- 1239 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAZIM ARICI / ARDAHAN ÖYKÜLERİ/ 149 (kitap)
"Ders bütün herşeyi ile temin olunmuştu."
"Herşeyi ile herşey temin olunmuştur." Hali vakti yerinde olan kaçı; malzemelerini getirmeyenlere işittirerek:
- Bazılarına dersin adını haberdar edin!
- Oğlum hayınlık yapmak olabilir mi? Öğrenci adamız bunun burasında yani. Hül hülüye kaldırmayın bizi...
Allah razı olsun Kazım Arıcı öğretmenimizden. Varı yoku bilir insandı.
Doksan yaşını yaşıyor. Kazım Arıcı dinç, yanakları al ve güldür güldürdü. Yazın Ardahan Şehir Kulübünde gördüm. Çayını içtik. Kısa kol gömlek giymişti. Kolunu incitmişti. Bütün kada, belası buymuş. Kolu incinmişti... Irak olsun dedik. Kendisi de güldü. Gülüştük masadaki cemaatle. Yenisini Allah nasip ederse; seneye: GÖRÜŞMEĞE!
Yaşamı sevdiğini elbette: "Sevilmez mi" söyledi. Hayatın hiç bir eksiğinden gücenmeyeceğini; realist olduğunu ima etti. Seneler görüp seneler geçirmişliğin neticesi. İnsanlar hayatı bilirmiş. Her şeyi de kanmış olurmuş.
Düşünce adamları söylüyor: "Gerçeklerden kaçınanlar uykululuğa verip kendilerini; yarı uykulu yarı uyak, uyur-gezer hayata tutunmaya çalışırmış.
Realistlerse aksi gerçekler ile yüz yüze gelir ve uyanık hal neyse bedeli, ceremesi yaşar ödermiş.
Kazım Arıcı bizim Kazım Karabekir İlkokulu müdürümüzdü. Bizler:
Şemsi Kaya’nın oğlu: Saffet Kaya.
Cafer Arslan’ın oğlu: Orhan, Burhan Arslan.
Adil Kurtel’in: Sedat Kurtel.
Zeki Özer’in: Abdurrahman Özer.
Aliyar Evgin’in: Ekrem Evgin.
Yılmazların: Mustafa Yılmaz.
Şükrü Hocanın: Savaş Tura.
Altunların: Tacan, Gevher.
23 Şubat’la rekabet vardı Karabekir İlkokulu arasında. Rahmetli Osman Şanal ile Kazım Arıcı’nın arasında da tatlı rekabet: Yarışma kabilinden dillendirilmese de mevcuttu. Millet öyleye yoruyordu.
Kazım Arıcı, amcamın çocuklarını sordu. Herkesi sordu. Niyazi Atıcı’yı sordu. Ardahanlıları sordu. Gurbetteyiz;onu da sordu.
" GEZDİM GURBET ELİ SEYRAN EYLEDİM.
GÖRDÜM Kİ MÜŞKÜLDÜR HALLER PERİŞAN
ÖZÜM ÖZ DEYİR İDİM FİKREYLEDİM.
DERTLİ BEN DEĞİLEM ALEM PERİŞAN."
Ne desin?
Ne söylesin?
Aleme neyse bize de o! Bize de o!..
Asıra dalya diyecek inşallah öğretmenimiz.
Cincoropludur. Cilavuz’dan mezun oldu. Keman ve mandolin çalmayı becerir ta Köy Enstitüsünden beri. Okul müdürlüğü yaptı. Çocukların, öğretmenlerin hatralarına bir şey getirtmedi: Kıl kadar zarar vermedi. İdare sanattır. dedi. Düsturu buydu. Gebzedeyiz... hele bizim halimizi ahvalimizi düşünüyor, soruyor. Ardahan sever; Ardahanlı öğrencilerini merak eder, sorar, arar. Kıvançlarıyla göğsü kabarır.
Arıcılık yaptı. Arıcılığın halkça bilinmesi için cehdetti. Çalışana Allah verir! Kazandı. "Koppes " oldu sevgili öğretmenimiz.
Hayatı sevdiğini demiştim. İşreti ihmal etmez hocamız ay da yıl da bir sefer. Bal içmeğe, yemeği nasihat etmiştir. Öğretmen sıkılaması ile söylemiştir. Sözünü tutan sağlık için balın faydasını, semeresini gördü.
