- 2189 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KAR HİKAYESİ
31 Aralık 2008 Çarşamba günü Sündüs hocamızdan izin alıp erken çıkmıştım, karlı bir kış günü. Çünkü kpss tercihleri için rektörlüğe gitmem gerekiyordu. Doğa, kar beyaz örtüsünü çoktan giyinmişti, kış mevsimi gereği. Kurstan çıkar çıkmaz doğru rektörlüğe gittim, bir taraftan da doğanın karla örtülü hâli gözlerimi kamaştırıyordu, karda yürümenin tadını çıkarıyordum, ileride ne olacağını hiç düşünmeksizin.
Rektörlükte işim fazla uzun sürmedi, yarım saatte işimi bitirip çıktım, geriye aç dönmek olmaz, diye düşünüp karnımı da doyurdum. Gizli fermuar almam gerektiği için Makro (eski Afra)’ya doğru yöneldim. Her taraf bembeyaz kar örtüsüyle kaplıydı, bu durum müthiş bir heyecan vermişti bana. Fakat bu heyecan sonucu bir kazaya kurban gideceğim aklımın ucundan bile geçmemişti.
Makro’ya gidebilmem için Fuar Kültür Merkezi’nin (şimdi burası Kültür Park oldu) önünden geçmem gerekiyordu. Kar manzarasını izleyerek gidiyordum, bundan da keyif alıyordum, fakat ileride başıma gelecekleri bilmeden. Ben bu güzel manzarayı izleyedurayım, Fuar Kültür Merkezi’nin önüne geldim. Oraya geldiğim zaman oranın buz tuttuğunu fark ettim. Arkamdan da bir bayan geliyordu, o bayanla birlikte merdivenden inmiştim. O bayan merdivenden yavaş bir şekilde inerken ben, o bayana, hızlı indiğim takdirde düşmeyeceğimi gösterir gibi hızlı bir şekilde inmiştim, gelin görün ki, ileride o bayanın gözü önünde, buzda kayıp sırtüstü düştüm, daha ne olduğunu anlamadan. Oysa kar manzarasını izlemek bana inanılmaz bir heyecan vermişti ve karda yürümenin zevkli oluşunun fakına varmamı sağlamıştı.
Benim, buzda kayıp düşme ihtimaline karşı aldığım bir tedbir vardır; buz tutmuş yerden geçmek için, bilerek kayar ve geçerim. Orada da aynı şeyi yapmaya kalkıştım, fakat bu sefer evdeki hesap çarşıya uymayacaktı, yani buz, buna izin vermeyecekti ve Allah’tan aldığı, düşürme emrini yerine getirecekti. Siz de biliyorsunuz ki, bir sinek dahi, Allah’ın izni olmadan kanat çırpamaz, bir ağacın yaprağı bile sallanamaz. Çünkü kendisinde hayat vardır, dediğimiz su bile Allah’tan aldığı bir emirle, insanı boğarak öldürebiliyor.
Harekete geçtiğim ilk an, bir anda her iki ayağımın birden kaydığını gördüm, sonrasında ise gözlerimi açtığımda, yerde, sırtüstü yatıyordum. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Çünkü, hayatta, karda yürürken, bu derece kötü düştüğümü hiç hatırlamıyorum. Üstelik benim gibi çok dikkatli biri, nasıl olur da kayıp düşer, buna bir anlam veremedim. Ne demişler; kaza gelirse göz görmez olur. Nerden bilebilirdim ki, hayatın bana, böyle acı bir ders vereceğini, nerden bilebilirdim ki izlemeye doyamadığım karın, böyle bir kazaya sebebiyet vereceğini. Düşmenin etkisiyle, karın güzelliğini unutup, birden acıyla irkilmiştim. Yaralanma ihtimalini hiç düşünmeden, birden acıyla ayağa kalktım. İlk anda neremin acıdığını tam kestiremedim, ama muhtemelen belimin alt kısmı acıyordu. Acaba bu acıyla yürüyebilecek miyim, diye düşünüyordum, yürüdüm ve herhangi bir aksaklık olmadan yürüyebildiğim için sevindim ve Allah’a şükrettim. Çünkü acım dayanılmaz değildi ve herhangi bir yerimde kırık çıkık yoktu. Yürürken de fazla acı hissetmiyordum. Canım yanmasına rağmen, olayın güzel tarafını görüp mutlu olmuştum, çünkü herhangi bir şekilde ciddi yaralanma olayı söz konusu değildi.
Olaydan hemen sonra aklıma, gazetede okuduğum bir haber geldi; yaşlı bir adam, buzda kayıp düşmüştü, o düşmenin etkisiyle başını sert bir yere çarpmıştı ve geçirdiği beyin kanaması sonucu ölmüştü.
