Milli Eğitim Bakanı İstifa Etsin
Yumurtanın sarısı siyasetçilere düştü çift sarılısı… Yumurta, ‘kolesterol yapıyor mu, yapmıyor mu’ tartışmalarından sonra yine gündeme oturdu. Bugünlerde de muhabbeti, esprileri dallandı budaklandı… Şimdide hükümet konunun üzerinde titizlikle çalışıyormuş… Yine yumurta atanlarının arkasında Ergenekon mu var? Diye belki de öğrencilerin evlerine gece yarıları baskın yapılacak… Belki de evdeki yumurtalar delil olarak tek tek toplanacak ve suçlanan öğrenciler Silivri’de aylarca tutulacak!...
Haydi Hayırlısı!...
Bir yumurta deyip geçmeyin. İçinde ne proteinler barındırıyor. Kameranın yakalayamadığını yumurta, markete giren hırsızın ayağını kırarak yakalatıyor!.. Yalnız protein mi? Alın mercek altına neler göreceksiniz neler… Öyle sarı ve beyaz renkli olduğuna bakmayın siz! İçinde Türkiye’nin ve dünyanın bir sürü sorunlarını bulacaksınız… Şimdi yumurta atmayı önlemek adına bakalım ne gibi tedbirler gelecek. Kim bilir hangi kanunlar değişecek… Yumurtaya da benzin gibi vergi koyarlar mı diyorum ama bu kez piyasadaki her şey alt üst olur… Ekonominin dengesi bozulur. Onu yapacaklarını sanmıyorum. Piyasadan çekmiş olsalar, bu kez de omlet ve menemen yavan kalır!... Bunlar olmadı… En iyisi siyasilerin konuşacağı alanlara şeffaf duşa kabin yaptırmak olacak. İster ayakkabı atın, isterse yumurta hiç biri işlemez ve siyasetçide rahatça konuşmasına devam eder. Yani demokrasilerde çare tükenmez… Tabi var olduğu sürece!…
Zabıta kafeye girer. Dışarıda yeni yaptırdığı ‘Sigara İçme Alanı’na şöyle bir göz atar. Herkes keyifle sigarasını içerken cebinden çıkardığı mezurayı alıp duvarın boyunu ölçer. Patronda yanında merak içindedir. Zabıta, 1 metre 34,5 santimi gösterir ve kafe sahibine; “ 1 metre 35 santim olması lazımdı” Kafe sahibi; “Üzerine yarım santim ilave yaparım” Zabıta elindeki makbuzla kararlıdır; “ Ceza kescem!…” Kafe sahibi “Ama!…” dese de, zabıta “Yassak beyim, yassak amirlerim emir verdi. Kescem cezanızı!” dediğinde kafe sahibi sigarasından uzunca çekerek zabıtanın yüzüne anlamlıca üflemeye devam eder…
Dünya Kupası’nın ev sahipleri belli oldu. Rusya ve Katar… Türkiye’de sanki kupayı almışçasına sevindi. Nasıl sevinmesin ki, Katar’daki stad yapımına teklif verecek. Ne diyelim, bugün ırgatlık, yarın ev sahipliği… Neden olmasın…
Gelelim Eğitime… Yine sonlarda yer aldık. 35 ülkenin katıldığı ve OECD ülkeleri arasında her üç yılda bir yapılan “PISA Eğitim Araştırması”nda sonuncu Meksika’nın önünde yer aldık. Ne de olsa Dizicilikte kader arkadaşı ülkeleriz!... Bundan önceki sıralamada böyleydi… Yani koca üç senede değişen hiçbir şey yok… Bu başarısızlıklardan hiç mi ders almadık? Birinci gelen ülkeler nasıl başarmış, hiçbir araştırma yapmadık. Hataları nerelerde yapıyoruz? Araştıran, okuyan, yorumlayan, ülke sorunlarına ortak olan öğrencileri neden yetiştiremiyoruz? Bence biran önce tüm toplum örgütleri yanı sıra, öğretmen ve öğrencilerimizin de katılacağı bir platformda bu konuyu derinlemesine tartışmalı ve buradan çıkacak ciddi sonuçları hayata biran önce geçirerek çağdaş bir müfredatı öğrencilerimize sunmalıyız. Bu durum Japonya’da olsaydı, bakanları ya istifa eder, ya da harakiri yapardı.
Sizce Milli Eğitim Bakanımız başarılı mı? Ülkesini iki yıldır sonuncu yapan Bakanın koltuğunda oturması doğru mu? Buradan kendisini istifaya davet ediyorum. Ama Bakanımız bir konuda başarıyı yakalayacak. Okullarımızdaki çeteleşmeyi önlemek adına Müdür Muavinleri ile öğretmenlerimizi muhbir olarak polisle işbirliği yapmasını sağlayacak. Güzel karar, eğer olaylar önlenecekse katılıyorum. Ancak verilen görev amacını aşarsa, işte o zaman tehlike başlamış demektir. Malum her öğretmenin farklı bir görüşü vardır. Her öğrencinin de farklı görüşteki aileleri.. Umarım bunlarda Ajanlık kapsamına girmez. Zira böcek ve ispiyoncular her yerde ve her alanda görev başındalar… Ben birde trafikte ispiyonculuk olursa fena olmaz diyorum. Trafik magandaları hiç olmazsa biraz olsun ürkerler.. İspiyonculuk İlkokul ve liselerden sonra Üniversitelerde de yaygınlaşabilir. İşte o zaman yumurtacılarda görevlerini ifa etmeden yakalanabilirler! Ne dersiniz?
