- 1838 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
YİĞİT LİDER MUHSİN YAZICIOĞLU
19 Mart 2009 tarihinde Karaman ziyaretinde ölüm üzerine bir konuşma yaparak;
“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyesine bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim.” (Bu kısmı TANER ÇAKIL’ın – ÜŞÜYORUM REİS isimli kitabından aldım.)
Muhsin YAZICIOĞLU kazadan bir hafta önce böyle bir konuşma yapmıştı. Şunu da belirtmekte fayda var. Helikopter konusunda ise Muhsin YAZICIOĞLU; “Bırakın bu helikopter işini, hava koşulları kötü olunca uçamayız. Tehlikeli bir şeyler olur. Beni öldürecek misiniz?” demiş. (Konuşma metnini TANER ÇAKIL’ın – ÜŞÜYORUM REİS isimli kitabından aldım.)
25 Mart 2009 Çarşamba günü kurstan geldim. Televizyonda şöyle diyordu: Helikopter düştü. Muhsin YAZICIOĞLU’nun da aralarında bulunduğu 6 kişi yaralandı. Helikopter Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Çardak beldesi yakınlarına düşmüş. 6 kişi yaralanmıştı, ölen yoktu ve hastaneye kaldırıldılar, durumları iyi zannetmiştim. Oysa ki yanılmışım. Siz de hatırlarsınız ki; hastaneye kaldırıldılar, durumları iyi, diye asılsız bir haber çıkmış ve arama çalışmaları da gecikmişti. Bulunamadıklarını öğrendikten sonra, geçmeyen dakikalar başlamıştı bizim için.
Güneş çoktan kaybolmuştu ve güneşin kaybolmasıyla birlikte bizim içimizdeki korku da gitgide büyüyordu. Çünkü hâlâ arama çalışmaları devam ediyordu.
Perşembe sabahı, namaza kalktığımda, aklıma ilk gelen kişi Muhsin YAZICIOĞLU oldu, bulunup bulunmadıklarını çok merak ediyordum. Eğer bulunamadılarsa bütün gece soğukta ne yaptılar, diye düşünmeye başladım, yüreğimdeki iki zıt duyguyla. Duygularımız korkuyla ümit arasında gidip gidip geliyordu. Bir taraftan kurtulmalarını ümit ederken, diğer taraftan da onların ölüm haberini almaktan korkuyorduk. Kesin bir haber alınıncaya kadar ümitle beraber bu korkuyu da içimde taşıdım. Sürekli onlar için dua ediyorduk. Haberlerde hâlâ bulunamadıklarını söylüyordu, bu haber yüreğime bir ok gibi saplandı. Oysa kaza Çarşamba günü 15:30 – 16:00 sıralarında olmuştu. Onlar oradayken biz sıcak evimizdeydik, ama bu kazadan dolayı içi buz tutmuş yüreğimizle. O soğukluğu kalbimde hissediyordum adeta. Çünkü bu olay, tüm acısıyla kalbimize işlemişti…
Sürekli aklım onlardaydı, acaba kurtuldular mı, diye. Kursta bir şeyler yiyecektik, onun için, marketten tabak, bardak almak icap etti. Serap ve Feyzayla birlikte markete gittik. Onlar alış-verişle uğraşırken, ben de TV’a dalmış, Muhsin YAZICIOĞLU ile ilgili haberleri izliyordum, acıdan dolayı hançer saplanmış yüreğimle… Tüm kanallarda Muhsin YAZICIOĞLU vardı. Arkadaşlarım, bir taraftan da beni süzüyorlardı ve kendi aralarında; Sündüs ağlayacak gibi duruyor, diye konuşuyorlardı. O haberleri izlerken yüreğim yanıyordu acıdan, gözlerim doluyordu. Sonra Serap bana dönüp; neredeyse ağlayacaksın Sündüs, dedi. Evet neredeyse ağlamak üzereydim. Çok merak ediyordum, bulundular mı, diye. Aynı zamanda ölüm haberlerini almaktan korkuyordum. Perşembe günü kurstan eve gitmek istemedim, onların ölüm haberini alırım, diye. Aynı zamanda onların kurtulacaklarına dair ümidimi de koruyordum. Eve her gelişimde, arama çalışmaları devam ediyor, diyordu haberler… Zaman uzadıkça ruhum sıkılıyor da sıkılıyordu, yüreğim de bir kerpetenin içinde sıkılıyordu sanki. O hafta benim için oldukça zor ve huzursuz geçmişti.
