- 839 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RAHMET GÜLÜ
Çöl fırtınası ufku kum bulutuyla kaplamış, düzlükte kurulu kıl çadırın eteklerini havada uçuşturuyor,göz gözü görmüyordu.Çadırın önünde dikili putun önünde diz çökmüş adam küçük bir kum tepesine dönüşmüş,sessizce yalvarıyordu.Ey ilahım! sana adaklar adadım sunaklar sundum. Senin şerefini her zaman korudum. ne olur bana yardım et. Doğacak çocuğum erkek olsun.
Çadırın içinde bir köşeye sinmiş çocuklar korku ve hayretten hiç kıpırdamadan öbür köşede başında birkaç komşu kadının anneleriyle olan uğraşılarını seyrediyorlardı.Acı bir inilti kıl çadırı aşıp adamın kulaklarını tırmalıyordu.Nihayet inilti kesildi,bir bebek ağlaması duyuldu..
Adam putun önünden doğruldu, çadıra girdi.
—Söyleyin erkek değil mi?
…
Çadırın girişinde bulunan kırbacı eline aldı,
Defolun uğursuzlar deyip kadınların üzerine yürüdü. Kadınlar kendilerini zorla dışarı attılar.
Eşinin yanında durup;
—Kadın ben sana demedim mi oğlan doğur diye,
Ben ne yapayım elimde olsa?
— “Sus birde cevap veriyor hepiniz geberin” deyip kamçıyı şuursuzca yeni doğum yapmış kadının vücuduna indirmeye başladı.
Zavallı kadın yüz üstü dönüp çocuğunu kamçılardan korumaya çalışıyordu.
Odanın köşesindeki çocuklar sinmişler birbirlerine sarılmışlar nefes bile almıyorlardı.
Bir müddet sonra adam çadırdan çıkıp putun önüne geldi. Kırbacını havaya kaldırdı. Sanki putu da kırbaçlayacaktı ki elinden kırbacı atıp puta sert sert baktıktan sonra atına atlayıp toz bulutunun içinde kayboldu.
Onun gittiğini gören komşu kadınlar tekrar gelip bazıları çocukları tesilli etti, bazıları da kadına yardımcı oldular,bebeği sardılar.
….
Aradan yedi yıl geçti.
Babadan kızı hep sakladılar,onunla karşılaşmaması için elden gelen yapıldı.Kız sadece uzaktan babasını izledi..
Bir gün babasıyla karşılaşmış ve ayak altında dolaşma diye şiddetli bir tokat yemiş,o acıyla çadıra girip eşyaların arasında uyuya kalmıştı.
Annesinin ağlama sesleriyle uyandı. Bir kaç komşu kadın annesiyle konuşmak içir çadırlarına gelmişti.
Konu kimlerin kızlarını toprağa gömdüğüyle ilgiliydi. Annesi de eşinin kızını toprağa gömeceğinden korkuyor onun için ağlıyordu.
Aradan birkaç gün geçti. Bir akşam üstü babası çadırın nündeki putu temizledi. Önünde birkaç saat sessizce diz çöküp oturdu. Put için yiyecekler hazırlamasını istedi. Bir koç kesip kanını putun her tarafına sürdü. Önüne evinde ne yiyecek varsa en iyi kaplarda koydu. Şarap fıçısını da çıkarıp içmeye başladı. O gece çadıra hiç girmedi. Sabah uyandıklarında adam sızmış anneleri üstüne kalın bir örtü örtmüştü. Öğleye doğru sıcaktan adam uyandı.Yemeğini yedikten sonra eşine;
—Kızı hazırla onu dayısına götüreceğim.
Kadın birden hareketsiz kaldı, boş gözlerle kocasına bakıyordu
Adam iüç dört defa tekrarladı,
—Kızı hazırla dayısına götüreceğim.