Bu yazımda bana daldan dala atlıyorsunuz diyebilirsiniz. Gündem öylesine dolu ki, bir konuyu atlasam, diğeri darılır. Örneğin Memurlarla ilgili düzenlenen yasa önergeleri… Artık memurların işlerinin özelliklerine göre evde çalışmaları uygun görülecekmiş. Bu da güzel… Bir bakmışsınız Polisler öyle meydanlara inip biber gazı ve copla protestocuları dövmeyecek. Peki, ne yapacak? Her polis bir protestocuyu çekilen kamera görüntüleri yardımıyla tebligatla evine davet edecek! Sonrada ona evde biber gazı ve cop ikram edecek!… Protestocu karşı geldiğinde de haneye tecavüzden doğru yargıya!.. Veya evde görev yapan Müdür, sekreterini dosyalarıyla birlikte eve davet ederek önemli dosyalar üzerinde fikir alış-verişinde bulunacak!... Ya ihaleler… Düşünsenize kapılı kapılar ardında yapılan ihaleleri… “Sa-tım… O kadar…”
Memurlarla ilgili haberler daha bitmedi. Bir kanun daha değiştirilmek isteniyor. Artık kabahat işleyen memurlar rahat… Cezaları devlet babanın bütçesinden karşılanacakmış…
Haydi hayırlı görevler!...
Wikileaks depremi her yeri vurup geçiyor… Adına dedikodu dediler. Amerika zorda kalsa da, doğru politika yaptıklarını söyleyerek büyükelçilerine sahip çıktılar. Türkiye’de de yankıları hala devam ediyor. Daha önceleri olduğu gibi Ana muhalefet ile iktidar karşı karşıya geldi. Başbakan Erdoğan, “WİKİ CHP”, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’da AKP’ye “ Ağlatanlar Ve Kandıranlar Partisi” lakaplarını taktı..
Şimdi sizlere soruyorum isim takmak günah mıdır? Sayın Başbakan İmam Hatip Mezunu olduğunu söylüyor. İmam Hatip’liler meslek dersleri yönünden Kuran’ı sanırım ezberlemişlerdir. Değil mi? Bende İmam Hatip Mezunu olmasam da Kuran’ı çalışma masamın başucunda bulunduruyorum. Kuran’ın Hucurat Suresi’nin 11. Ayetini sanırım daha önceki yazılarımın birinde bahsetmiştim. Sizlere bir kez daha anımsatmak istiyorum. “Ey İnananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Olabilir ki alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlarda başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın. Kendi nefislerinizde ayıplar aramayın. Bir birinize kötü lakaplar yakıştırmayın….” Der.
Peki, soruyorum; İmam Hatipli olmakla övünen Başbakanımız bu ayetten haberi var mıdır? Doğrusu öğrenmek isterim.
Birkaç sözde 4 TL’yi aşan benzin zammına…
Söylenecek söz bulamıyorum. Yumurtacı protestocu öğrencilere Ergenekoncu lakabını takarlarsa, “Korna Protestocuları”na ne yakıştırması yaparlar onu da yakında göreceğiz. Hani sürekli zam yapan padişah vezire sormuş; “Halkımız şimdi nasıl” diye.. Vezir’de “Halkımız oynamaya başladı” deyince padişah; “Aman zamları durdurun…”demiş.. Bakalım şoförler trafikte ne zaman oynatmaya başlayacak!... Aslında hükümet; ‘Yüksek gelen faturalarmış’, ‘hayat pahalığıymış’, ‘ücretler azmış’ demeden kuzu kuzu oturup icraatlarını izlemenizi ve kendilerine oy verilmesini istiyor… Nasıl olsa ok yaydan çıkmış… “Ok” ne anlama geliyor, onu da merak etmedim değil…
Bakınız Mevlana’nın hocası Tebrizli Şems, ne demiş; “ Siyaset şeytanın suyudur. Temizlenmek için elinizi suya dokunsanız bütün bedeninizle ruhunuz şeytana satılmış demektir.”
Temiz siyaset dileği ile haydi hayırlısı…
Kalın sağlıcakla, aman aklınıza mukayyet olun da kafayı oynatmayın!
Saygı ve sevgilerimle…
Ertuğrul Erdoğan
12 Aralık 2010/Bursa
YORUMLAR
Düzenin sağlanması hürriyet adı altındaki düzensizlikten kötü mü?
İçerik yönünden bakılınca sadece fikir beyanı var.
Yapı yönünden bakılınca da biraz konuların iç içe geçtiğini gördüm. Yani sıkışıklık var. Sanırım az yer tutturarak çok şey anlatmak kaygısı.
Paragraflar çok uzun. Aralıklar olmadığı için göz yoruluyor.
Yine de kendi meramını iyi dillendiren bir yazı.
Selamlar.
Cinok
erterd
Eleştiriniz yazılarıma yön verecektir. Teşekkür ederim. Türkiye gibi bir ülkede bir haftada öyle gelişmeler oluyor ki, haftalık yazdığım için de her bir konuyu es geçmek istemiyorum. Okuyular bağışlarsa sevinirim. Sevgiler tekrar teşekkürler...