Muhsin YAZICIOĞLU’nun geçirdiği helikopter kazasından dolayı bütün partiler yapacakları mitingleri iptal etmiş, BBP Genel Merkezi’ne, geçmiş olsun, ziyaretine gitmişlerdi. Yani anlayacağınız bütün milletimiz tek yürek olmuştu, Muhsin YAZICIOĞLU için, gerek siyasilerimizle gerekse halkımızla. Mitinglerin iptal edilmesi, bütün siyasi partilerin BBP Genel Merkezi’ne gitmesi ve bütün Türkiye’nin Muhsin YAZICIOĞLU için ve arkadaşları için tek yürek olması sevindirici gelişmelerdi. BBP Genel Merkezi dolup taşmıştı, onlar için Yasinler okunuyordu, dualar ediliyordu. Resmi ekipler, sivil ekipler yaklaşık 5000 kişi onları arıyordu. Gerek BBP Genel Merkezi’nde gerekse Sivas’ta ana evinde onlar için binlerce kişi dua ediyordu. Televizyonlar zaman zaman annesini de gösteriyorlardı ve annesi ise; evladımı bulun, diyordu. Hangi yürek dayanır Muhsin YAZICIOĞLU’nun annesi Fidan YAZICIOĞLU’nun bu feryadına. Annesinin bu feryadını duyunca, yüreğimdeki yangın iyice alevleniyor ve dayanılmaz hâle geliyordu. Şu an bu satırları yazarken bile o acıyı tekrar yaşıyorum adeta ve damla damla gözyaşlarım akıyor, aradan bunca zaman geçti, şimdi bu satırları yazarken bile ağlıyorum (oysa ben duygusal değilim), yürek yangınım yeniden alevleniyor.
Cuma günü akşamı 6 ceset bulundu, dediler. Açıklama resmi olmayınca buna inanmak istemedim, daha doğrusu Muhsin YAZICIOĞLU’nun ölümüne inanmak istemedim.
Cumartesi günü oldu, o gün annemle birlikte Meram’a, Miyase hocanın yanına gitmiştik. Biz Meram’daydık, fakat benim aklım da sürekli Muhsin YAZICIOĞLU’ndaydı. İkindin eve geldik, eve gelir gelmez, yayından fırlamış bir ok gibi hemen odaya daldım. Son ana kadar ümidimi kaybetmemiştim. Ve televizyonda; MUHSİN YAZICIOĞLU VEFAT ETTİ, yazıyordu. Dünya başıma yıkılmıştı sanki Muhsin YAZICIOĞLU’nu ve arkadaşlarını kaybetmiştik. Bir gönül insanını kaybetmiştik, ülkemizin yetiştirdiği ender bir lideri kaybetmiştik. Açıklama resmiydi ve bu durum kesinleşmişti artık. Kimseye ağladığımı fark ettirmemek için diğer odaya geçtim, gözyaşlarım sel olup aktı adeta.
Muhsin YAZICIOĞLU Salı günü Ankara’da yapılan devlet töreniyle, Kocatepe Camisi’nden, onbinlerce kişi tarafından, dua ve tekbirlerle, son yolculuğuna uğurlanmıştı. Tekbir seslerini duydukça gözyaşlarım çağlıyordu adeta, ağlamak bile yürek yangınımı hafifletmiyordu. Diğer arkadaşları ise memleketlerinde toprağa verilmişti. Kursta olduğum için cenaze törenini izleyemedim, oysa izlemeyi çok istiyordum. Akşam haberlerde cenaze törenini gösteriyorlardı. Hemen onu izlemeye başladık annemle ben. Annemle ben ağlıyorduk cenaze törenini izlerken. Biliyordum gözyaşlarımı tutamayacağımı, ateş düştüğü yeri yakmıştı bir kere. Sanki bir yakınımı kaybetmiştim, baba acısı yaşadım adeta. Sanki babamı kaybetmiştim. Muhsin YAZICIOĞLU’nun ölümü bana, baba acısı yaşattı adeta. Ben ağlarken 3 yaşındaki kardeşim; ağlama abla, diyordu bana. 3 yaşındaki kardeşim bile etkilenmişti. Bir hafta boyunca zaman zaman ağladım.
Sonraki günlerde ise nereye baksam Muhsin YAZICIOĞLU gözümün önüne geliyordu mütebessim çehresiyle, herkesi ona benzetiyordum. Onun hayali sürekli gözümün önündeydi. Bu durum birkaç hafta sürdü. Gerek durakta olsun gerek otobüste olsun, aklımdan hiç çıkmıyordu, bir müddet onun yürek yangınını içimden atamadım.
24 Mayıs 2009 Pazar günü BBP Kongresi vardı. Onu izledim, Muhsin YAZICIOĞLU’yla ilgili slayt vardı. Kongrede olanlar, orada ağlarken ben de TV başında ağlıyordum, yürek yangınım yeniden alevlenmişti. Ve bu kongre haberlerde, Ağlatan Kongre olarak yerini almıştı.
Ben onu inançlı ve inancını yaşayan bir gönül insanı olarak tanırdım. Allah’tan rahmet diliyorum ona ve arkadaşlarına. Allah ailelerine sabır versin. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Çünkü dayanması çok zor. Genellikle insanların değerini onları kaybettikten sonra daha iyi anlıyoruz.
