- 1646 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çoğunluk Doğru Yolda mı?
Toplumda, çoğunluğun yaşam şeklinin, uydukları ve uyguladıkları kuralların doğru olduğu gibi bir inanış hakimdir. Kurallarını toplumun koyduğu, adeta bir din gibi benimsenen bu yaşam şekli ‘çoğunluğa uyma’ mantığıdır. Bu ‘din’in mensuplarının, toplumun çoğunluğunu oluşturuyor olması, diğer insanları da yanlış yönlendirir. Oysa Kur’an “…Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17) ayetiyle, çoğunluğun yanlış yolda olduğunu haber verir.
Yüce Allah insanlara, haksız çoğunluğun hevalarının koyduğu kurallara uymamalarını ve Kur’an ahlakını uygulamalarını buyurur. Ancak birçok insan, vicdanının sesine değil, onaylamıyor da olsa çoğunluğun yaşam tarzına ayak uydurmanın zorunlu olduğunu düşünür. Onlara göre, toplumun her bireyi bu kurallarla yaşamak zorundadır. Din dışı olan bu mantığa insanlar, adeta hak dinin gereğiymiş gibi uyarlar.
Kur’an ahlakını gerçek anlamda kavramamış olan kişilere göre; Allah’ın buyrukları dışında da insanların uyması gereken bazı kurallar vardır. İnsan sosyal bir birey olduğuna göre bu kurallara uymak zorundadır. Toplum bireylerinin hoşnutluğu önemlidir ve tek endişeleri, "insanlar ne der, ne düşünürler, benim hakkımda şöyle düşünmesinler, böyle konuşmasınlar" gibi düşüncelerdir.
Kur’an’da cahiliye olarak tanımlanan bu toplumun bireyleri, kariyer sahibi kişiler dahi olsalar, Allah’ın kudretini ve büyüklüğünü tanıyabilecek akıl ve vicdana sahip değildirler. İnsanların çoğunun bu cahil yapıda olması ve diğerlerinin de bu çoğunluğun davranışlarını kıstas almaları, tüm toplumun cehalet batağında yaşamasına neden olur. ‘‘Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle’ yalan söylerler.’’ (En’am Suresi, 116) ayetiyle bildirildiği gibi bu kişiler, zan ve tahminle hareket ederler ve insanları Allah’ın yolundan saptırarak kendi sapkın yollarına çekerler.
Farklı yollara sapan bu kimseler, kendileri gibi acz içindeki insanlara tabi olur, onların görüşlerini kesin doğru olarak kabullenirler. Vicdanlarını kullanmadıkları için, zamanla işitmeyen ve görmeyen kişiler haline gelirler. Ayetteki ifadesiyle bu kişiler, “Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara Suresi, 18)
Kur’an ahlakını samimi olarak yaşamaya çalışanlar için ise gerçek kıstas, insanların kendi vicdanlarıdır. Vicdanı kabul etmediği halde, insanlar tarafından kınanmaktan korkarak, çoğunluğun mantığını kabullenmek büyük yanılgıdır. Vicdan, insanı doğruya yönlendiren sestir. Kişinin toplum tarafından kınanmaktan korkması ve vicdanının işaret ettiği doğrulardan kaçınması son derece akıl dışı bir davranıştır.
Samimi inanan insanlar her devirde, yalnızca Allah’a kulluk etmeleri, yalnızca O’nun hoşnutluğunu gözeterek yaşamaları ve O’nun buyruklarına uymaları nedeniyle yaşadıkları toplum tarafından kınanırlar. Cahiliye toplumlarının çarpık yaşam biçimini ve şeytanî sistemini reddetmeleri, Allah Katında makbul olan ahlakı benimsemeleri nedeniyle yadırganır, tepki görürler.
Kalben Allah’a yakın olmak isteyen insan, vicdanını tam kapasite kullanır; diğeri şeytanın ve sözcüsü olan nefsinin fücurunu gözetmektir. Vicdanının önüne "çoğunluk böyle yaptığına göre doğru olan budur" mantığıyla set çeken kişi, insanların hoşnutluğunu önemser. Toplumda kınanmaktan çekinmesi nedeniyle de Kur’an ahlakından uzak yaşar.
Kur’an, insanların büyük çoğunluğunun ‘alçaltılmış’ kılındığını, samimi iman sahiplerinin ise ‘üstün’ olduğu gerçeğini vurgular. Kur’an’ın ışığında/rehberliğinde yaşamayı seçen insan, çoğunluğun yaşadığı sıkıntı ve karanlıktan kurtulur; Allah’ın dilemesiyle aydınlığa ve güzelliklere ulaşır.
Allah’ın rızası dışında bir yaşam tarzını benimseyen çoğunluğa uyma mantığı insana kazanç değil, büyük zarar getirir. Din ahlakından uzak yaşayan kişiler, çıkar kavgalarının ve düşmanlıkların yaşandığı dejenere bir toplum oluştururlar. Yaşadıkları huzursuzluk ise, ahirette onları bekleyen azabın başlangıcıdır.
... İşte onlar, buna (Kur’an’a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17)
Fuat Türker, Sivil Düşünce
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.