Evlerinin önüdeki bu putu babalarından başka hiç kimse sevmiyordu.Babaları bu putla ne zaman konuşsa tapınsa değişiyor acımasız biri olup çıkıyordu.Hele küçük kız puttan nefret ediyor,kaç defa kimsenin bulunmadığı bir zamanda yüzüne tükürmüş,sonra anlaşılmasın diye de silmişti.
Babasının kendisine karşı bu şekilde davranmasının tek sebebi olarak bu putu görüyordu.
Anne ağlayarak kızını yıkamaya başladı
.Kızı bu şifreyi de önceden duymuş, babasının söyleyeceği günü bekliyordu.
Bu Araplar arasında baba ile anne arasında bir şifre idi. Kızı hazırla dayısına götüreceğim.
Kız yıkanır en güzel elbiseleri giydirilir, baba dayısına götürüyorum diye çöle açılır, bir çukur kazar, kızını oraya gömer ve geri dönerdi.
Kız;
—Anne sakın ağlama ben her şeyi biliyorum. Babam beni toprağa gömecek.
Anne itiraz edecek oldu ama kızını ikna edemedi.
—Anne ben rüyalarımda hep babamı görürdüm, Ona gündüz söyleyemediğim baba der boynuna sarılır onunla konuşur oynardım. Yalnız son zamanlarda babamı hep kötü hayvanlar şeklinde görüyordum. Bazen bir yılan olup beni ısırıyor, bazen bir ejderha olup beni yutuyor, bazen bir kaplan olup beni parçalıyordu. Bazen ise babam kuma dönüşüp ağzıma gözüme kulağıma dolduğu oluyordu.
Yalnız bu gece babam dışarıda içerken ben yine bir rüya gördüm. Ancak bu rüya çok güzeldi.
Anne can kulağı kesilmiş kızını dinliyordu.
—Anne, hiç durmadan yağmur yağıyordu, yağmur yağmaya devam ederken yerden bir gül filizlendi. Ben bu gülü daha önce hiç görmemiştim. Anne görsen bu gül öyle güzeldi ve öyle güzel kokuyordu ki, bu koku yeryüzüne dağılmaya başladı, bu güzel koku insanlara ulaştıkça bazıları görmemek için gözlerini kokusunu almamak için burunlarını bu gülle ilgili anlatılanları duymamak için kulaklarını kapıyorlar, bu gülü ortadan kaldırmak için ona saldırıyorlardı. Ancak bu güle hiç zarar veremiyorlardı. Bazı insanlar ise bu gülün kokusunu bütün güçleriyle içlerine çekiyorlar, onu saldırılardan koruyorlar, diğer insanlara bu gülü anlatıyorlardı.
-Bu gülün kokusu kime ulaştıysa o değişti tapındıkları putları kırdılar,İbrahim atamızın yaptığı kebenin etrafında her şeyi yaratan Allah a ibadet etmeye başladılar.Önlerinde hep bu gül vardı.
—Anne bu gülün kokusu bütün dünyaya yayıldı. Babama da geldi. Babam da bu gülden kokladı. Anne babam ondan sonra evimizin önündeki o uğursuz putu parçaladı. Anne yalnız o zaman ben babamı Allahın bana verdiği bir bahçenin içindeki bir köşkten seyrediyordum. Anne babam o günden sonra hep geceleri kalkıp benim için ağladı. Anne ben babamı affediyorum. Anne sen de affet.
Kadıncağaz kızını bağrına basıp ağladı ağladı ağladı.
—Anne sen hamile misin?
—Evet kızım
…
—Anne bizim buralarda güller ne zaman açar/
—Nisanda yavrum.
—Anne ya karnındaki de kızsa?
…
—Anne kardeşime söyle eğer kızsa nisandan önce bu dünyaya gelmesin.
—Neden kızım.
—Anne güllerin nisanda açtığını söyledin ya Belki benim rüyada gördüğüm gül de bu nisanda açar?
—Anne nisana daha çok mu var?
—Hayır kızım bu aydan sonra nisan.
—Anne öyleyse ne olur nisanı bekle.
-Hem nisana şunun şurasında ne kalmış.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.