Bir yerde okumuştum, ölüm insanları seçermiş ve genelde iyi insanları önce alırmış. Mesela önümüze bir meyve tabağı geldi, tabii ki de meyvenin iyisini seçeriz, biz nasıl meyvenin iyisini seçersek işte ölüm de insanın iyisini öyle seçermiş.
GÖNÜL İNSANI YİĞİT LİDER MUHSİN YAZICIOĞLU’NU ASLA VE ASLA UNUTMAYACAĞIZ… İNSANLAR ÖLÜR AMA SEVGİLERİ ASLA…
Ve yazımı Muhsin YAZICIOĞLU’nun ÜŞÜYORUM şiiriyle bitiriyorum…
<span> ÜŞÜYORUM </span>
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…
MUHSİN YAZICIOĞLU
SÜNDÜS KOÇ - KONYA
14.12.2009–PZT.
YORUMLAR
Hasibe Koçak RUHUN ŞAD
MEKANIN CENNET OLSUN ŞEHİDİM YİĞİDİM
SÜNDÜSÜM KALEMLER YAZSADA KOCA REİSİ YÜREK SESLENİŞELERİMİZLE YİNEDE ANLATILMAZ ADAM GİBİ ADAM
RABBİM BİZLERİ DAVAYA SAHİP ÇIKANLARDAN BAYARAĞI MAKSAD-I ALAYA TAŞIYANLARDAN EYLESİN KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK HARİKA BİR YAZINI OKUDUM TA DERİNLERDE ÖZLEM DUYARAK ALLAH RAZI OLSUN İNŞAALLAH CANIMMM..!
( TEK BİR YANLIŞ BENİ RAHATSIZ EDER ONUN İÇİN SİLİP YENİDEN YAZDIM SÜNDÜZÜMMM BİLNEEE) ..;)
20 Kasım 2010, 20:03
uğur beye cevaptır
hani hep derizya adam gibi adam
lider gibi lider idin yok idi hatan
naaşın başında ağlar başbakan
inan minnetdardır sana bu vatan
haydar derki yeter yürekler doldu
sönen yıldız deyil bir güneş soldu
devlet aradıda üç günde buldu
yarabbim ne acı acı bir sondu
mekanı cennet olsun bir dahada böyle bir lider gelmez
Vallahi ne desem...
Azerilerin bir sözü aklıma geliyor sadece "Ölünün ardı tatlı olur" derler.
Herkes bu kadar severedi de neden oy vermezdi anlamak mümkün.
Biz millet olarak ya umacağız ya korkacağız ki iş yapalım.
Muhsin Yazıcıoğlu Allah rahmey eylesin , diğerlerine benzemezdi.
Bir konuşmasında " Komşularınızın çocuklarını derneklerimşize getiriyormusunuz? Komşularınız size güveniyor mu? Eğer güven vermişseniz siz ülkücüsünüz" demişti dinlayen arkadaşlarına..
Şimdi sormak lazım kaç komşu güvenip gönderir diye düşünmek lazım.
Selam ve dua ile...
SAVAŞÇI (SÜNDÜS TOKGÖZ)
Bütün büyük adamların olduğu gibi Muhsin Bey'in de seveni ve sevmeyeni olması doğal.
Muhsin Yazıcıoğlunun ırkçı olmadığını bilmeyenler Maraş idi, kürt sorunu idi gibi yaftalar takmak istiyor.
Kürt meselesini de çözecek büyük bir projeye imza atmaya hazırlandığı sırada öldürülme ( bence ) dikkat çekicidir.
Muhsin'i değil yazınızı konuşmak gerekir. Muhsin Beye Allah'tan rahmet dilerim.
Yazınız çok yürekten ve gerçekçiydi.
Anlatım etkileyiciydi.
Benim için bu gün sitedeki en güzel yazı.
Tebrik ederim duyarlı yüreğinizi.
SAVAŞÇI (SÜNDÜS TOKGÖZ)
SAVAŞÇI (SÜNDÜS TOKGÖZ)
FARKLI PARTİYE OY VERMEMİZE RAĞMEN MUHSİN BEY'İ ÇOK SEVERDİK AİLECE.
İNANIN BENZER DURUMLARA DÜŞÜP, BENZER ACILARI YAŞADIK.
ALLAH MEKANINI CENNET ETSİN.
"O" HERKESİN ÜZERİNDE ÜZERİNDE İTTİFAK EDECEĞİ KADAR DEĞERLİ " ADAM GİBİ ADAM"'DI.
HİSSİYATLI YAZINIZDAN ÖTÜRÜ SİZİ KUTLARIM.
SAYGI DUYDUM.
SEVGİ VE SELAMLAR.
SAVAŞÇI (SÜNDÜS TOKGÖZ)
Muhsin Yazıcıoğlu'nu unutmak İNSANI unutmaktır...
O duruşuyla, yaptıklarıyla, inandığına gidişi ile gerçek bir İNSANdı...
Mekanı cennet olsun inşaALLAH...