinin ölüme gidişindeki anlamı çözecek ve nefsine taktığı insanlık prangası ile gerçekten insan olacaktı...
Sadece aşkın hiç bir anlama gelmediğini aşkın yanında vefa, erdem, fedakarlık kelimelerinin de olursa bir anlamı olacağını kavrayacaktı...
Su ne Can'a ne düşlerine tutunacaktı...
Tuttunduğu dal kendi yüreğinin kendi yangınındaki pişmanlıklar olacaktı...
Offf çok oldum sanırım yüreğiniz dert görmesin Engin Tatlıtürk...
Engin Tatlıtürk
YAZIMA ELEŞTİRİ YOK ZANNIMCA. :))
SAYFAMA ZİYARETİNİZ MUTLU ETTİ.
TEŞEKKÜRLER.
SAYGILAR.
Mehtap ALTAN
ben önce duyguya girerim sonra konunun şekline ve kurgudaki yansımalara...
Saygı benden ...