- 1333 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TELEVİZYON KÜLTÜRÜ
Bundan yüz yıl kadar önce insanları bilgilendirmek ve eğlendirmek için, radyonun geliştirilmiş biçimi olarak bulunan televizyon bugün öyle bir hale geldi ki, asıl amacının dışına çıkarak, kendi kültürünü oluşturmayı başardı. “Medya” denen büyük ordunun etki alanı en geniş silahlarından birisi olmasının avantajını da kullanarak bu kültürü özellikle Türkiye gibi çok rağbet gördüğü ülkelerde, inanılmaz bir hızla yaymayı başardı.
Televizyon kültürü, işe önce kendi kahramanlarını yaratarak başladı. Adından giyim tarzına; saç şeklinden, konuşma stiline kadar her şeyi yapay olan insanları her özelliği ile ekranlarda teşhir ederek, insanların bu yapay kahramanlara hayranlık duymasını sağladı. Önceden “Pamuk Prenses” gibi “Kırmızı Başlıklı Kız” gibi masal kahramanlarını rüyasında gören çocuklar, artık tek mesleği ekranda görünmek olan televizyon kahramanlarını rüyasında görmeye başlayıp, onlar gibi olmaya özendiler. İş yaşamlarından özel hayatlarının en mahrem bölümlerine kadar göz önünde olmak zorunda bırakılan bu seçilmiş insanlar, her özelliğiyle hazır üretilmiş bir imaj modeli olarak insanların beğenisine sunuldu ve hayran kitlelerinden bu imaj modelini beğenseler de, beğenmeseler de kabullenmeleri istendi. Onun giydiğini giymek, saçlarını onun gibi kestirmek, onun konuştuğu gibi konuşmak insanların o kadar hoşuna gitti ki; kendi beğenilerini önce görmezden geldiler, sonra da unuttular.
İnsanlar, evlerinin başköşesine koydukları bu sihirli kutunun içindeki renkli dünyaya o kadar özendiler ki; kendi sıkıcı, sıradan hayatlarını yaşamak yerine, kutunun içindeki bu renkli, hareketli dünyaya seyirci olmayı tercih eder oldular. Seyircisi oldukları bu hayat, kendi kültürlerine ve ahlak anlayışlarına aykırı unsurlar içerse bile bu, insanları rahatsız etmedi. Ne de olsa, o ekranda gördükleri insanlar kendileri gibi sıradan insanlar değildi. Onlar, bir anlamda insanüstü varlıklardı ve yaptıkları her şey kabul edilebilirdi. Böylelikle televizyon; yaşadıkları dünya ile izledikleri dünya arasındaki uçurumda kaybolmuş nesiller yetiştirmeye başladı. Bu kaybolmuş nesiller, televizyonun öğretmenliğine o kadar alıştılar ki, televizyon ne isterse onu dinlediler, onu izlediler ve onu beğendiler. Popüler olmak başarılı olmakla aynı anlamda kullanılmaya başlandı ve kalite kavramı ortadan kalktı. Televizyon kendisini eleştirenlere karşı, insanların beğenisini koz olarak kullandı.“Halk bunu istiyor” anlayışı televizyon kültürünün en büyük dayanağı haline geldi. Ticari çıkarların da etkisiyle televizyon, halkın izlemesi gerekeni göstermek yerine, halkın izlemek istediğini göstermeyi tercih etti.
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı her ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de insanlar, sosyal aktivitelere para ayıramadıkça, en ucuz ve en kolay ulaşılabilir eğlence aracı olan televizyona daha çok bağlanacak ve bu kültürü daha çok benimseyecektir. Televizyon yayıncıları da kendi çıkarlarını düşünmeye devam ettiği sürece, bu ülkede kendi beğenisi olmayan asosyal bireylerin sayısı artacaktır. Bu olumsuzluk ancak eğitim yoluyla kişilerin beğenilerini değiştirerek çözülebilir. Sonuçta televizyon, popülaritesini korumak için insanların beğenisine ayak uydurmak zorundadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.