- 566 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAR HAVASI
“Ben küçükken öyle bir kar yağardı ki Ankara’ya dize kadar” dedim, küçük dizimin yerden en çok kaç santimetre yüksek olabileceğini hesaba katmadan. Ağabeyimi arkama alıp ağlaya yalvara kömürlükte duran tahta kızağı çıkarttırışımı ve okulun bahçesine gidip kızak kayışımı hatırladım. Çamların kar altında ne kadar güzel göründüklerini. Sabah uyanınca, bahçeye çıktığımı ve üstünde birkaç hafif hayvanın sığ ve zarif izlerinden başka iz olmayan kar örtüsüne basmaya kıyamadığımı.
Çocukken insan yere daha yakın olduğundan mı acaba toprağın üstünde gördüklerine hayret etmekten alamaz kendini? Yahut küçük olduğu için mi, ağaçların heybetinden saçaklardan sarkan billur gibi buz çivilerinden, ve daha yukarılarda bekleşen beyaz bulutlardan büyülenir kalır çocuk? Yüksek ne kadar da yüksektir çocuk gözünde, güzel ne kadar da güzeldir.
Büyüdükçe hayata bakışımızda bir daralma olduğunu siz de fark ettiniz mi? Küçük mutlulukları ıskalamakta olduğumuzu hatta mutlulukları küçümsediğimizi belki de. Yetişkin olmak böyle demek. Yetişkin olunca insan, hayat üstümüzde sürekli taşıdığımız bir ağırlık oluyor. Başımız önde işe gitmek, başımız önde çalışmak bütün gün ve başımız önde eve gelmek kalabalıktan korkarak. Çamurdan sakınarak yürümek, hava durumlarını dinlemek, kış lastiklerini taktırmak, yakacak masrafını hesaplamak, tedbir almak, temkinli olmak, endişe etmek.
İşte bütün bunlarla meşgulken biz, çok güzel bir kış günü daha geçip gitti. Soğuk ve temiz bir kar havası penceremize çarptı ve geri döndü bu sabah. Serçeler balkonumuza geldi ekmek kırıntıları için, bizse televizyonun aydınlattığı kasvetli bir mutfakta sabah haberlerini dinliyor ve alel acele bir şeyler yemeye çalışıyorduk, onları görmedik bile. Bütün gün çalıştık başımızı çevirip bahçedeki ağacın çıplak dallarını nakış gibi işleyen kara bakmadık. Akşam oldu, şehrin kuytularına çekilen güvercinlerin huzur veren son hu hu larını duymadık. Böylece yaşıyoruz sandık ya…Ne büyük bir aldanış. Hayretimizi kaybedersek hayatın onca güzelliğine karşı, büyümekle ne kazancımız olur ki? Keşke çocuk kalsaydık diyorum o da olmuyor işte.
Hayatı hakkınca yaşamak bizim işimiz, -farkındaysanız güzel bir hayat hepimizin hakkı demiyorum yaşamak doğrudan bir iş diyorum- bunu yapacak beceriye de sahibiz aslında. Meşakkatler içinde kaybolmadan, küçük zamanları değerlendirerek, güzeli arayarak, hevesimizi canlı tutarak yaşamak lazım.Yarın yeni bir gün, ona çocuk gözüyle bakabilmemizi diliyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.