Kazım öğretmenime dikkatle baktım. O hala aynı. Bundan benim çıkarım olacak, onun öğrencisiyim: o gençse bende gencim... Ben de onun kadar yaşayacağım. Ne gelmedi aklıma ki. Yararlı göp güzel fikirler...
Dimağı her şeyi ile hakkını veriyor. İyi takip ediyorum. Yusuf Hoca’yı anmadan geçmedi. Arkadaşıydı.
" O fevkalede insandı." dedi. Öteden biliyorum. Arkadaşlarına kestiği önemi.
"Uzun Osman" rahmetliyi, Şükrü Hoca, Mülazim Öğretmen, Elfez Leloğlu’nu, Alattin Altun, Cemal Köksoy’u andı.
El İşleri dersinde o günü hatremden çıkmasını istemedim. Yeğeni Şahpender bizle 7/G sınıfındayız.
Sarı yağ gibi satırla kesmişce ikiye ayırmışlar. Öbür yarımız müzik’e gitmişti. Öğleden sonraydı. Bahar ağzıdır. Ardahan küresel ısınma gibi şeyleri bilmez. O şeyler henüz doğmamıştı da. Ama coğrafyacı Egemen Yapcal hocamız Ardahan’a "Ekolojik Denge" kelimesini getirmişti. Neyse: Hülasa; Ardahan bardak gibi görücüye çıkmış köçecek kız misaliydi.
Keyfimiz çok iyi. Ailemizden, komşudan, etraftan anladığımızla. Ardahan’ın huzuru iyi. Öğrenci kalbimizde; çocuk ruhumuzda huzur ve saadet cisimleniyordu. Fikrimiz eskiyi bunca açıklaya biliyor.
Çok neşeliyiz. Sıraların aralarında kaçışıyoruz. Kazım Arıcı içeri girmişti. Hemen oturduk. Kızmadı. Bizim arlanmamıza bıraktı. Tövbe... öğrenci dinler mi?
Laylon bebekler satılırdı. El bebek derdi, diyenler. Kaç kuruştu? Parayı yetiremediğimiz için sorun teşkil etmezdi. Elimiz boş, gelmiştik. Alçı dökmüşler evde. Sınıfta bıçakla kesip alçı bebeği çıkaracak. Suluboyayla boyayacağız.
Arkadaşların alçılarından artan artıkları Koko sıraların altından geçerek topladı. Biz de peşine. Kazım Hoca görmesin diye alarmlı dikkat kesilmişiz. Yakalanmadan bizde alçıdan bebek heykeli yaptık. Bıçakla yanını yorasını yolduk. Bebeği ele bil: yontma taş devrinde yontturmuşsun.
Boyadık maviye... Kazım Hoca ’ya götürdük. En son biz gösterdik. Güya hocanın dikkatinden: Pür kaçıracağız. Kazım Hoca:
- Size tam not vereceğim. Sizin tasarımınız daha makbül. Hiç yoktan buldunuz, buluşturdunuz. İhtiyaçtan doğar buluş prensibini uyguladınız.
Çok hoş olduk. Öğretmenimiz beğenmişti. Yanlış bir şey yapmamıştık.
Allah her öğretmenimizden razı olsun.
Öğrendik neler, neler.
Beşinden aşağıysak...
Dokuzundan yukarı...
Ölen öğretmenlerimize Allah’tan rahmet.
Rahmetli İbrahim Dağdelen İzmirli öğretmen, Kazım Beyin damadı oldu. Ardahan’ı sevdi. Efsane bir isimdi. Diğer öğretmen arkadaşlarıyla birlikte anıyoruz.
Kazım Arıcı’ya güzel günler dileriz.
Aşık Nuri Şenlik; ırak bir anlam bağlamıyla desin sonu:
"SET ÇEKİP SEMAYA DUMANLI DAĞLAR
EŞİNDEN AYRILAN AH ÇEKER AĞLAR
BOZULDU GÜLŞENLER VİRANDIR BAĞLAR
BÜLBÜLÜN KONDUĞU DALLAR PERİŞAN"
Yalçıner Yılmaz
23-12-2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.