Kimi insan böyle bir durumda kolunu kırıp hastanelik oluyor, kimi insan bacağını kırıp hastanelik oluyor ve kimi insan da hayatını kaybediyor, böyle durumlar olabildiği gibi benim gibi ucuz atlatanlar da oluyor. Aklıma ilk bunlar geldi ve ben de öyle durumlar olmayıp, bunu ucuz atlattığım için, sevinip Allah’a şükrediyordum. Bu da, içinde acı olmasına rağmen, benim için güzel bir ders oldu. Şöyle ki; düştüğümüz kötü durumdan, olası düşebileceğimiz daha kötü durumları düşünüp halimize şükretmeliyiz. Yani bizden daha iyi durumda bulunan insanları düşünüp mutsuz olacağımız yerde (hırsa kapılacağımız yerde), bizden daha kötü durumda olan insanları düşünüp mutlu olmalıyız (kanaat etmeliyiz). Çünkü hırs mutsuzluğu, kanaat ise mutluluğu besler. Mutluluğa giden yollardan biri de kanaatten geçer. Başımıza bir kaza geldi, güzel düşünüp, daha kötüsü olmadığı için şükretmeliyiz. Benim bundan aldığım ders ise buydu işte.
Karşıdan, biri yaşlı bir amca ve iki çocuk olmak üzere 3 kişi geliyordu. Yaşlı amca, kenardan gitmemi söylüyordu. Çocuklar da bunu duymuş olmalı ki, onlar da aynı şeyi söylüyordu. Arkamdan gelen bayan ise; bir yerin acıdı mı yavrum, dedi. O anda neremin acıdığını tam kestiremediğim için; sırtım, diyebildim sadece. O günü biraz zor geçirdim, acıyla uyuyup acıyla uyandım…
Bir düşünün, doğa, ilkbaharda yeşil örtüsüyle nasıl muhteşem görünüp insanı düşünmeye sevkediyorsa, kışın da, soğuğa rağmen, kar, beyaz örtüsüyle muhteşem görünüp insanı düşünmeye sevkediyor. Bu da içinde yaşadığımız nimetleri fark etmemizi sağlıyor. Bu durumla insan iç içe yaşayınca, heyecanlanıyor bir anda. Evet, beni yeni bir heyecan dalgası kaplamıştı. Kar güzeldi, karda oynamak, karda yürümek ayrı bir güzeldi, fakat ufak tefek kazalarda yaşanmıyor değildi. Bu kazalara rağmen yaşamak güzeldi, eğer insan yaşama, ruhuyla birlikte iştirak edebilmişse…
Pazartesi günü giyim kursuna gittiğimiz zaman bir de ne görelim; Sündüs hocamız da, benim buzda kayıp düştüğüm gün, evinde, tabureden düşüp, sol orta parmağını kırmış, demir koymuşlar, parmağı sargılıydı. Düşündüm ki; aynı gün iki adaşın başına gelenlerin hikmeti neydi, acaba. Sündüs hocamız da aynı benim gibi düşünüyordu; Allah’tan ucuz atlattım, ben daha kötüsü olmadığı için Allah’a şükrediyorum, yani, buna da şükür, diyordu.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Bir mü’minin ayağına bir diken batması bile küçük günahlarına kefaret olur.” diye buyurmuştur. Benim düşüp belimin alt tarafını incitmem, Sündüs hocanın da düşüp parmağını kırması, beterin beteri vardır, diye düşünüp, bizim hâlimize razı olup, bunlara şükretmemiz, inşallah bu hadisin ışığında, küçük günahlarımıza kefaret olmuştur. Bu hadisi ve böyle düşündüğümü Sündüs hocamızla paylaşmıştım.
SÜNDÜS KOÇ
12.02.2009-PERŞ.
YORUMLAR
Hasibe Koçak AMMA BEN GİDER AYAK OKUMAK İSTMİYORUM
YĞÜREK SESİNİN SATIRLARA DAMLA DAMLADIĞINA İNANDIĞIM BU YAZINI SÜNDÜSÜMMM..:) RAHAT Bİ ZAMANIMDA OKUYACAĞIM BİLİNE GÜZELİMMMMMMMMMMMMMM..;)
1 Aralık 2010, 14:41 ·
Hasibe Koçak ARADA SIRADA
BEN ENE ÖNE ÇIKSADA HEMEN ŞEFKAT TOKATINI YİYİVERİR RABBİL ALEMİNDEN DE KENDİNE GELİRVERİR DİMİ SÜNDÜSÜMMM..:)İNSANLAR VARDI GÜZELLİKLERLE OLUMLULUKLARLA İMTİHAN EDİLİRLER İNSANLAR VARDIR ÇİRKİNLİKLERLE OLUMSUZLUKLARLA İMTİHAN EDİLİRLER..
ÖNEMLİ OLAN HER İKİSİNDE DE OLUMLU DÜŞÜNMEK GÜZEL DÜLŞÜNMEK KENDİ PAYIMIZA DERSLER ÇIKARABİLMEK HAAA ARADA SIRADA TÖKEZLEMELER OLUR TAKILMALAR OLUR BUNLARINDA HİÇ EHEMMİYETİ YOKTUR HÜKÜM O'NUNDUR O'NDAN GELEN İSE HER DAİM HOŞTUR..UZUN DA OLSA GÜZEL BİR YAŞANMIŞLIK VE YAŞANMIŞLIKTAN ALINAN GÜZEL DERSLER KALEMİN DAİM OLSUN SÜNDÜSÜMMM..:) İNŞAALLAH..!
1 Aralık 2010, 21:58